BELEDİYECİLİK ZOR İŞTİR

BELEDİYECİLİK ZOR İŞTİR

Hoca Nasrettin bir gün köyünde bir ocak yapıp köylünün hizmetine sunmaya karar vermiş. Ne zaman ki fırını yapmaya başlamış yanından geçen bir grup köylü fırının ağzını falanca tarafa yap zira orası az rüzgâr alır demiş. Hoca fırının ağzını köylülerin dediği tarafa çevirmiş, başka bir köylü grup gelince hocaya hocam fırının ağzını yanlış yere yapıyorsun yönünü falanca tarafa doğru çevirirsen orası güneye bakıyor daha randımanlı yanar demişler. Hoca bu kez fırının ağzını onların dediği yere çevirmiş, ama bu kez başka köylüler gelip itiraz edince hoca tekerlekli bir fırın yapmaya karar vermiş. Hoca tekerlekli fırını yapınca her gelenin istediği yöne çevirmeye başlamış, ama kimseyi memnun edememiş. Bu Hikayeyi anlatma nedenim toplumla yapılan işlerdeki zorluğu anlatmaktır.

Belediyecilik biraz resmi, biraz özel, biraz da siyasal bir kurumdur. Bu kurumlarda çalışmak farklıdır. Bir kesimi tam aksine bir durumu talep eder, çıkın çıkabilirseniz işin içerisinden. Belediye Başkanlarının işi o kadar zordur ki anlatamam. Bir yandan partisi ile olan ilişkileri iyi tutmak zorundalar, bir yandan meclis üyeleri ile olan ilişkilerini iyi tutmak zorundalar, diğer yandan ise vatandaşı memnun etmek zorundalar. Bir de çalışanların içten içe sorun yaratıp işleri engellemeye çalışmaları olayları tamamen içerisinden çıkılmaz bir hale sokar. Teşkilatlar içerisinde bulundukları ekonomik sıkıntıları çözmek için Belediye Başkanlarının kapısını çalarlar, meclis üyelerinin istekleri bitmez, akrabalar ve hemşeriler iş bulma kurumu gibi kapınızdan ayrılmazlar, çıkın çıkabilirseniz işin içerisinden.

Belediye Başkanları bunca yükün altında iken nasıl hizmet üretecekler derseniz orasını ben de bilemiyorum, ne mutlu bunu yapabilenlere. Ben yaklaşık dört yıl Belediyede görev yaptım, elimden gelen hiçbir şeyi insanlardan esirgemedim, hiçbir şey yapamadıysam çaylarını, çorbalarını içirip, işlerini neden göremediğimi anlatmaya çalıştım ama kimseye yaranamadım. Bazı konularda riske girip diretmem sonucu işlerini gördüğüm insanların büyük bir kısmının daha sonra ne kadar nankör davrandıklarını görünce demek ki bu işler böyle dedim. Hiç unutmuyorum partide gençlik kollarında olan bir delikanlının babasından kalma arsasına yüksek kat talebini Başkan olmaz deyip geri çevirmişti. Genç içerisinde bulunduğu ekonomik durumu anlatıp ağlayıp, sızlayınca risk aldım ve evrakını meclisten geçirdim. Delikanlı daha sonraki süreçte bana yaptıklarını anlatmaya gerek duymuyorum. Ancak Allah o kadar büyük ki bu arkadaş önce zengin oldu, altına jeep aldı, ama parayı bulunca şımardığı için Allah elinden parayı aldı. Şimdi tekrar sefilleri oynadığını duydum, sevinmedim ama üzüldüm de diyemem.

Belediyecilik bu kadar zor bir iş olmasına rağmen neden bu insanlar bu kadar bu işe meraklılar derseniz insan nefsi koltuğu seviyor. Üzerine para verip koltuğa oturmaya razı olanlar dahi olabilir. Belediye Başkanlığı yapmak istemek her kesin doğal hakkıdır ama bu işi yapıp strese girmeyen veya sağlığı bozulmayan çok az kişi var. Sadece kendi sağlıkları değil ailesindeki insanların da sağlığı bozulan birçok insanı tanıyorum. Bu dediklerimi neden söylediğime gelince Belediyelerin hummalı bir biçimde yaptıkları kaldırım çalışmalarında özellikle kaldırımlara konan otopark engel taşları ile ilgili kafama bazı sorular takıldı. Nedir bu sorular derseniz bu kaldırımların yapılması gayet güzel ancak şehirde otomobil sayısı her gün çoğalırken, insanlar otopark yüzünden biri birlerini nerede ise vuracak pozisyona gelirken bu taşlar ne işe yarıyor diye mera ettim. Daha sonra tanıdığım Belediye yetkililerine bu taşları neden koyduklarını sordum, şikâyet üzerine koyuyoruz dediler. Belediyeciler kendilerine göre haklılar, vatandaşlardan gelen şikâyetleri dikkate alarak böyle bir uygulama yapıyorlar ancak şikâyet edenlerin tamamına yakını araçlarını kaldırımlara çekmelerine rağmen neden şikâyetçi olurlar anlamak mümkün değil. İş yeri önlerine araç çekilmemesi için engel konulmasına saygı duyarım çünkü esnafın önünü kapatmak doğru değil, hatta bazı yerlerde insanların iş yerlerine girip çıkmasına dahi engel olacak pozisyonlar oluyor. Buralara engel konulması doğal bir durum ancak sokaklara park eden araçları koyacak yer olmadığı ortada olmasına rağmen bu insanların şikâyetçi olmalarına anlam vermek mümkün değil.

Siz Belediye Başkanı olsanız ne yaparsınız? Vatandaşın memnuniyetini göz önüne almak gerekirse arabasını park edecek yer bulamayıp kaldırıma çıkmak zorunda kalanların sorununu mu çözmek lazım yoksa ondan şikâyetçi olanları mı memnun etmeleri gerekir? İşte tam burada yazının başında anlattığım Nasrettin Hoca fıkrası devreye giriyor, çık çıkabilirsen işin içerisinden. Şehrimizdeki en önemli sorun otopark sorunu olduğu bir gerçek, Belediyelerin sürekli olarak yaya kaldırımlarını genişletip, araç parklarını ortadan kaldırmaları bence yanlış bir durum. Yayalara bir metrelik kaldırım bırakıldıktan sonra kalan kısmının tamamı araç parklarına ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Velhasıl Belediyecilik zor bir görev bu işi yapanlara Allah yardım etsin. Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR