'28 Şubat bin yıl sürecek'

28 Şubat bir miadı. Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti en uzun soluklu bir devrim yapmıştı, 28 Şubat yarıgecesinde… Mesut Yılmaz Başbakanlık koltuğuna oturtulmuş, Erbakan-Çiller  Hükümeti, 1000 yıllık süreci birilerinin başlatmasıyla daha sabahı beklemeden geceyarısı operasyonuyla apar topar devre dışı bırakılmıştı.

“Şeytanlar Adına…” besmelesi çekilerek ne kadar şeytanbaşı varsa iktidar koltuğuna oturtulmuştu.  O geceyarısı kararıyla, Üniversite kapıları yüzlerine kapanan İmam-Hatip Lisesi öğrencilerin Müslüman velileri oğullarını geri çekmiş, Diyanete bağlı Kur"an kursları da 15 Yaş sınırlaması getirilerek ortadan silinmişti. Hala da Diyanet"e bağlı kurslar, öğrenci bulamamakta…

Sivil örgütlenmesi sıfır olan ve lobileşme gücü ta Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren elinden alınan Türkiye halkı da o geceyarısı operasyonları hürmetine çocuklarını İmam-Hatiplerden ve Kur"an kurslarından çekmişti.

İşte Kıvrıkoğlu, “Yüce Şeytanlar Adına…” 1000 yıllık süreci başlatmıştı. Aklıma zalim Kralın zulmüne karşı direnen Allah"ın yiğit ve yılmaz gençleri “7 Uyurlar”  geldi. O yiğit gençlerin anne-babaları da o Kralın zulmüne lahavleleler çekerek, “Allah belasını verir” bedduaları ederek boyun eğiyorlardı. O Kral da kaç 1000 yıllık süreçleri başlatmış gibi… ama bugünün İmam-Hatip ve Diyanet nesli gençleri o yiğitliği gösteremeden okullarının ve kurslarının kapılarını kapattı.

Mahallemde oturan ve 28 Şubat baskınının başlatıldığı yıl, camimizde yaz kurslarına devam eden bilinçli ve tesettürlü bir kız çocuğu, İmam-Hatip Lisesine gitmek istediğini, ama üniversite katsayısı yüzünden ailesinin vazgeçtiğini ağlayarak söylemişti. Bir yıl sonra iise ikinci sınıf öğrencisi olarak gördüğüm o kız yavrumuzun baş açık, kısa etekli ve dekolte giyimle sokağa çıkmaktan mutlu olduğunu üzgün gözlerle seyrettim.

 İşte 1000 yıllık sürecin 13. yıldönümünde Allah"ın karizmatik halk kahramanı olarak sahneye çıkardığı bir Başbakan…

"Bir insan bin yıl yaşamayacağına göre, bu kadar uzun bir süreci değerlendirmenin de bir anlamı yok. Çünkü dünya neleri gördü. Bu dünya Sultan Süleyman"a kalmadı ki ya, bize kalacak. Böyle bir şey var mı? Bin yılı konuşacaksın, yüz yılı konuşacaksın. Yok. Her an her şey değişiyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Ama Allah hangi toplumun içten yıkılmasını dilemişse ona Resul olarak, Allah adına verebileceğin bir şey kalmayacak. O toplumlar... evet onlar Allah'ın temiz kalpli "temiz toplum" olmalarını arzu etmediği toplumdurlar. Onlar için dünyada enflasyon, anarşi vb rezillikler, yine onlara ahirette alt cehennem katları çok büyük azap vardır” Maide Sûresi: 41.

İşte 1000 yıllık süreç başlatırken Allah"ın yaptırım gücünü ve planladıkları sürecin fire verebileceğini unutanların hali… Tıpkı fil ordularıyla Kabe"yi yerle bir etmeye gelirken, Allah"ın yaptırım gücünü hesaba katmayan Ebraha ordusunun üzerine, 21. yüzyılda bile ulaşılamayan teknolojiyle donanmış savaş uçaklarının taşıdığı lazerötesi mermilerle asker ve filleri ipekböceklerinin un eleğine çevirdiği dut yapraklarına çevirmesi gibi…

“Önce tümünü topyekün mahşere götürürüz, sonra çok tanrıcı şirk düzencilerine: "Tasarladığınız o çok ortaklı tanrılar nerede!?" dediğimiz Gün... Sonra da onların içten pazarlıklı olmaları sonucu yanıtlarının sadece: "Vallahi Ey Rabbimiz! Biz asla çok tanrıcı olmadık” biçiminde olduğu Gün... Bakın; gözleri baka baka nasıl yalan söylediler de o tasarladıkları çok tanrılar kendilerini yüzüstü bıraktı?

Aralarında sana ilgi duyanlar varsa da kalpleri üzerinde onu kavratmama korunakları, kulaklarında da supaplar yerleştirmişiz. Dolayısıyla gözleriyle görseler bile inanamazlar. Hatta yanına geldiklerinde açık tartışmaya girip o küfür içindekiler: "Bunlar tarihöncesindekilerin mitolojik yazıtlarından başkası değil!" derler” En"âm Sûresi: 22-25.

İşte 1000 yıllık süreç planlayanlar için Allah"ın cc hazırladığı acı son…  İşte emekli apoletlilerin 6-7 yıl önce akıllarının köşesinden bile geçirmedikleri heybetlilikten, terör örgütü suçlamasıyla tutuklu veya şüpheli sıfatıyla cezaevlerine düşenlerin ve o perişan hallerini bir türlü içlerine sindiremeyen ÇYDD, ADD… vb mensubu akıl hocalarının acı sonu…

“O Gün ateş üzerinde dağlanırlar: "Tadın; kafa karışıklığınızı! Bu, ivedilikle beklediğiniz gerçek!" Zâriyet Sûresi: 13-14.

 Kafaları karışık! Allah mı güçlü? Onların arkasındaki büyük Beniisrail Şetanları mı daha güçlü? Bir yanda, 1000 yıl sürecinde, kendilerine hiçbir ilahi gücün müdahale edemeyeceği vehmine kapılanlar,  öte yanda iki başsavcıdan birine ötekini tutuklama gücünü bahşeden ilahi güç…

Bu zor dönemlerde Başbakan neyle meşgul? Hangi süreci tamamlama girişiminde? İsviçre anayasasından tercümeye dayanmayan ve tamamen milli bir anayasayı gerçekleştirebilmek…

Daha nasıl olacağı basına bile yansımadan Baykal ne diyor?

"Sadece sosyal niteliğini değil, Anayasamızın 2. maddesinde öngörülen diğer niteliklerini de ortadan kaldırmayı amaçladığı anlaşılıyor"...

“AKP, yeni anayasa taslağı ile Türkiye'nin ulusal bütünlüğünün temeline bir mayın bir C-4 yerleştiriyor”.

Baykal, şöyle devam etti: ''Bu anayasa laikliğin içini boşaltan bir anayasadır. Bu anayasanın getirdiği yeni anlayış içinde din-devlet ilişkisi yeniden düzenlenecektir, din-eğitim ilişkisi yeniden düzenlenecektir. Yaşam tarzı, yaşam biçimi ve yaşam sembolleri toplumda yepyeni bir noktaya gelecektir. Bu getirilen anayasadan sonra dini baskı ve tarikat ağırlığı toplumsal yaşamda, eğitimde ve devlet düzeninde çok açık biçimde ortaya çıkacaktır. Bunu öngören, bunu amaçlayan bir anayasadır.''

Tayyip Erdoğan diyor ki:

“Eğer bunu yakalayabilirsek, işte o zaman demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin bahtiyar insanları, mutlu insanları olarak geleceğe yürüyeceğiz. Olay budur”.

Bundan sonraki süreci nasıl olgunlaştıracağız, nasıl oluşturacağız ve ülkemizi muâsır medeniyetler seviyesinin üstüne nasıl çıkaracağız? Bunun gayreti içerisinde olalım. Biz şu anda bunun gayreti içindeyiz."

CHP"nin bütün derdi, 87 yıllık Cumhuriyet kazanımları yok edilecek. Türkiye Müslümanların ve tesettürlü bayanların, yeniden Osmanlı kadınlarının ülkesi olacak.  Muasırlık anlayışı değişecek; Asr-ı Saâdet döneminin veya Osmanlının yaşam biçimi egemen olacak. Takvim ve yaşam biçimi, eğlence ve hayata bakış açısı değişecek.

Hukuk, yürütmeyi denetleyemeyecek. Askerin YAŞ kararlarına da yargı yolu açılacak. Yasama dokunulmazlığına, meclis soruşturmasına, YÖK'e, üniversitelere, yerel yönetimlere, sendikal haklara, yargı bağımsızlığını sağlamaya, yargı denetimi dışında kalan alanların yargı denetimi içine alınmasına, Cumhurbaşkanının görevlerine, olağanüstü yönetim biçimlerine, vb. ilişkin daha birçok maddenin değiştirilmesi gerekmektedir.

Eğer muhalefet zulmünden kurtulup halk referandumu için istenilen durum gerçekleşirse 28 Şubat, artık tarihe gömülecek. Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği standartlarına yakınlaşarak devlet-i ebed müebbed mefkuresinin gerçekleştiği bir ülke olacaktır. Müslüman ülkeler arasında dostluk ve barış sağlanarak bir İslam Medeniyeti"nin kapısı aralanacak. İslam ülkeleri arasında bir bütünlük sağlanacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR