2011 Bütçesi görüşmelerinden...

Biz ilahiyat öğrenimi görmüş insanlarız.

Ama ilahiyatçılar, sadece dini ilimleri bilir, denemez.

Biz, ilahiyat uzman kişileri olmamıza rağmen;

Önüne gelen herkes din konusunda bal gibi fetva vermektedir.

O zaman ben neden maliye ve ekonomi konusunda biraz konuşmayayım?

Elbette konuşurum.

Ama maliye ve ekonomi konusunda uzmanlaşmış kişiler gibi değiliz.

Ben şahsen dine en fazla zarar verenlerin…

Müslümanların bölünmesine neden olanların…

Toplumda dinsel konularda gerilim üretenlerin…

Başka dallarda uzmanlık sahibi dindarların olduğuna inanmaktayım.

Elektrik mühendisidir; ama eleştirmediği Kur"an mealcisi yoktur.

Meal yaz, denildiğinde; vereceği cevap:

“Hazırlıyorum” olmaktadır.

Elektronik mühendisler tanıyorum;

İşi gücü Kur"an meallerinden ahkam kesmektir.

Şimdi 2011 yılının bütçesi hazırlanıyor;

Hazineden sorumlu bakan konuşuyor:

Yurtdışı tahvil ihraçlarında tüm vade dilimlerinde

% 10 olan stopaj oranı vadeye göre farklılaştırılacak.

Bir yılın altındaki yurtdışı tahvil ihraçlarında yüzde 10 stopaj sürecek.

3-5 yıl arasındaki ihraçlarda yüzde 7…

3-5 yıl arasındaki ihraçlarda yüzde 3…

beş yılın üstündeki ihraçlarda ise stopaj oranı sıfıra düşürülecektir.

Ben bundan anlıyorum ki bankalar tahvil ihracında vergi ödüyor.

Sürekli duyduğumuz vatandaş şikayeti sudur:

Yabancı sermaye Türkiye"den karlı işlere para yatırıyor;

Vergi ödemiyor.

Ama Türk girişimciler; muazzam vergi ödüyor.

Hükümet, yabancı sermaye gelsin de ne olursa olsun diyordu.

Kendi girişimci vatandaşlarını yabancı yatırımcılar karşısında eziyordu.

Bütçe tartışmalarında ikinci konu;

Cari açık konusu…

Türk hükümeti yurt içi borçlanmasında durmadan açık veriyor:

bu yıl cari açık 40 milyar doları aşacak.

Bakan diyor ki;

''Ama finansmanında sorun yok!'

ancak bu konuda geleceğe yönelik ihtiyatlı olunması gerekiyor.

Türkiye'de güven ve istikrar sağlandığı sürece,

Türkiye'ye sermaye akımlarının net anlamda hep pozitif olmaya devam edecek.

Türkiye son 8 yıldır uluslararası doğrudan yatırımlara

portföy yatırımlarına açık bir ülkeyiz.

Ülkemiz bir cazibe merkezi haline gelmiştir.

Portföy yatırımları, kumar parası gibi;

Sabah gelir, akşam geri kaçabilir.

Borsa senetleri bu yüzden pompalanıyor.

Ani iniş çıkış sergileyebiliyor.

Yabancı sermaye Türkiye"de kalıcı yatırımlara girmiyor.

Türkiye"de güven ve istikrar sağlanamamış.

Burada önemli olan,

Türkiye'ye gelen sermayenin daha kalıcı olması,

daha uzun süreli olmasını sağlamaktır.

Babacan, şöyle devam etti:

''Bu bizim tercihimizdir.

Bizim bu konudaki temel yaklaşımımız da açıktır.

Türkiye'nin dışa açık bir ekonomi olma özelliğini mutlaka koruyacağız

Dünyada ne olursa olsun Türkiye'nin dışına duvarlar örecek…

setler çekecek…

Türkiye'yi kendi içine kapatıcı bir yaklaşımda asla bulunmayız, bulunamayız.

kısa süreli sermaye hareketlerinin sebep olabileceği

olumsuz sonuçlara karşı kurumlarımızı, daha nasıl korunaklı hale getirebiliriz,

bunun üzerinde yoğunlaşmamız gerektiğini düşünüyoruz.

Burada mali disiplin, bütün bu politikaların merkezidir.

Kamu kesimi kendine çeki düzen verecek;

kamu açıkları… kamu borç stoğu makul seviyelerde;

düşen oranlarda devam edecek…

Merkez Bankası, para politikalarında ihtiyatlı…

yapısal reformlar bir başka politika alanı!

Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak,

yapısal reformlar olacak.

hem kamu hem de özel kesim için aşırı borçlanmasın

tüm borçlanmalarda uzun vadeli TL cinsinden borçlanma olsun

para politikasında fiyat istikrarı ile finansal istikrar birbirini tamamlar.

''Gerek bütçe açığı

gerekse kamu borcu alanlarındaki iyileşme

makro istikrarda katkı sağlayacak''.

küresel ekonomide ciddi riskler hala devam etmektedir.,

Avrupa'daki borç sorunu önemini koruyacaktır.

Yüksek işsizlik… yüksek kamu açıkları…

yüksek borç stoğu…

gelişmiş ülkelerin büyüme oranları üzerinde baskı oluşturacaktır.

Türkiye açısından Avrupa bölgesinde güçlü bir toparlanma da zaman alacak.

 Maalesef tüm dünya genelinde Avrupa bölge olarak,

en yavaş toparlanan..

sorunların çözümünün en uzun süreceği bölge gibi şu anda görünüyor.

Milliyet"te Güngör Uras iyi bir ekonomik yazarı diyor ki:
Merkez bankası;

Bankalar önüne geleni kredileyerek tüketim artışını desteklemesin istiyor.

Bunun için bankaların kaynak maliyetlerini,

kredi kullanacakların borçlanma maliyetlerini pahalı hale getirmeye çalışıyor.
Cari açık devam etsin ama sıcak döviz ile kapatılmasın,

gelen döviz kalıcı olsun diyor.
hükümet:
Cari açığa ve ucuz dövize dayanmaktadır.”

Bu politikada ekonominin büyümesinin dinamiği döviz açığıdır.

Sıcak para girişi devam edecek ki döviz ucuzlasın.

Ucuz döviz ile iç tüketim canlansın. Büyüme gerçekleşsin.
Sıcak döviz yerine kalıcı döviz gelmeli demek hiçbir şeyi değiştirmez.

Sıcak döviz kâr var ise gelir. Ürkütüldü mü daha önce gelen de kaçar gider.
“sıcak döviz girişini” engellemek, ekonomiyi alt-üst eder.

Sıcak döviz “adı üzerinde” vadesizdir.

Sıcak dövizi vadeli hale dönüştürmek mümkün olamaz.
Tekrarda yarar vardır.

Hükümet bugünkü ekonomi politikası uygulamada kaldığı sürece

sıcak dövizi kaçırtacak tedbirler hükümeti üzer.

Hele hele seçim öncesi Türkiye"den döviz çıkışını…

dövizin fiyatının hızlı artışını bu hükümet hiç mi hiç istemez.

İşte bütçe hazırlanırken maliye ve ekonomi iyi çalışmaktadır.

Bizi ilgilendiren husus:

Fiyatlar artmasın.

Piyasa zamlanmasın.

İşçi, memur, emekli gibi bordro mahkumları ezilmesin.

Eşit emeğe, eşit ücret dengesi iyi korunsun.

Öyle gözüküyor ki; cari açık, ürünlerin daha da zamlanmasını körükleyecektir.

Allah cc Yakup"un as dilinden buyuruyor ki:

“Bilmelisiniz ki hüküm yalnız Allah"ındır.

Ben yalnız O"na güvenip dayanırım.

Güvenip dayananlar kesinkes öyle yapsın”. Yusuf Suresi: 67.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR