BAYRAMIN KAZANDIRDIKLARI...
Peygamberimiz; "Her kavmin bir bayramı vardır; bu da bizim bayramımızdır" buyurmuştur. İslam'da bayram, yalnızca sevinç ve eğlencenin yaşandığı bir tatil değil; bilakis kardeşliğin pekiştiği, paylaşmanın derinleştiği, ruhun yeniden ihya olduğu müstesna zaman dilimleridir. Özellikle Kurban Bayramı; hem ibadetin hem de toplumsal kaynaşmanın zirveye ulaştığı bir manevi bahardır.
Kurban Bayramı'nı idrak ettiğimiz bu günlerde; hem bireysel hem toplumsal birçok kazanım yaşanmıştır. Aile büyükleri ziyaret edildi, dargınlar barıştı, sofralar paylaşıldı, kurbanlar kesildi,
ihtiyaç sahiplerine ulaşmanın huzuru yürekleri doldurdu. İşte tam da bu yönüyle, bayramlar bizim medeniyetimizin ruh taşıyıcılarıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), Medine'ye hicret ettiğinde halkın eğlenmek için kutladığı iki farklı günü görünce şöyle buyurmuştur; "Allah, size bu iki günün yerine daha hayırlı iki gün verdi; Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı."
Bayramlar, ResCılullah'ın önderliğinde sadece bir kutlama günü değil; aynı zamanda tebliğin, birlikteliğin ve ihsanın yaşandığı manevi fırsat zamanlarıydı.
Efendimiz bayram namazına giderken ve dönerken farklı bir yollar kullanırdı.
Böylece, daha çok kişiye selam vermek ve farklı insanlara ulaşmak isterdi.
Ayrıca bayram namazı sonrası
hutbelerinde halka nasihat eder, fakirleri unutmamayı, paylaşmayı ve kardeşliği öğütlerdi.
Bayramlar; Müslüman toplumun sosyolojik olarak kaynaşmasını sağlayan bir ibadet atmosferinde geçerdi. Peygamberimiz çocukları sevindirir, kadınların da bayram coşkusuna katılmasını teşvik ederdi. Bayram günü bir çocuk ağlıyorsa, Efendimiz onu teselli eder, yalnız bir sahabe varsa onu evine davet ederdi. Zira O'nun dünyasında bayram, yalnız kalanın kalbine dokunmak demekti ve Peygamberimiz bu konulara çok hassasiyet gösterirdi.
Kurban ibadeti; sadece bir hayvanın kesilmesinden ibaret değildir. O, Allah'a
teslimiyetin, samimiyetin ve takvanın ifadesidir. Kur'an-ı Kerım'de; "Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; O'na ulaşacak olan sadece sizin takvanızdır." (Hac, 22/37) buyurmaktadır. Bu ibadetle insan; hem Allah'a yaklaşır hem de insanlara yaklaşmanın yollarını arar.
Paylaşmanın bereketi ile kalpler yumuşar, toplumsal ayrışma azalır, kardeşlik duygusu canlanır.
İhya ettiğimiz bu bayramda da; dargınlar barıştı. Çünkü Efendimiz, "Üç günden fazla Müslüman kardeşine küs durmak helal değildir" buyurmuştur. Yalnızlar hatırlandı. Zira Allah Resulü "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" buyurarak; bireyci bir anlayışı değil, toplumsal sorumluluğu öncelemiştir.
Yetimler sevindirildi. Bayramlarda
Efendimiz özellikle yetimlere ayrı bir hassasiyet gösterirdi. Bir defasında babasını kaybetmiş bir çocuğu bizzat yanına almış, "İstersen bundan böyle senin baban ben olayım" diyerek kalbini kazanmıştır. Garipler ağırlanıp fakirler doyuruldu. Kurban etinin üçe bölünüp bir kısmının ihtiyaç sahiplerine verilmesi sünnettir. Bu da paylaşmanın ibadete dönüşmüş bir halidir. Her kurban bayramında olduğu gibi bu bayramda da bu sünnet yerine getirildi.
Bayramlar geçicidir fakat kazandırdığı değerler kalıcıdır. İnsan, bu yüksek ruh halini gündelik yaşantısına taşıyabilirse, o zaman gerçek anlamda bayram etmiş olur. Kurban Bayramı'nın ardından zihinlerde ve gönüllerde şu değerler kökleşmelidir. Kurban; Hz. İbrahim gibi
Allah'a teslim olmanın sembolüdür. Hz. İsmail gibi Allah'a ve baba emanetine sadık kalmanın ruhudur. Paylaşmanın, dayanışmanın ve infakın topluma yayılmasıdır. Bayram, nimetlere şükretmenin ve hayatın her yönüne sabırla bakmanın bir tezahürüdür.
Gerçek bayram, bayramın ruhunu hayatın içine taşıyabilmektir. Bayramda kurban kesmek, et dağıtmak, büyükleri ziyaret etmek, küsleri barıştırmak güzel; ama esas bayram, bu duyguları bayramdan sonra da sürdürebilmektir.
Nitekim Allah Resulü şöyle buyurmuştur; "Mü'minin bayramı, Allah'a isyan etmediği gündür." Bayram, bir başlangıçtır. Bir tazeleniştir. Ruhun arınması, kalbin şifalanmasıdır.
Bayramın kazandırdığı güzelliklerle
hayatı bayrama çevirmeyi başarmak, Müslümanların ideali ve yaşam biçimi olmalıdır.
Gazzede akan kan ve göz yaşı durmadan dünya Müslümanlarının bayramı sorunludur. Zira; her Müslümanlar, diğer Müslümanların durumundan da sorumludur. Çocuklar parça parça olurken, kadınlar gözyaşına boğulurken, yaşlılar açlığa terk edilirken, yaralı ve hastalar ilaç bulamazken; farklı bölgelerdeki Müslümanların bayramı anlamsızdır. Çünkü bayramlar gözyaşını silmek için vardı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.