Yaklaşırken Uzaklaşmak: Kaçıngan Bağlanma ve Aşkın Sessizliğe Terk Edilişi
Aşk ötekinde kendini ararken bir yandan da kendine yakınlaşmak… Ötekine yakın olmak için
yakınlaşırken daha derinlerde kendi varoluşuna temas etmenin yoludur. Tam da bu pencereden bakıldığında kimileri için bir buluşma değil, bazen profesyonel bazense acemice bir kaçıştır aşk.
Kaçıngan bağlanmayı modern psikolojinin lisanıyla ifade edecek olursak duygusal yakınlık kurmaya karşı bireyin ciddi bir kaçınma stratejisi geliştirme hali diyebiliriz. Fakat meseleyi yalnızca klinik terimlerle açıklamak, bu derin içsel çelişkinin ontolojik boyutunu görmezden gelmek olur. Çünkü kişinin kendine, yaşantısına dair bilgi de içerir.
Dolayısıyla yalnızca bir ilişki biçimi değil; varoluşsal bir duruş, bir yaşam tarzının da yansımadır. ‘’Ötekiyle temas”a dair endişe halidir. Ötekiyle olan temasta kendimize tutacağımız ışıkta kör olacağımızı düşünmek, görmek istemediğimiz duygulardan, düşüncelerden kaçmaktır.
Jean-Paul Sartre, “Cehennem başkalarıdır,” derken kaçıngan bağlanan birini tarif ediyordu belki de. Yakınlaşırken, paylaşırken, ötekiyle temastayken kontrolü kaybettiğini düşünmek...
Bağ kurabilmek aslında bir yandan da kendini teslim etmeye gönüllü olmaktan geçer. Kaçıngan birey ise özgür olmayı, iç dünyasında teslimiyetin ötesinde tanımlar: yakınlık kurmak varoluşuna ciddi bir tehdit, sevilmek bir yük, sevmekse eninde sonunda tehlikeli bir kayıptır. Bu sebeptendir her kucaklaşma aslında onun için geriye doğru atılan bir adıma dönüşür. Her ilgi ve şefkatte duvarına bir tuğla daha ekler.
Aşk onun için yaşanılacaklar değil, yaşanılacaklardan kaçması gereken bir geri çekilme operasyonudur. İnsanın “orada olma hali”, başkasıyla birlikte de var olmayı içerir. Bireyin varoluşu, ancak diğer varlıklarla olan temasıyla anlam kazanır. Öyleyse kaçmak, kişinin ötekinden değil, özünde kendinden kaçmasıdır. Kendinden kaçan kişi ise yalnızca aşkı değil aşkın beraberinde getirdiği tüm duyguları risk olarak görür. Ama aşksız yaşanan hayat kaçıngan kişi için güvenli bir alan yaratıyor olsa da aynı zamanda eksiktir.
Kaçıngan bağlanma, modern çağın yalnızlaşmış kalabalığında sıkça karşımıza çıkan bir varoluş biçimi olarak gözükmekte. Sosyal medyada yakın ama gerçekte uzak; iletişimde var ancak iletişmede sığ, bağ kurmayı duygusal bir zırh ile körü körüne koruyan bir nesil... Sevginin ötekinde değil, kendimizde bir eksilme yaratacağı inancı... Oysa aşk ne eksiltir ne de tamamlar.
Sadece açar: Kendi kuytu karanlıklarımızı, kırılganlıklarımızı, kim olduğumuzu bilmediğimiz yerleri…
Sonuç olarak, kaçıngan bağlanma yalnızca bir savunma mekanizması değil, aynı zamanda modern insanın çıplak yakınlıktan duyduğu derin bir endişenin ifadesidir.
Aşk cesaret ister: Kendini bırakma, kontrolü yitirme ve savunmasız olma cesareti. Belki de en derin bağ, temas etmeye, yüzleşmeye en çok direnç gösterdiğimiz yerdedir. Yakınlık korkutucudur çünkü gerçektir. Ve belki de gerçeğe yaklaştıkça, kendi kuytuluklarımızda kaybolmaktan, yeniden başlama cesaretini gösterememekten korkuyoruzdur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.