KALBİN İKİ UCU...İHLAS VE İFLAS...
İnsanın hayat yolculuğu, bir tercih çizgisidir. Ya ihlasla yürür ya da imani iflasa sürüklenir. Bu iki kavram, birbiriyle zıt ama birbiriyle bağlantılıdır. İhlas; amellerin ruhu, iflas ise; o ruhun çöküşüdür. Kur'an-ı Kerim ve Sünnet; ihlasın kurtarıcı, riyanın ve niyet bozukluğunun ise iflasa götürücü olduğunu açıkça belirtir.
İhlas; kişinin yaptığı ibadet ve amelleri sadece Allah rızası için yapmasıdır. Riyanın, gösterişin, menfaatin ve insanların takdirini kazanma beklentisinin olmadığı haldir. İman; kalbin tasdiki, ihlas ise; bu tasdikin samimi bir tezahürüdür. İman eden bir kalbin, ihlasla davranması beklenir. Kalpte iman olduğu halde amellerde ihlas yoksa, bu iman eksik ya da hastalıklı olabilir.
Kur'an'da ihlas, tevhidin ruhu olarak
tanımlanır. "Oysa onlara, dini yalnızca Allah'a halis kılarak ibadet etmeleri emredilmişti...". (Beyyine, 5) İhlas; sadece güzel bir fazilet değil, dinin özüdür. İman var da ihlas yoksa, bu iman sahibi taşıyamaz. Kalpte samimiyetin olmayışı, imanın hem lezzetini hem de gücünü yok eder.
Niyet ve İhlas; amellerin kalite kontrolüdür. Res0lullah (s.a.v.)'in şu hadisi çok temel bir ölçüdür. "Ameller niyetlere göredir. Herkesin niyeti neyse eline geçecek olan da odur." (Buharı) İhlas, işin iç yüzüdür. Dıştan ibadet güzel görünebilir ama Allah katındaki değeri niyete bağlıdır. İhlas, amellerin iç/ruhsal kalitesini belirler. İmam Nevevı şöyle ifade eder; "İhlas, kul ile Rabbi arasında bir sırdır.
Melek bile yazamaz, şeytan ona ulaşamaz, insan da onu göremez."
Gizli Şirk; riyanın gölgesidir. İhlasın zıddı olan riya, yani gösteriş için yapılan amel, İslam'da
"gizli şirk" olarak adlandırılmıştır. Bu çok büyük bir uyarıdır. Çünkü insan, ibadet ederken Allah'tan başkasının rızasını gözetirse; bu, ibadeti zehirler. Efendimiz (s.a.v.); "Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey, küçük şirktir." Ashab, "Ey Allah'ın Resulü, küçük şirk nedir?" deyince şöyle buyurdu; "Riyadır. Allah kıyamet günü, riyakar kişiye 'Git, amelini kime gösterdinse karşılığını ondan al' der."(Müsned) Bu hadis, riyanın hem amel bozan hem de ahirette iflasa yol açan büyük bir tehlike olduğunu göstermektedir.
İhlas ahibi ile riyakarın dünyadaki birbirleririn zıddıdır. İhlas sahibi kişi içi dışı bir olandır.
Yaptığı iyiliği reklam etmez, hatırlatmaz, karşılık beklemez. Kalabalıktan övgü beklemez, bilinmeden yaşar, Allah tarafından bilinmek ona yeter. Riyakar kişi ise dini, insanlara kendini pazarlamanın aracı olarak kullanır. Kalbiyle yüzü ayrı dildir. İçten içe kibirlenir, kendini büyük görür ama Allah
katında boş bir kabuktur.
Kur'an bu tipleri şöyle tarif etmektedir; "Onlar namaza kalktıklarında üşenerek kalkarlar.
İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı da çok az anarlar." (Nisa, 142) Bu ayet, riyanın kalp hastalığı olduğunu, sonunda kişiyi Allah'tan uzaklaştıracağını bildirir. İhlas sahibi ise Allah'a daha da yaklaşır, çünkü yalnız O'na yönelmiştir.
İhlasın korunması ve ibadetlerle geliştirilmesi gerekir. İhlas, elde edilmesi kadar korunması da zor olan bir nimettir. Özellikle günümüzde sosyal medya, gösteriş kültürü ve bireysel tatmin arayışı; ihlası tehdit eden tuzaklarla doludur. Kişi zamanla fark etmeden riyaya, beğeni arayışına ya da kendini ispat etme çabasına kayabilir. Peygamberimiz (s.a.v.), "Allah'ım! Riyadan sana sığınırım" diye dua etmiştir. Bu, ihlasın ne kadar büyük bir tehlike altında olduğunu göstermektedir.
İhlasın bereketi huzur verirken, iflasın felaketi de acılarla doludur. Bir lokma sadaka ihlasla verilirse dağlar kadar sevap getirir. Allah, ihlasla yapılan ameli asla zayi etmez. İhlaslı kişi yorulsa da bırakmaz; çünkü o, insanlara değil Allah'a çalışır. İflasın felaketi; riya sahibine gösteriş, Allah katında garap ve azaptır. Yıllarca ibadet eden biri, niyetindeki bozukluk sebebiyle hiçbir karşılık göremez.
İnsanların alkışladığı kişi, Allah katında rezil olabilir.
Günümüzde ihlas sınavı; dini görünümler üzerinden çıkar elde eden, hayır işlerini reklamla pazarlayan, "dindar görünmeyi" menfaat aracı yapan pek çok örnekle kendini göstermektedir. Bu, ihlassızlığın iflasa dönüşmesinin modern örneklerindendir. Bir ibadet ya da hayır işi, Allah için değil de insanlardan alkış almak için yapılırsa; bu, kalpteki iman ticaretine dönüşür. Sosyal
medyada yapılan iyiliklerin paylaşılması da niyetle ilgilidir. Eğer teşvik amacı varsa ve riyadan uzaksa bir sakınca olmayabilir. Ancak "ben yaptım" demek içinse, orada ihlas tehlikededir.
Tarihte ilham alınacak bir çok ihlas kahramanı vardır. Hz. Ali (r.a.); "İnsanların beni övmesinden korkarım. Çünkü bu, Allah katındaki değerimi azaltabilir." buyurmuştur. Hasan-ı Basri (r.a.); "Yaptığım bir iyiliği 20 yıl annemden bile gizledim." diyerek ihlasın gizlilik boyutuna işaret etmiştir. Abdulkadir Geylanı; "Riyadan öyle korktum ki, gece ibadete kalktığımda nefsimle bile konuşmadım." diyerek ihlasın ne büyük bir hassasiyet olduğunu göstermiştir.
İhlas bir güneş gibidir; bütün amelleri aydınlatır. İflas ise karanlık bir gecedir; amellerin yönünü şaşırtır. Her Müslümanın en çok korkması gereken şey, yaptığı hayırların
Allah katında yok sayılmasıdır. Bu sebeple kişi, kalbini sık sık murakabe etmeli, "Ben bunu kimin için yapıyorum?" sorusunu dürüstçe sormalıdır. "Allah'ım! Bizi ihlas ehli kullarından eyle. Kalbimizi riyadan, dilimizi yalandan, amelimizi gösterişten koru. Sana yalnızca Senin için yönelmemizi nasip et. Bizi iflas edenlerden değil, ihlasla kazanıp kurtuluşa erenlerden eyle." diye dua edilmelidir.
Kalbin bir ucunda ihlas, diğer ucunda da iflas vardır. Kişi bu uçlar arasındadır. Tercihini ibadet, davranış ve ahlakıyla belirleyen insan; ya ihlasla Rabbına yaklaşacak ya da iflasınn eşiğine gelip Rabbının gadabına muhatap olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.