Ahmet Ufuk Erkan

Ahmet Ufuk Erkan

ZOR SAATLER

ZOR SAATLER

 

 

                        Zor saatlerdir. Başınız yastıkta, gözleriniz tavanla karşı duvar arasında bir yerlerde, öylece bakıyorsunuzdur; bazen tavana, bazen karşı duvara, oraya yaslanmış kitaplığa… Zor saatlerdir. Telafisi olmayanların akıldan geçtiği saatler…

 

                        Yoldaki, pencerenizin önüne denk gelen direğin ışığı gölgeler yapar duvarda. Çocukluğunuzda kolaydı, o gölgelere bakar eğlenirdiniz. Hatta üşenmez, öğrendiğiniz, fakat asla babanız gibi beceremediğiniz gölge oyunları yapardınız. Duvara, elinizin gölgesiyle yaptığınız tavşan, gerçek bir tavşandan daha güzel gelirdi size. Büyüdünüz ve o yüzden zor saatler. Birikmişlerin dışarı sızdığı netameli saatler.  Gölgelerle neşelenemeyecek yaştasınız. Artık, hiçbir gölge, hiçbir şeye benzemiyor. Sizinle konuşmaz oldu gölgeler.

 

                        Kalkıp, açık pencerenin soğuk demirine alnınızı dayayıp bir sigara tüttürmek vardır, dumanını içeriye üflemeden. Üşenirsiniz. Telefonunuzun radyosundan, saatleri daha da zora koşan ezgiler gelir kulağınıza. Bu kulaklık nasıl da kulak ağrıtıyor. Bu şarkılar, türküler nasıl da kalp ağrıtıyor…

 

                        İnsanların uyuduğu saatlerdir. Yollar bomboş… İnsan sesi olsa, birileri geçse, araba falan ya da… Sesler bölse zor saatleri. Ya da ne bileyim işte, özlemenin tüm kahrıyla kalbinize düşenlerden biri arasa. Aranmayacak ve aranılmayacak kadar geç saatlerdir. Zor saatlerdir işte…

 

                        Masa lambanızı yakıp bir kitap alırsınız. Daha kapağını görmek bile, yine sizi bambaşka yerlere götürür. Açmadan, hatıralarınızın sayfalarını aralayarak, örümcekleri temizleyerek… Gidersiniz… En fazla gidilen saatlerdir. Geçmişin zımparadan yapılma taşlarına sürtüne sürtüne, kanaya kanaya, gidersiniz. Ruhunuzun oyuklarının ağrıdığı saatlerdir, sızısının her hücrenize vurduğu…  Ağrılı saatlerdir; aslında birikmiş ağrıların kutularından çıktığı saatler… Günün telaşesinde, bir yerlerde uyumuşlardır.  Ve sizin dinlenme saatinizde uyanırlar.

 

                        Yatağa bir kütük gibi düşersiniz. Gözünüzden akıyordur uyku. Fakat bir şey, artık o şey neyse, salmaz sizi. Sizi salmaz, uykunun ipekten yumuşak yorganına. Mutlu insanlara gıpta edersiniz. Sonra mutlu insanlara isyan edersiniz, sunturlu bir küfür fısıltı gibi çıkar dudaklarınızdan. Gel-gitli zamanlardır. Her duygunun en ucunda seyrettiren zamanlar.

 

                        Atılmışlık hissinin galeyan hâli saatlerdir. Aklınızın soğan zarı kapısının zorlandığı, bir cinnetin sizi sarıp sarmaladığı zamanlardır. Bir omzu özlediğiniz, tüm kayıp omuzlara söylendiğiniz saatler… Ölülerinizi özlediğiniz saatler… Burda olsaydılar, dediğiniz saatler. Gidecek olmanızın korkusunun sizi en fazla sardığı saatlerdir. Gitmeyi bu kadar isteyip de bir o kadar korkuyla titreten saatlerdir sizi…

 

 

 

                       

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Ufuk Erkan Arşivi
SON YAZILAR