Yorum yazmak her kişinin işidir, İsim yazmak ise, er kişinin işidir.

Yazmış olduğum yazılara birileri kafalarına göre yorum yazıp, yok efendim dört halife dönemini neden örnek vermişim, yok efendim bu yöneticileri halifelere benzetmek büyük günahmış, vay efendim bu insanlar onlarla kıyas kaldırmayacak kadar kalitesizmiş, filan, falan. Hani diyorlar ya "Ağzı olan konuşuyor" diye, eline bilgisayarı geçiren adını vermeden yorum yazıyor.
Yorum yazmak, tenkit etmek, yanlışları ortaya çıkarmak gibi davranışların, erdemli insanların yapması gereken davranış biçimi olduğu bir gerçek. Ancak, adını vermeden kim olduğu önemli mi? "Abdülhakikat, Samsunlu" gibi müstear isimlerin arkasına saklanıp, yorum yazmak hiç de doğru bir davranış değil. Ali Bülbül kardeşimiz adam gibi adını verip, yorumunu yazıyor. Daha birkaç gün önce beni eleştiren bir mektubu noktasına, virgülüne dokunmadan yayınladım. Ben 'İsmet' sıfatı olan Peygamberlerden değilim. Beşeri hayatın içerisinde günahıyla, sevabıyla doğru bildiklerini yazan, bu uğurda her türlü fedakarlığı yapan bir insanım.
Peygamberler dahi günahsız hata olarak adlandırılan Zelle işlerken, biz ahır zaman ümmeti olarak günahtan arındığımızı söylersek büyük hata ve gaflet içerisinde oluruz. Ancak, gerek beşeri hayatımızda, gerekse manevi hayatımızda daha iyiyi, daha güzeli yakalayabilmek için geçmişten örneklemeler yapıp, hayatımızı ona göre tanzim etmemiz gerekmekte olduğunu unutmamalıyız. Yeryüzü kurulduğu günden beri gerek tarih kitaplarına, gerekse kutsal kitaplara baktığımızda toplumu aydınlatırken veya yapmaları gerekeni söylerken geçmiş toplumlardan örnekler verip, nasıl helak olduklarını veya hangi sıkıntıları çektiklerini anlatırlar ki, bu yaşananlar örnek alınsın da aynı hatalar tekrarlanmasın.
Yaşadığımız dünyada yaptığımız her işin bir gayesi, bir amacı ve bir nedeni vardır. Bu sebepler olmadan eylemin gerçekleşmesi mümkün olmaz. Ticaret yaparız ailemize iyi bir geçim temin etmek için, eğitim yaparız toplumla daha barışık, daha verimli anlaşıp, bizden sonraki nesillere örnek olabilmek ve daha güzel bir toplum bırakabilmek için, siyaset yaparız, daha temiz bir toplum, daha zengin bir ülke yaratabilmek için.
Bu saydıklarımızı yaparken de kendimize daha önceki toplumlar içerisinde örnek olabilecek şahsiyetleri, Devlet adamlarını, siyasetçileri, askerleri model seçip onları taklit etmeye çalışırız. Yaşanan siyasi gelişmelere de örnek verirken bu tür örneklemeler yapmak kadar doğal bir şey olamaz. Dün yazdığım yazı da bu tür bir yazı ve örneklemesi de As-rı saadetten olmasına rağmen, bazı okurlarımız tepki göstererek, "O insanlarla bu insanları karıştırmayın" demiş. İyi güzel de bu insanların o insanlardan ne farkı var? Peygamber efendimiz "Hepiniz birer çobansınız gütmekte olduğunuz sürüden sorumlusunuz, Devlet Reisi Halkından, Aile Reisi evindeki ailesinden……..sorumludur" buyururken benim anlattıklarımdan farklı bir şey mi demiş, yoksa aynı anlama gelecek farklı sözler mi söylemiş.
İktidar partisinin İl Başkanlığı koltuğu icraatın en önemli unsurlarından biridir. Başbakan, bir şehre gittiğinde ilk görüştüğü kişi İl Başkanı daha sonra milletvekilleri ve Belediye Başkanları'dır. Bu nedenledir ki, geçtiğimiz üç yıllık süreçte Ak Parti İl Başkanlığı noktasında çok ciddi sıkıntılar yaşamış, İl Başkanı'nın, içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle otoritesini kaybetmiş, birçok insanın saygıda kusur ettiği bir insan durumuna düşmüştür. Önümüzdeki süreçte İl Başkanlığı koltuğuna oturacak arkadaşımızın olmazsa olmazlarından birisi ekonomik bağımsızlık, diğeri siyasi istikbal beklentisinden uzak olması gerekmektedir.
İl Başkanlığı'na aday olarak adı geçen arkadaşlarımızın bir kısmı, ekonomik sıkıntılarla baş başa, bir kısmı siyasi ikbal peşinde, bir kısmı ise seçimlerde kaybettiği koltuk gücünü farklı şekilde alabilmenin peşinde. İşte bu yüzden bu şehirde Hazreti Ömer adaletini sağlayacak, beklentiden uzak, siyaseti hizmet için yapmak isteyen kimsenin adamı olmayacak, sadece ve sadece partisinin ve hizmetin adamı olmaya talip bir şahsiyetin İl Başkanı olması gerekmektedir.
Peki, kim bu şahsiyet derseniz? Yüce Yaratan Kitabında "Benden isteyin, ben de size vereyim" buyurmaktadır. Biz, hakkı ile istemesini bilirsek, onun vereceğinden endişeniz olmasın. Unutmayınız ki neye layık isek, onunla idare ediliriz. Rabbim Hak ve Adaletten ayrılmayan insanları bizlere yönetici nasip eyleye. Hoşçakalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR