YAKLAŞAN EŞRAT-I SAAT’TEN KORKUYORUM

Eşrat-ı Sâat, büyük kıyamet alâmetleri demek… Kur"an-ı Kerimde, doğal yaşamı bırakıp sanayi toplumu olmanın verdiği rehavetle hız budalalığı yapan genç toplumlar türedi. Bu budalalığın ve aptalca çılgınlığın tetiklediği doğal âfetler, tsunamiler, büyük toprak kaymaları, kasırgalardan söz edilmektedir.

Kur"an-ı Kerimde, sanayi devrimiyle şımaran toplumlardan mele" olarak söz edilmekte ve bu hız budalalığı veya üstün teknoloji çılgınlıkları sonucu tarihten silinen uygarlıklara da karye adı verilmektedir.

Dünyamızın da son doğal âfetlerle büyük bir eşrat-ı sâat içine doğru sürüklenmesinden korkuyorum.

Saatteki hızı 144 kilometreyi bulan Ketsana kasırgası, 6 eyalette 23 kişinin ölümüne yol açtı. Kasırganın Filipinler'de yarattığı yıkımı gören yaklaşık 170 bin Vietnamlı yapılan uyarıların ardından evlerini terk ederek, güvenli yerlere sığındı. Ketsana kasırgası ile birlikte 24 saat içerisinde 1 aylık yağışa denk yağmur alan Manila'da kentin yüzde 80'i sular altında. Yetkililer, evlerini terk etmek zorunda kalan 375 bin kişinin halen kamu binalarında barındığını kaydediyor. 

 

Vietnam'ın dördüncü büyük kenti Danang'a yaklaştığı ancak hızının saatte yaklaşık 80 kilometre'ye düştüğü açıklandı. Endonezya'da meydana gelen 7 büyüklüğündeki çok şiddetli deprem, çok can aldı ve 1300 ev hasar gördü, yerel televizyon kanalları bu rakamı 3500 olarak aktardı.  Merkez üssü Hint okyanusunda yerin yaklaşık 49 km altında bulunan 7.3 büyüklüğündeki deprem, merkez üssüne uzak olan Cakarta'da da çok katlı binaların sarsılmasına neden oldu. Halk panik halinde sokaklara kaçtı. Deprem bölgesiyle bağlantının şu anda güç.. Sahil bölgeleriyle iletişim tamamen kesilmiş, buralardan bilgi akışı yalnızca tahmin. Köylüler ölenleri ya da hayatta kalanları kurtarabilmek için enkaz kaldırmaya çalışıyorlar.

Endonezya, Pasifik"teki "ateş kuşağı" adı verilen bölgede bulunuyor. Tektonik plakaların kavuşma noktası olan bu bölge sismik ve volkanik hareketler sonucu sık sık büyük depremlere sahne oluyor. Endonezya, Aralık 2004'de meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem ve ardından meydana gelen dev tsunamide 170 bin vatandaşını kaybetmişti. Birçok ülkeyi etkileyen bu deprem ve tsunamide toplam 230 bin kişi yaşamını yitirmişti.

Toplumun ve devletin en küçük yapıtaşı olan ailede büyük huzursuzluklar yaşanıyor. Bugün ülkemizde 268 bin 500 aile boşanmış. Cinayetlerin çoğunu boşanmış ailelerin çocukları işliyor. Sosyal çöküntü aileyi dağıttı. Huzur ve barış maneviyatsız olmaz.

28 Şubat post modern darbesinin T. C."de a,leye getirdiği tahribat çok büyüktür. 28 Şubat sonrası yeni TCK`ya göre zinanın suç sayılmaktan çıkarıldı; bunun da toplumumuzu çok büyük bir ahlaki çöküntüye uğrattı. `Bundan önceki TCK`ya `Kadın bir kez ve erkek iki kez zina yaparsa ceza görür` diye bir madde konmuştu. Bu maddeyi o zaman Anayasa Mahkemesi iptal etmiş: “Hayır, zina hepten suçtur. İşleyen cezalandırılır” demişti. AB tavsiyelerine uymak için zina suç olmaktan çıkartılmıştır. Türkiye gibi Müslüman bir ülkede İslam`ın gereği üzere bir insan nikah kıyarak yaşarsa suç, ama uyduruk bir imam nikahlı yaşarsa suç değil. Böyle ahlak ve maneviyat olmaz. 28 Şubat postmodern askeri darbesi sonucu İmam Hatip okullarının orta kısmının kapatılması, Kur`an Kurslarının kapatılması, İmam Hatiplilerin üniversiteye girişlerinin engellenmesi, okullarda manevi eğitimlerin verilmemesi toplumumuzun ahlaki çöküntüsüne neden olmuştur. Bu da kıyamet alametlerini tetikleyenler arasındadır.

Gençler annesini babasını öldürüyor. Cinayetler, cinnetler, fuhşiyat arttı. Genç kızlarımız ise Televole`deki manken kızlara özenen bir hayat istiyorlar.

Türkiye`miz 28 Şubat postmodern darbesi sonucu belki de tarihin en büyük buhranlarından birini yaşamaktadır. Kitle iletişim araçlarının  kötü program yapımcıları elinden `Sosyal Çöküntü` ve `Dejenerasyon`, bizi adım adım yok olmaya doğru götürmektedir. Türkiye`de sosyal çöküntü yaşanmakta, aileler dağılmakta, aile bağları zayıflamakta, uyuşturucu kullanılması artmakta, fuhuş yaygınlaşma, hırsızlık, kapkaç ve soygun bir afet gibi ortalığı kasıp kavurmaktadır.

960 ihtilali ve 28 Şubat postmodern askerî darbesi sonucu boşanma vakaları yüzde 340 artmış durumda. Ülkemiz, manevi açıdan sonu belirsiz bir çöküşe doğru gidiyor. Zihinsel ve duygusal parçalanma nedeniyle en büyük fatura çocuklara kesiliyor. Mala karşı işlenen her suçun 25`ini çocuklar yapıyor ve bu 25 kişiden de 12 tanesi kız.

Kötü cemâatlerin eline geçmiş özel televizyonların gençlerimizce dikkatle ve dini program gibi izlenen dizi ve magazin programları inanan insanları ikinci sınıf vatandaş yerine koymuştur, bu dizilerin can kulağıyla dinlenilir ve hemen yaşama uygulanır olmaları yüzünden, inanan insanların okunmasının, çalışmasının ve inandığı gibi yaşamasının önüne geçilmiş durumda.

Sosyal dokumuzu çökerttiler; bu tahribat ile toplumsal çözülme bir sosyal çözülmüşlüğe doğru gidiyor. Sosyal çürümüşlük ve dejenerasyon ülkemizi adım adım yok olmaya götürüyor. Bizi biz yapan manevi ve ahlaki değerler birer birer hayatımızdan ve toplumsal yapımızdan sökülüp atılıyor, bilinç kirliliği gerçekleştirilerek toplumsal hafıza dumura uğratılıyor.

Demokratik açılımlar sonucu eğitim sistemi de, felsefesi de, muhteva ve programları da… yeniden düzenlenerek din eğitiminin önündeki engeller kaldırılacak. Gençlerimizi kötü alışkanlıklardan korumak için her türlü tedbir alınacak ve aile yapımız korunacak. Ahlaki ve manevi tahribatın önlenmesinde ilk hedef ailedir; anayasal düzenlemelerle ailenin korunması; yangından ilk kurtarılacak değerli eşya arasına alınması zorunludur.

Malazgirt, İstanbul`un Fethi, Çanakkale, İstiklal Savaşı, Kıbrıs Barış Harekatı gençlerimize çok iyi tanıtılacak ve yaşatılacaktır. Bu genç nesil, yeniden fetih formatına getirilecektir. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü`nün verilerine göre 2002–2004 yılları arasında 268 bin 500 boşanma vakası yaşanmıştır. Yani 268 bin 500 yuva yıkılmıştır. 1990–1993 yılları arasında gerçekleşen boşanmanın toplam 79 bin 012 olduğu dikkate alınırsa, boşanma oranındaki artış yüzde 340 düzeyindedir. Eğer bir ülkede toplumun temel direği olan aileler böylesine hızla çözülüyor, yuvalar yıkılıyor, çocuklar kimsesiz bırakılıyorsa o toplumun geleceğinden endişe duymamak mümkün değildir.

Eğer manevi ve ahlaki değerler öğretilmezse, materyalist, çıkarcı, şiddete eğilimli, psikolojik rahatsızlıklarla malul insan yetiştirilmiş olur. İşte bu nedenle din eğitim ve öğretiminin yasaklanması, okul öncesi dönem ve ilkokul çağındaki yavrularımızın Diyanet İşleri Başkanlığı"ının denetim ve gözetiminden yasal olarak ıraksanması toplumsal çözülme ve çürümeye yol açıyor. Medeni yasalarımızda 15 yaşından küçük çocuğuna Kur`an öğreten babaya hapis cezası emrediliyor.

28 Şubatçılar, İslamî cemâatleri engellemiş ama Hıristiyan ve laik gizli cemâatler serbestleştirilmiştir. Din ve vicdan hürriyetinin teminatı olması gereken laiklik ilkesi, maalesef bizde dine ve dindar insanlara baskı aracı olarak kullanılmak istenmiştir. Dince kutsal olan birçok değer ve talep “irtica” ile yaftalanarak adeta bir suç gibi gösterilmiş, Müslüman çevrelerin en masum ve demokratik talepleri, tehlikeli gibi görülmüş, gösterilmiştir. Devlet-Millet kaynaşmasını tahrip eden, toplumsal barış ve huzuru darbeleyen bu gelişmeler de kıyametin kopmasını tetiklemektedir.

Milli, manevi, ahlaki, kültürel ve tarihi değerlerimizi korumak, yüceltmek ve gelecek nesillere anlatmak yerine, ahlak dışı bir hayat öneriliyor. Televole programları, Müslüman-Türk aile yapısına ters TV dizileri, içki, uyuşturucu ve fuhuşu özendirici yayınlar, mafya babalarını adeta kahramanlaştıran filmler, bir kısım işbirlikçi TV kanallarını istila etmiş vaziyettedir. Bazı medya kurumları haber programlarıyla da, yanlı yorumlarla da dini değerleri küçültücü, hafife alıcı, tahrif edici yayınlar yapmak suretiyle de tahribatını sürdürmektedir. Kimi gazete ve dergiler adeta fuhuş tellallığı yapmaktadır. Laik gizli cemâatleşmeler, İslam dininin yasaklanması... İslam dininin özünün değiştirilmesi... gibi oyunlarla `Ilımlı İslam`, `Auro İslam` gibi projeleri yürürlüğe koymaktadır.

28 Şubat askeri posrmodern darbeyle zaten dini yanlış tanıtmayı temel ilke edinmiş ve tekke geleneğini sürdürdüğünü iddia eden cemâatlerin kapısına kilit vurulmuşken Türkiye`deki 742 Kilise, 69 Manastır, 63 Şapel, 24 Havra, 18 Sinagog ve 1 adet Bazilika koruma altına alınmıştır.

Çocukların yetişmelerinde en önemli hususlardan birisi de idealize ettikleri ve özendikleri şahsiyetlerdir. Bu sebeple, tarihimizdeki büyük şahsiyetlerin örnek gösterilerek özendirilmesi, onların yetiştirilmesinde önemlidir. Güzel ahlak sahibi olmaları için ilim ve gönül insanlarının gençlere tanıtılmasına, sevdirilmesine ve özendirilmesi önemlidir. Gençlere `Milli Tarih Şuuru` aşılanmalıdır. Ecdadımızın ilme katkıları, adil yönetimleri ile barışın ve huzurun tesisindeki rolleri anlatılmalıdır. Medya yolu ile ahlaki tahribat inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. TV dizilerini izleyen çocuk yaştaki gençlerimiz kötü karakterlere gıpta eder hale gelmektedir. TV, Gazete ve internet medyasının bu olumsuz etkisini önleyici tedbirler alınmalı; manevi değerleri benimseten, sevdiren ve özendiren yayınlar desteklenmelidir. Allah"ın cc iyi ve güzel değer yargılarını emreden toplumu yok eden, sadece manevi değerleri tahrip eden yayınlarla mücadele, ne fikir ne de inanç hürriyetine karşı imiş gibi gösterilemez. Milli, manevi, ahlaki, kültürel ve tarihi değerlerimizi genç kuşaklara aktaracak film çalışmaları desteklenecek, senaristler bu alanda eser vermeye özendirilecektir. Bu amaçla yarışmalar açılacak ve dereceye giren eserlere ödüller verilecektir.Şu âyet-i kerime mealleri çok iyi okunmalıdır:“Senden önce silik uygarlıktan, kendilerine vahiy yoluyla bilgilendirdiğimiz birçok öngörü sahibi abdalı aralıksız Resul gönderdik; hiç mi yeryüzünde arkeolojik gezintiler yapmıyor da kendilerinden öncekilerin acı sonlarının nasıl sonuçlandığını hele bir kez, bilinçlice görüp düşünmüyorlar? Takva hayatı yaşayanlar için ancak ahiret yurdu en verimlidir. Hâla kavrayamıyor musunuz? Ta ki o resuller tam karamsarlığa bürünüp, saçmalar gibi görülme duygusuna kapıldıklarında, onlara bizim zafer müjdemiz gelip çatar; böylece bizim dilediğimiz abdallar kurtulmuş olur. İşte potansiyel suçlu toplumlardan bizim bela kılıcımız asla geri bırakılmaz. Andolsun ki onların kıssa romanlaştırılmış hayatlarında, özün özüne sahip o insanlar için edinilecek dersler var. O, uyarlanmış sözler derlemesi değil; ancak o çağlarındakileri güncelleştirip her şeyin deyişleştirilmesidir. Nihâyet o, inanan toplulukların mefkûresi, rahmet ağının aralanmasıdır” Yusuf Sûresi: 108-111.İşte kıyametin kopmasını tetikleyici etkenler serisinden; sadece âile tahribatına değinebildik. Bu yüzden ânî sel baskınlarının, kasırgaların ve suskun duran fay hatlarının uyanması sonucu depremlerin bizim ülkemize de ilişmesinden çok korkuyorum. Kıyametin kopmasını ancak Yüce Rabbim bilir ama, bizim acziyyetimiz ve fuzuli işlerle uğraşan cemâatlerimiz bizi kıyamete doğru sürüklemektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR