ÖZÜR DİLEMEK ERDEMLİLİKTİR

                                  

            İnsanoğlunun    yaratılış fıtratında hata yapmak, unutmak, sinirlenmek gibi meziyetler vardır, bu meziyetler kişiden kişiye farklılık gösterse de davranış olarak yansıması biri birine benzerlik gösterir. Beşeri münasebetlerin temelinde bu meziyetleri kullanmak yatar. Dünkü gazetelere göz gezdirirken bir meslektaşımın yaptığı haberden duyduğu üzüntüyü ifade eden köşe yazısını okudum, meslektaşım hassas bir konuya değinmiş ve yaptığı haberin doğru olmasına rağmen muhatabını incitmesinden rahatsızlık duymuş. Keşke o rahatsızlık bundan yaklaşık üç yıl önce yaşadığımız A Takımı operasyonunda da birileri tarafından duyulsa idi de bizler adeta linç edilircesine haksız bir durumla karşı karşıya kalmamış olsaydık. O gün Cumhuriyet Başsavcılığı makamında oturan zatın, başlattığı operasyonla ne kadar insanın canını haksız yere yaktığını da birileri kaleme alıp, yazabilseydi. Ahmet Gökçınar şehrimizde görev yaptığı dönemde yapmış olduğu operasyonlarda tutuklanan insanlardan bugün hapiste nerede ise kimse olmamasına rağmen, Ahmet Gökçınar"ın bu şehirden tayini çıktığında onu büyük hizmet adamı olarak ilan edenler şimdi de aynı hassasiyeti gösterip, mağdur ettiği insanların çektikleri çileleri, verdikleri mücadeleleri yazma cesaretini gösterebilselerdi. Bu dediklerimi söylerken olayın muhatabının bir veya iki kişi olduğunu sanmayın, bu şehirde yanlışlarla yapılan mücadelede haklıdan yana tavır koyma noktasında basının tamamı sınıfta kalmıştır. Bundan bir yıl önce adamlarla aramızda en ufak bir husumet olmamasına rağmen, sırf birileri tarafından üzerimize gönderilip, bizi susturmak istemelerine boyun eğmediğimizden ötürü yaşadığımız olayları basının nasıl yansıttığını hepimiz gördük. Ama Allah öyle büyük ki, o pis ve çirkin işlerin içerisinde olan basın organlarının yöneticileri de çete ile işbirliği iddiasıyla Ankara"ya sevk edildiler. Bu konuyla ilgili geniş haber dosyamızı yakında sizlerle paylaşacağız.

            Özür dilemenin erdemlik olduğunu hem inancımız, hem kültürümüz, hem de geleneklerimiz bizlere öğretmiştir. Peki kimden ve hangi şartlarda özür dilemek gerekir derseniz, bilmeden yapılan hatalar veya elinizde olmadan yaptığınız yanlışlıklardan ötürü olayın muhataplarından özür dilemeniz gerekir. Yaptığınız hatayı bilerek, kasten ve tasarlayarak yapmış iseniz bunun için özür dilemek yetmez, ayrıca cezasını veya bedelini de ödemek gerekir. Yaklaşık üç yıldır gazetecilik yapmaktayım, bu güne kadar kaleme aldığım hiçbir yazıdan pişman olmadım, gerektiğinde bedelini de ödedim, özür dilememi gerektirecek mesnetsiz bir yazı da yazmadım. Sadece yazılardaki üsluptan rahatsız olanlar mahkemeye verip, hakaret ettiğimi iddia ederek tazminat talep ettiler. Bu tazminat talep edenlerin tamamına yakını, çete kurmakla suçlanıp, Özel Yetkilerle Donatılmış Ankara Cumhuriyet Savcılığına haklarında fezleke düzenlenerek gönderildi. Buradan da anlaşılacağı gibi bu insanlar topluma zarar veren insanlar, bana göre biz bunlarla ilgili az bile söylemişiz. Yazdığım yazıların son altı aylık rekorunu Pazar günü yazmış olduğum "Şehrin Nimetlerinden İstifade Edip, Elini Taşın Altına Koymayanlar" yazısı kırdı. Yazılarımın internetteki günlük ortalama okunma oranı 1500 kişi olmasına rağmen bu tazı 2500 kişiyi geçmiştir, bu da toplumumuzun olaylara ne kadar duyarlı olduğunun delilidir. Haklarında yazı yazdığım kişilerle ilgili elimde Ankara Cumhuriyet Savcılığının iddianamesi olup, bu iddianame ile ilgili ifademe de başvurulmuştur. Elimde evrak, belge, sağlam bilgi olmadan asla yazmam, zaten yazmaya kalksam tefe tutarlar beni.

            Peki benim de özür dilememi gerektiren haberler gazetemizde çıkmıyor mu diye soracak olursanız elbette var, onca hassasiyetime rağmen bazen gözden kaçırdığımız veya muhabir arkadaşlara olan güvenimizden ötürü sıkıntıya düştüğümüz haberler oluyor. Dün ben de böyle sıkıntılı bir durumla karşı, karşıya kaldım, Muhabir arkadaşlarıma onca  ikazıma  rağmen bazen ciddi hatalar yapıyorlar. Önceki gün gazetemizin birinci sahifesinde yayınlanan bir haberle ilgili dün Prof. Dr. Haluk Koç aradı, hocanın bir hayli üzgün olduğu ifadelerinden belliydi. Haberi yapan arkadaşımız hoca ile uzaktan, yakından ilgisi olmayan bir haberi yapmıştı, bu gerçekten üzücü bir durum, zira benim habercilik anlayışıma da zıt bir durum. Muhabir arkadaşımıza gerekli uyarıyı yaptık, ancak bence yeterli değil, çünkü olayın muhatabını hayli üzen bir haberi kaleme almak ne gazetecilik ahlakına, ne de insanlık ahlakına uymaz, ama meslek o kadar tefessüh etmiş ki içerisinde düzgün adam bulmak adeta imkansız hale gelmiş. Ben bu mesleğe girerken ne demişsem bugün de arkasındayım. Müftü keçi çaldı haberi bizim gazetede olmayacak demiş olmama rağmen bir muhabirin bize yaptığının bilmem farkında mısınız? Sözlerime son verirken Haluk Hocamdan gazetem adına tekrar özür diler, siz değerli okurlarımızın hoş görüsüne müracaat ederim. Bu günlük de bu kadar yeteceği kanaatindeyim, kalın sağlıcakla  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR