OLMADI HAYATİ KALBİMİ KIRDIN

      Konumuza girmeden önce iki hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Dikkatinizi çekmek istediğim konulardan ilki yaklaşık bir aydan beri Havaalanı ile ilgili herkes bir şeyler yazıp çiziyor ama ben bu konuda tek bir kelam dâhi etmedim. Neden etmedin derseniz, benim laf olsun torba dolsun diye yazdığımı hiç gördünüz mü? Ben yazı yazarken ya kamuoyunun bilmediği konularda toplumu bilgilendiririm veya elime gelen belgeleri yayınlar ilgili makamların yapmasını isterim; öyle fuzuli yere laf olsun torba dolsun misali köşemi doldurmak için asla yazı yazmam. Zira ne benim boşa harcayacak zamanım var, ne de benim kıymetli okurlarımın boşa harcayacak zamanları var. Bir aydır herkes havaalanı ile ilgili yazdı, çizdi peki sonuç ne oldu? Osmanlı’nın son dönemindeki sahte mollaların askerlik yapmamak için koltuklarının altına emsile kitabını alıp yıllarca aynı kitabı okuduklarında “Babalarına oğlunuz ne yapıyor?” diye sorulduğunda babalarının “benim oğlum bina okur döner döner yine okur” demeleri gibi aylarca bu konu yazıldı, çizildi. Sonunda başlanan noktaya dönüldü ve havaalanın üç ay kapalı kalacağı kesinleşti.

     İşin garip yanı Botokslu siyasetçi Vali’yi yese doymaz ama gazatasının başyazarı Vali’nin bu konudaki çalışmalarını övmekle bitiremiyor. Neymiş efendim normalde Havaalanı on bir ay kapalı kalacakmış da Vali’nin müdahalesi sonunda bu süre üç aya inmiş. Arkadaş, bir şeyi söylerken azıcık inandırıcı olmak lazım. Mademki Vali Bey bu kadar etkili olabiliyormuş neden ikinci bir pist yaptırıp olayı kökünden çözmemiş diye sormazlar mı adama… Bu şehrin bir Bakanı, bir Genel Başkan yardımcısı ve ve dört tane de AK Parti’li vekili var, bu kadar insan bu işi çözememiş de Vali Bey çözmüş öylemi? Sevsinler sizi. Bir şeyi yazarken veya söylerken olayın ne kadar inandırıcı olduğuna da bakmak gerekmez mi? Diyeceksiniz ki bunların her zaman yaptığı iş, Vali Bey öyle açıklamış ise onlar da yazmışlar. Tamam da bu şehirde bu kadar etkili ve yetkili siyasetçi varken Vali Bey hepsini aşıp bu işi halledebilecek durumda ise bu şehirde kalması ne kadar mütevazılık değil mi?

       Gelelim İkinci konumuza. Benim aldığım devlet terbiyesi, aile kültürüm ve ahlakımın gereği yemeğini yiyeceğim kişileri çok titizlikle seçerim. Bürokratların yemek yedikleri kişilerle ilgili çok hassas davranmaları zarurettir. Önceki gün aldığım istihbaratta şehrin tüm üst düzey bürokratlarının Kurupelit’te bir lokantada İbyaam Efendi’nin öğlende misafiri olmuşlar. Konuyla ilgili sevdiğim ve güvendiğim bir arkadaşı arayıp bilgi aldım, verdiği bilgi faturanın kamu kurumu adına kesildiği yönünde, ancak lokanta çalışanlarının verdiği bilgi farklı yönde. Faturanın kamu kurumuna kesildiği ancak parayı İbyaam Efendi’nin ödediği yönde. Ben aradığım arkadaşa İnanmak istiyorum ancak buradan açık ve net bir biçimde şunu ifade etmeliyim ki kamu kurumlarında görevli olan bürokratlar, oturdukları, kalktıkları ve yemek yedikleri insanlara dikkat etsinler, toplum nazarında en ufak bir kıymeti harbiyesi olmayan insanlarla oturup kalkıp yemeklerini yerlerse, biz buradayız haberleri olsun.

     Şimdi gelelim yazı başlığımıza… Hayati Kaynar gazetecilik mesleğine başladığım günden beri üslubunu beğendiğim bir köşe yazarıdır, tek kusuru var o da Vezir Hazretleri’nin yarı resmi Elahram gazetesinde yazar… Ama garibim ne etsin ekonomik imkânları olsaydı yapacağını Oda bilirdi ama ne yapsın imkânı yok da orada yazıp çizmek zorunda kalıyor. Dünkü köşe yazısında Kayınçoma yüklenen Kaynar, Kayınçomun akçeli işlerle uğraşmadığını(!)  sadece ve sadece şehrin sıkıntıları ile uğraştığını(!) zamanının tamamına yakınını bu işlere ayrıdığını(!) zenginliğinin atadan, dededen geldiğini yazmış. Tabi ki bu yazdıklarının tamamı ironi olunca haliyle ben de Kayınçom adına üzülüp Hayati’ye bir kaç kelam edeyim dedim.

      Bak arkadaş, Kayınçomla uğraşma, bu adam ki bu şehirde kimsenin yapamadığını yapmış, lise diploması ile Milletvekili olmuş, yetmedi her Milletvekili tek bir komisyonda görev alırken Kayınçom iki komisyonda yer almış, benim gibi keskin kalem birisini aylarca Hamamcıbaşı gibi bir adamla idare etmiş, yetmedi şehrin en böyyüük zenginleri hemşehrilerimin her türlü desteğini almış, yetmedi Kömürcülerin padişahlarının desteğini almış, yetmedi Resiscumhur’un hemşehrisi iş adamının desteğini almış... Sadece bu insanların desteklerini almakla kalmamış işlerini yapmış, para kazanmış, on yıl önce Nizamettin Kaplan’ın sattığı Toyota marka arabayı zar zor alırken şimdi aile bireylerinin her birinin altına son model lüks arabalar çekecek ekonomik düzeye gelme başarısını göstermiş ve bunların tamamını siyasetten uzak kalarak yapma erdemliğine erişmiş (!) bir insanla sen nasıl ironi yaparsın arkadaş? Bak sana buradan son kez sesleniyorum, uğraşma Kayınçomla;  yoksa Adalet Bakanlığı’na gider A Takımı dosyasını yeniden açtırırım haberin olsun. Yerim bitti kalanını da başka bir yazıda yazmak üzere, hoşça kalınız.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR