MÜSTEŞARLIK YETMEZ CUMHURBAŞKALIĞI SEKRETERİ YAPSINLAR

Toplum olarak o kadar enteresan bir durumdayız ki, balık hafızalıyız dersem biraz abartmış olurum ama dünü o kadar kolay unutuyoruz ki anlatamam. Bu durum toplumun en üst düzeyinden en alt düzeyine kadar nüfuz etmiş durumda. konjonktür denen zıkkım o kadar enteresan nüfuz etmiş ki bize. 28 Şubat sürecinde mahkemeler tarafından aleyhinde karar verilen bir konu aradan kısa bir süre geçip AK Parti iktidar olduktan sonra anında tam aksine bir karar çıkarabiliyorsa buna ne demek lâzım siz takdir edin.

Vatandaş olarak bu durumu kanıksamış olmak bir yana, adli yargısından basın camiasına varıncaya dek toplumun her katmanında durum bu minvalde olunca insan ister istemez üzülüyor. Daha düne kadar Ahmet Davutoğlu’nu kurtarıcı ilân edenler şimdi adamı gördüklerinde görmezlikten gelecek kadar basitleşmiş iseler buna ne demek lâzım yine siz takdir edin.

Ben bu durumları bir türlü hazmedemiyorum. İnsanların makamlarına, mevkilerine, paralarına ve menfaatlere göre değer verilen bir toplumda yaşamak bana göre züldür. İnsanların karakterlerine, şahsiyetlerine ve duruşlarına göre onlara değer vermek olayın doğrusudur. Ama bunu yapabilecek insan sayısı nedir derseniz, toplumun yüzde onunun dahi bu durumda olmadığı ortada. Yağcılık, şahsiyetsizlik, menfaatperestlik almış başını gidiyor. Oysaki menfaat denen şey kısa zamanda biter, geriye yapılan yanlışlar kalır. Ahmet Davutoğlu bazı yanlışları yapmıştır, buna en ufak itirazım yok. Örneğin Valiler Kararnamesi tam sekiz ay Köşk’e gitti geldi. Davutoğlu bazı Prof. arkadaşlarını vali yapmak istedi, Reis kabul etmedi. Oysaki keşke hiç bu yola tevessül etmeyip Reis’in dediklerini vali yapsaydı da bu sıkıntılar yaşanmasaydı.

Davutoğlu’nun en büyük hatalarından birisi de Paralel Yapı’yla mücadeledeki pasif tavrıdır. Bu konuda çıkması gereken yasaları çıkarmadı, ayak diretti. HSYK’daki Paralel Yapı’nın değişmesi için çıkması gereken yasaları çıkarmadı. Bardağı taşıran da burası oldu zaten. Bu hataları konuşmak lâzım ama bu hataları yaptı diye Davutoğlu’nu silip atmak doğru değil. İnsan kolay yetişmiyor. Ayrıca Başbakanlık makamındayken yere göğe sığdıramadığınız bir insanı anında sokağa koymak kadar kötü bir durum olamaz. Bu sadece Davutoğlu için mi geçerlidir derseniz elbetteki hayır. Toplum olarak en büyük hatalarımızın başında insanlara makamlarına, mevkilerine ve ekonomik durumlarına göre değer vermemiz geliyor. Bir an önce bu durumdan kurtulmamız lâzım.

Bundan yaklaşık iki yıl önce şehrimize vali olarak atanan İbrahim Şahin ile ilgili o günlerde eşi Paralel yapının Ankara ablası olduğundan TRT’nin başından alınıp buraya vali olarak gönderildiğini yazan basın şimdi adamı yere göğe sığdıramayıp Binali Yıldırım’ın en yakın adamı, Başbakanlık müsteşarı olacak diye yere göğe sığdıramıyor. Belki de Başbakanlık müsteşarı olacak ama bana göre fevkalade yanlış bir icraat olur. Türkiye’de Paralel Yapıyla mücadelede en pasif durumda olan il Samsun’dur. Peki, bunun nedeni nedir derseniz, Vali Bey’in tavrıdır derim. Zira çok yakından bildiğim bazı illerde Cumhuriyet Savcıları’nın Paralel Yapı’ya olan yakınlıkları nedeniyle operasyon yapmadıkları ama Valilerin çok donanımlı dosyalar hazırlayarak direk mahkemelere müracaat ettikleri ve milletvekillerinin kardeşlerinin dahi hapis cezaları aldıklarına şahidim.

Şehrimizde şu ana dek paralel yapıya yönelik yapılan operasyonların tamamı göstermelik operasyonlardır. Yurtta kalan zavallı öğrenciler, hizmetliler ve mütevellilerden bazı kişilerin dışına asla çıkılmadı. Hatta bizzat kulak misafiri olduğum enteresan bir olayı nakletmek istiyorum. Alışveriş yapmak için bir işyerine gittiğimde iş yerinin sahibi birisiyle konuşuyordu beni de hiç fark etmediği için sohbetine hararetli bir biçimde devam ediyordu.

Adamın söyledikleri aynen şunlar: “Bize yapılan operasyonda bizi cemaat mensubu polis kardeşlerimiz alıp sabaha kadar hizmetimizi yaptılar, çayımızı, çorbamızı içirdiler ardından da güzel bir dosya hazırlayıp savcılığa sundular. Savcılık da anında salıverdi bizi”. Olayın öyle olduğunu az çok tahmin edebiliyordum ama ne zaman ki kulaklarımla dinleme fırsatı buldum ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anlamış oldum. Şimdi sizlere soruyorum, ülkenin başındaki Cumhurbaşkanı’nı alaşağı edip operasyon yapmak isteyen, güneydoğuda kendilerinden olmayan polisleri PKK’ya ihbar edip şehit ettiren bir zihniyetle mücadele etmek bir yana, onlara perde arkasından destek olmaktan ve Vezir Hazretleri’nin peşinde dolaşmaktan başka en ufak bir icraatı olmayan birisini Başbakanlık müsteşarı yapmak yetmez. Olsa olsa Cumhurbaşkanlığı genel Sekreteri veya Seyfullah Hacımüftüoğlu’nun oturduğu MGK Genel Sekreterliği makamına atamak lazım derim. Benim için atanmış, atanmamış hiç önemli değil; düşüncelerimde gram değişiklik olmaz. Ama toplum bu kadar mı unutkan olur anlamış değilim. Kalın sağlıcakla.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR