METAL FIRTINA

Darbe girişimi haberlerini aldığım andan itibaren Ankara'nın değişik yerlerine uçakların bombalar yağdırdığını televizyonlardan izledim. O an aklıma bir romanın senaryosu geldi. Bombalar evleri yalayarak geçen uçaklardan şehrin üzerine yağdırılıyordu.  Havadan sabahın erken saatlerine kadar bombalar atılıyordu. Evlerin camlarını ve duvarlarını deprem gibi sallıyordu. Hiç durmaksızın savaş uçakları alçak uçuşlarla evlerin balkonlarına girercesine yakın uçup geçiyorlardı. Şehrin en kritik, en önemli bölgelerine, yerlerine çıkardıkları seslerle korku bırakıyorlar, bomba bırakıyorlardı. Böyle kabus olmazdı.


Romanda anlatıldığı gibi meclis bombalanıyor, sokaklar bombalanıyor, önemli yerler bombalanıyor, halk sokağa dökülüp sel gibi akıyordu. Bir tek Anıtkabir kalmıştı bombalanmayan. Adeta Metal Fırtına romanında anlatıldığı gibi bir savaş durumu oluşmuştu bir anda.  Romandaki gibi nereyse her sokakta çatışmalar yaşanıyordu. Sadece bir fark vardı; romandaki yabancı düşman askerlerin yerini bizim kendi askerlerimiz almıştı. 

İşte o anda birden düşünüp tefekkür ettim. Bu nedir ya, sanki bir savaşın ortasında kalmış şehir ve insan.

Yıllar yılı, haklı olarak doğru bir şekilde Kahraman Asker dediğimiz ordu adeta düşman askeri olmuş kendi şehirlerini, kendi insanını acımadan bombalayıp duruyordu. Aman Allahım! bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Bu nasıl bir ihanettir? Bu nasıl bir vahşettir?

Biraz daha düşündüm. İnsanın aklını yememesi mümkün değil. Bu tam bir felaket, tam bir kabus. Düşmanla savaş günleri için hazırlanan bu uçakları düşman askerlerine kim, neden ve nasıl vermişti? Ne zaman vermişti?

Ve biraz daha düşündüm; bir insan nasıl olur da doğup büyüdüğü kendi öz toprağını, kendi insanını, kendi meclisini, kendi şehirlerini, binalarını; kısacası kendini bombalayabiliyor?Bu kadar büyük vatan haini olmuş, canavarlaşmış bir insan nasıl yetişir? Düşünebiliyor musunuz? Ülkemizin başkenti geceden sabaha kadar kendi askerlerimiz tarafından bombalandı. Yıllarca emek verip yetiştirdiğiniz askerler bizi bombalıyor. Üstelik acemice cahilce ve de pervasızca yapıyor bunu. Peki bu canavarlar nasıl çıktı ortaya. Bunları kim, nerede ve nasıl yetiştirdi?

Biz bu çocukları bu hainlikleri yapsınlar diye büyütmedik. Bu soruları çoğaltmak mümkün. Cevabını hep birlikte düşünüp birlikte bulalım. Bu sorulara doğru cevaplar bulup doğru çözümler, önlemler almadıkça kurtuluş da olmaz. Yoksa Metal Fırtınalar ensemizde esmeye devam edip gider.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İsmail Okutan Arşivi
SON YAZILAR