KUTLU BİR KERVAN YOLA ÇIKMALI

İçimde kurbanlık koyunlar gibi biner biner ritmik saymalarla öldürülen insan denizi, kafamın içi savaşta ölen çocukların çığlıklarıyla dolu. Dünyanın duymadığı, duymak istemediği uğultular kulaklarımı sağır ediyor. 

Bugün hayal kurabiliyorum. Dünyama cetvellerle çizilen sınırların ötesine bir yolculuk yapmak istiyorum. Çoğu kimseye göre şu anki durum düşünmeyi gerektirecek bir durum olmasa da benim beynim hiç mola vermeden çalışıyor, kendimi sorguluyorum, dünyayı sorguluyorum, etrafımı sorguluyorum, kalbimi yokluyorum. 

Çağdaş prangalara vurulmuş, güçsüz bırakılmış kardeşlerime dair, ötelenmiş insanlara, esaret altına alınmış dünyanın kurtuluşuna, sömürgeciliğe, gönüllü köleliği sonlandırmaya dair büyük hayallerim var. Beynim hiç boş durmuyor. Hayallerim kanatlanmış uçuyor. Yarın hayal kurabilen insanların geleceklerine güvenle bakmaları, düşüncelerine yatırım yapmaları mümkün olacak mi? Geleceklerine ipotek koymadan, kendi  medeniyetini seçme ve inanma hakkı olacak mı, bilemiyorum?

Sınıfsız, savaşsız, adil ve özgür bir toplum için,  sınırsız ve kansız bir coğrafya,  insanı önceleyen, baskıcı olmayan, korku imparatorluklarını yıkmış, hak ve adaleti inşa etmiş, barışçı bir dünya yolculuğuna doğru, kendi öz ülkemize doğru kutlu bir kervan yola çıkmalıdır artık. Hamza yürekli, Yusuf yüzlü, İbrahimi bilinçli, Muhammedi imanla bir bedir yürüyüşü başlamalıdır artık. Evet, İkinci Bedir yürüyüşü başlamalıdır. Hiç şüphesiz inanıyorum ki o kutlu kervan bir gün mutlaka yola çıkacaktır. 

Dünyayı hepimize yetecek kadar büyük yaratan Allah’ın işine karışan Çağdaş Firavunların, Çağdaş Karunların hile rejimine, köle düzenine tuğla taşıyan gönüllü köleler olmak istemiyorum. Onların, her tarafı hile dolu demokrasi oyununa katılmak istemiyorum. 

Muhafazakâr bir Müslüman olup  Emperyalizmin faiz sistemine, baskıya, zulme ve soyguna dayanan sömürü düzenine katkı sağlamak istemiyorum. Muhafazakârlık neyi muhafaza etmektir? Mevcut haksız sömürü düzenini muhafaza etmek mi? Oysaki Müslümanlar gerçek özgürlük, mutluluk ve huzur dolu adil bir dünyayı inşa etmek zorundadır.

Çıkar ve menfaatinden başka bir kutsalı kalmayanlar arasında yapılan seçimlerle yeni prangalar atılıyor ayaklarımıza. Kendi irademizle tutsak bir dünya inşa ediyoruz kendimize. Her gün yeni ve daha sağlam tuğlalar ekliyoruz bu kâbusa. Zulüm sürecine ancak direniş erleri son verebilir. İnsanı yılgın, suskun ve susturulmuş olan bir milleti ancak karanlık günler bekler.

Kelimeleri ve kavramları yeniden anlamlandıran, değerlerimizle, geleceğimizle, neslimizle genlerimizle, fikri beslenme kaynaklarımızla oynayan yerli düzenbazların her gün yeniden ürettiği oyunlarla etrafımız çevrilmiş, kuşatılmış durumdadır. 

Buna sebep olan omurgasız,  onursuz ve ufuksuz duruş sergileyen tahrifci bürokrasi aydınlarına dur diyecek, firavun düzenine hayır diyecek Hamza yürekli esaslı bir duruşa, kutlu bir yürüyüşe omuz vermek için kutlu bir kervan yola çıkmalıdır.  İnsanlığın onur ve haysiyeti için gerekli olan en önemli vazife budur.

İnsanlık öncülerinin bizi uyardığı kâbusa doğru ilerlerken dinle ey insanoğlu. Artık yerli ama aynı zamanda evrensel, özgürlükçü ama aynı zamanda sınırları koruyan, insani ve İslami kurtuluş hareketi olarak kutlu bir kervan yürüyüşe başlamalıdır. Müslüman Müslüman’ın kardeşi, bekçisi değil mi? O halde ey kardeşim, kardeşini uyandırıp tüm insanlığın kurtuluşu için emeğine ve ekmeğine sahip çıkmalısın.  

Sevgi tohumları ekip korkmadan yürümek hem de koşarak yürümek gerekir. Yoksa toprak ayağımızın altından kayıyor.  İnanıyorum ki kelebeklerin kanadındaki rüzgâr, en büyük kasırgaları durdurup insanlığı felaketlerden kurtarabilir. Hiç bir şey olamıyorsa en azından bir kelebek olmalı insan.  

Uyan ey insanoğlu uyan bu ihanetten, uyan ve uyandır bu gafletten, önce kendi insanlığını bu kâbustan uyandır. Uyandır insanlığı bu talihsiz vahşet ve zulmetten. Irkçı emperyalizm ile faşist Siyonizm’in dünya hapishanesinde asker, gardiyan veya mahkûm olmak istemiyorsan ruhunu diriltip yürümelisin zulmetin üstüne.  

Bunlardan gelecek her türlü ulufeye, payeye, makam ve servete kanmadan, omurgasız gevezeliklere soyunmadan, hakkı ve gerçeği asrın idrakine haykırmak gerekir artık. Hak ve adaleti tesis etmeye, yeryüzünde huzur ve barışı hâkim kılmaya, ezilmekte olan tüm toplumları kurtarmaya, işgal edilmiş tüm ülkeleri, zihinleri özgürleştirmeye ant içmiş, inanmış bir nesil yetişmelidir artık. Sistemden beslenen sistemi nasıl değiştirebilir?

Müslümanın başına gelen hiç bir yorgunluk, hiçbir keder, hiç bir hastalık, hiçbir üzüntü, hiç bir gam ve eziyet, ayağına batan hiçbir diken yoktur ki Allah bunlardan biri ile onun günahlarından bir kısmını bağışlamasın.

Sevgi ve barışı taçlandırmak için, zulme engel olup ezilmiş insanlığı, kana boyanmış milletimizi kurtarmak için bu kutlu kervan yola çıkmalıdır.

Rabbim sonsuz mücadele şuuru nasip eylesin. Tonlarca yük altında olsa da her türlü zorluk ve eziyet altından inanç ve azim ile çıkmayı, her türlü zor şartlarla mukavemet etmeyi nasip eylesin. İnanıyoruz ki inanç tekeden süt çıkartır.

Gerçek diriliş erlerine selam olsun. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsmail Okutan Arşivi
SON YAZILAR