KATSAYI PROBLEMİ ÇÖZÜLDÜ AMA...

KATSAYI PROBLEMİ ÇÖZÜLDÜ AMA GEÇMİŞTEN DERS ALINDI MI?

28 Şubat sürecinin en sıkıntılı uygulamalarından birisi de şüphesiz meslek liselerine uygulanan katsayı kısıtlaması idi. Nice başarılı gencimiz bu sebeple üniversite okuyamadı, nice zeki gencimiz soluğu yurt dışında aldı. Gerçekten çok adaletsiz bir uygulama idi. Yüz binlerce gencimiz mağdur oldu. Sırf İmam Hatip Liselerinin önünü kapatabilmek için, yüz binlerce meslek liselinin hayatı karardı. Sosyal Devlet olmanın gereği bu olmamalı idi. Ortada şayet bir hata var idiyse,  bedelini yapan ödemeliydi. Hata yok idiyse bu uygulamalara hiç gerek yoktu.

             Uzun zamandan beri toplumun büyük bir kesiminin beklediği bu uygulama nihayet dün YÖK Genel Kurulunun kararı ile çözülmüş oldu. Katkısı olanlara sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Bu ülkede her vatandaş istediği okula gidebilmeli, dilediği inancı, kültürü, dili konuşabilmeli. Buna kültür zenginliği denir. Unutmayalım ki kısıtlamalar ve yasaklar,  alınmak istenilen sonucun tam aksini getirir. Toplum mühendisliği yapanlar bunun hesabını çok iyi yapmalı idi. Dün akşam bir TV kanalında, emekli Paşa"nın enteresan tespitleri vardı: “Şayet Tayyip Erdoğan"a Siirt"de o şarkı okutulmasa idi ve o ceza verilmese idi; bugün Başbakan olamazdı. Şayet 28 Şubat süreci yaşanmamış olsa idi Ak Parti iktidar olamazdı” diyor. Çok doğru bir tespit. Bu ülkede Anap, DYP bitmişse sebebi budur. 2002 seçimlerinde MHP barajı aşamadı ise nedeni başörtüsüne sahip olmamasıdır. Zira MHP bunu fark etmiş olmalı ki, Ak Parti"nin Başörtüsü ile ilgili hazırladığı yasaya destek verdi ve bu sayede son seçimde ciddi bir oy artırdı. Toplumumuzun en önemli özelliklerinden birisi de dayatmalara ve baskılara karşı hassas olmasıdır. İlk bakıldığında tepki göstermiyormuş gibi durur, ancak eline fırsat geçtiği an gereğini yapar.

            Kanaatimce katsayı probleminin halledilmesi ile birlikte meslek liselerine olan talep eskisi gibi hayli artacaktır. Zira anne baba öncelikli olarak çocuklarını meslek okuluna verip, meslek sahibi olmalarını isteyecektir. İçlerinden yetenekli olanlar da Üniversiteye gidip; lisans, yüksek lisans, Doktora derken akademik kariyerlerini tamamlama fırsatı bulacaklardır. Şehrimizde bulunan İmam Hatip Lisesi binaları;  28 Şubat döneminin en hararetli döneminde bile eğitim kurumlarının dışında tahsisi yapılmaz iken; meslek liselerinin önünün açılma ihtimalinin en kuvvetli olduğu ve o dönemin tahribatlarının teker teker kaldırıldığı bu dönemde, bir bloğun Doğumevi Hastanesine kiraya verilmesi kadar yanlış ve ahmakça yapılan bir davranış olamazdı. Ne kadar yazdıksa adamlar tam tersini yapmak için ellerinden geleni yaptılar. Dersiniz ki babalarının malı. İstedikleri gibi tasarrufta bulundular. Peki şimdi bu okulların önü açıldı, şayet dolu bir yüklenme olursa gelecek öğrencileri nereye alacaklar? Hiç bu kadar düşüncesizlik olur mu? O binalar boş dursa idi de, kiraya verilmese idi ne olurdu? Amacına uygun kullanılmayan binalar kiraya vermektense boş tutulması daha uygun olurdu. Şimdi de gelecek olan fazla öğrenciler o binalara yerleştirilirdi. Ama olmaz vakfın başında uzaktan kumandalı bir başkan var, orası ne derse onu yapmak zorunda. Oranın direktifi de kiraya verilmesi yönünde olunca bina kiraya verildi. Şimdi birileri uğraşıp duruyor Canik ilçesinde Anadolu İmam Hatip yapmaya. Halbuki burada hazır bina vardı, o bina elde tutulup en kötü şartlarda Anadolu İmam Hatip Lisesi oraya kaydırılabilirdi. Bazen insanlar hırslarının kurbanı olunca sürekli yanlış yapmanın mücadelesini vermekten zevk alıyorlar.

            Meslek Liselerinin önünün açılmış olması bu ülkede bir devrin kapanmasının en önemli delilidir. Ancak bu saatten sonra bu okulların mensupları oraları arka bahçe gibi kullanmaktan vazgeçip; adam gibi her kesimden insanların içerisinde olacağı cemiyetlerle yönetilmeli. Geçmişten çok iyi ders çıkarıp, geleceği ona göre yönlendirmeleri gerekiyor. Bu okullar kimsenin babasının malı değildir. Gidin bakın İlim yayma ve eğitim Vakfı"nın ilk kurucularına birçoğu merhum olmuş durumda. Toplumun her kesiminden insanlar yardım etmiş ve üye olmuşlar. Merhum Mehmet Baş, Merhum Ziya Erben, Merhum Dursun Kaplan, Merhum Kemal Bayburtlu, Merhum Nuh Atay, Mustafa Sayın, İbrahim Sezen, Fahrettin Ulusoy gibi toplumun ileri gelen isimleri ve belli bir siyasi partinin çizgisinde olmayan insanlar. Bu insanlardan bazılarını vakıftan ihraç etmişler. Sırf kendilerine oy vermezler korkusu ile Fahrettin Ulusoy gibi değerli bir iş adamını o vakfın üyeliğinden çıkarıyorsunuz. Neden, sizin siyasi  görüşünüzden olmadığından. İnsan biraz olsun Allah"tan korkar, bu kadar insafsızlık olmaz. İşte bu zihniyetteki insanlar yüzünden bu okulların önü tıkandı. Şimdi Cenabı hak bir kapı daha araladı ama, “Kullanacak insan var mı?” diye soracak olursanız “Yok” derim. Çünkü bu insanlar bazı şeyleri Din haline getirmiş. Bunların topyekun bu kuruluşlardan uzaklaştırılması gerekir. Aksi halde “Benim oğlum Bina okur, döner, döner yine okur” misali bu dar kafalı insanlar bildiklerinden vazgeçmezler. Ama olan onlara değil, onlardan sonraki nesillere olur. Allah onları da bizi de ıslah eylesin. Hoşça kalınız

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR