HERKES KENDİNE YAKIŞANI YAPAR

                                               HERKES  KENDİNE  YAKIŞANI  YAPAR

    Toplum olarak hepimizin farklı kültürleri, farklı karakterleri, farklı inançları ve farklı simaları vardır. Bizi yaratan Yüce Rabbimizin  bu özellikleri bizlere özellikle verdiğini yüce Kitabında beyan buyurmakta, hatta dileseydim  hepinizi tek millet olarak yaratır, Melekler gibi günah işlemekten arındırılmış kullar olarak yaratırdım buyurmaktadır. Bazı feylesoflar insanı tarif ederken “İnsan konuşan hayvandır” şeklinde tarif etmişler, bazıları ise farklı tarif etmişlerdir. Ancak bizim inancımız  yaratılan üç mahluku tarif ederken Meleklerin sadece aklı olduğunu, Nefsani  duyguları bulunmadığından günah işleme imkanları olmadığını anlatıyor. Hayvanların ise sadece Nefsani duyguları olduğu, akılları olmadığından onların da günah işleme gibi bir özelliklerinin bulunmadığını anlatıyor. İnsanoğluna gelince hem akıl, hem de Nefsani  duyguların her ikisinin birden bulunduğu bir varlık olarak yaratıldığından dilerse  Meleklerden daha üst mertebelere çıkar, dilerse hayvanlardan daha aşağı mertebelere iner. Bu insanın kendi iradesine bağlı bir durumdur.

                Yaşadığımız hayatta herkesin farklı düşüncesi, farklı karakteri, farklı beklentileri olduğundan insanları mutlu etme şansı yoktur. Hiçbir idari sistemde toplumun tamamını mutlu etme imkanı olmamıştır, olması da söz konusu olamaz. İdarecilerin iyi idareci oldukları nereden anlaşılır derseniz toplumun yarısı ondan memnun, yarısı da şikayetçi ise o idareci iyi bir  idarecidir. Toplumun tamamı bir kişiden memnun ise anlayın ki o yönetici hiçbir iş yapmamış, sadece göz boyamak suretiyle zamanını geçirmiştir. Toplumun tamamının şikayetçi olduğu bir kişi de iyi bir idareci değildir, zira yaptığı icraatlar toplumun tamamının canını yaktığından herkes ondan şikayetçidir. Yaptığı icraatlardan toplumun yarısı memnun, yarısı şikayetçi olan yöneticilere  gelince bu tür yöneticilerin yaptıkları güzel icraatlardan toplumun bir kısmı memnun olurken bir kısmı da rahatsızlık duyar, işte bu tür idareciler işlerini adam gibi yapan idarecilerdir.

                Okuduğum eserlerde güzel olan sözleri ezberlemek için  çaba sarf ederim ama söyleyeninin adı beni hiç ilgilendirmez. Yok falanca feylosof şunu demiş, yok feşmanca ilim adamı böyle demiş demek için isim ezberlemeyi beynime külfet olarak gördüğümden bu tür teferruata girme gereği duymam. Bu detayı neden verdiğime gelince geçenlerde kitap okurken bir Fransız Feylosof'un çok güzel bir sözünü gördüm diyor ki''aydın kişi üzerine düşmeyenleri merak edip araştıran kişidir.'' Bu ifade çok hoşuma gitti, gerçekten biraz düşünen, okuyan, çizen insanlar bana ne kimin ne hali varsa görsün  deme lüksüne sahip değildirler. Yüce  efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde “Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltsin, şayet ona gücü yetmiyor ise o zaman dili ile düzeltsin, ona da gücü yetmez ise o zaman kalbi ile buğz etsin, bu da imanın en zayıf noktasıdır.

                Peki biz bu  Hadis-i Şerif'ten ne anlamalıyız derseniz eliyle düzeltme işi devletin, bizim yapacak bir şeyimiz yok, diliyle düzeltme işi bizim gibi yazıp, çizenlerin işi, kalbi ile buğz etme işi ise bu iki sınıfın dışında kalan herkesindir. Elin gavuru aydın kişiyi tarif ederken sanki Allah Resulü'nün Hadis-i Şerifi'ni okumuş da onun açıklamasını yapıyor, demek ki aklın yolu bir. Yakın dostlarımın çektiğim sıkıntılarla ilgili sürekli olarak sana ne? kim ne yaparsa yapsın bu memleketi kurtarmak senin işin mi dediklerinde onlara bu cevabı versem de ikna olmaları biraz zor. Aslında Allah-u Teala bu işi toplumun tamamına farz kılmıyor, aynı cenaze namazı gibi farzı kifayedir, bir kısım Müslümanların yapması ile diğerlerinin üzerinden düşmüş oluyor.

                Birkaç gün önce bir arkadaş gelip, bazı evrakları verdi ve bazı  siyasetçilerin bizzat isimlerini vererek birlikte oldukları dönemlerde  yaptıkları hezeyanları  anlattı. Sadece anlatmakla da kalmadı, hangi alavere dalavereleri çevirdiklerini, kamu kurumlarını nasıl hortumladıklarını bir bir anlattı. Bunları anlatırken arada da bana gaz verip, senin yazdıklarınla ilgili şöyle diyorlardı, böyle diyorlardı şeklinde üfülemesi de işin  bir başka yanıydı.  İşin garip yanı ne biliyor musunuz?.  Vatandaşın bahsettiği kişiler  oğlumun okulda yaptığı kavga ile ilgili çocuklarını mahkemeye gönderip aleyhte şahitlik yaptırmaya kalkmaları o kadar iğrenç bir durum ki anlatamam. Bu siyasetçilerin çocukları ile ilgili basında çıkan onca haberlere rağmen ben kelamını  dahi  etmedim, çünkü bana yakışmazdı. Aynı şekilde  siyasetçi ile birlikte yaptıklarını anlatan vatandaşın anlatımlarını da haber yapma gereği duymadım. Peki muhataplarına sen böyle davranırken onlar seninle ilgili ellerinden gelen her türlü kötülüğü yapmalarına ne diyorsun derseniz işte o zaman yazı başlığında dediğimi derim .''HERKES KENDİSİNE YAKIŞANI YAPAR.''Kalın sağlıcakla 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR