GÜÇLÜYSENİZ HAKLISINIZ

Konumuza girmeden ‘riv riv riv’ yapan bazı zavallıların hezeyanlarından bahsetmek istiyorum. On bir aydan beri aynı konulara temas edip sürekli ‘riv riv riv’ yapmaktan usanmayan bu zavallılar Canik Belediyesinin son on beş yıllık icraatlarına bir baksınlar da ondan sonra ‘riv riv riv’ yapsınlar. Üniversitelerde doktora tezi olacak nitelikte yanlış işlerin yapıldığı bir belediye olan Canik Belediyesinin geçmişi ile ilgili en ufak bir söz söyleyemeyen bu zavallıların sürekli aynı konuları gündeme getirip durmaları acziyet değilse nedir siz takdir edin. Adama sormazlar mı ki, Arkadaş Canik Belediyesinin gelecek on beş yirmi yılını ipotek altına alanlarla ilgili en ufak bir haber yapmazken sürekli başka belediyeleri neden eleştirip durursunuz, siz önce kendi evinizin önünü temizlesenize. Gazetenizin giderlerini acaba nasıl karşılıyorsunuz, bu değirmenin suyu nerden geliyor diye sormazlar mı adama? Öyle bol kepçeden atarken acaba giderlerinizi nereden ve nasıl karşılıyorsunuz bunu da bir açıklasanız da bu toplum da öğrense demezler mi adama? Değirmenin suyu deyince aklıma geldi, matbaamızdaki ctp makinamızda bir arıza oldu. Kartı tamire gönderdik, yapılmakta, başkaları gibi arkamızda Belediyelerin imkânları olmadığından üç beş bin dolar verip yenisi alamıyoruz, tamire gönderiyoruz. Bu sürede baskı kalitemizdeki sıkıntıdan ötürü okurlarımızdan özür diliyorum. Bu ayrıntıdan sonra gelelim konumuza.
   
Ortadoğu’da yaşanan sıkıntılarla ilgili ülkemizin ve Cumhurbaşkanının tavrı hepimizin duygularına tercüman oluyor. Dünkü grup toplantısında Cumhurbaşkanının Filistin’le ilgili ortaya koyduğu duruş güzel bir duruş, ona ve hepimize yakışan duruş şekli de budur. Ancak bazı gerçekleri görmezlikten de gelmememiz lazım. Filistin konusunda bizim dışımızda dik duran tek bir İslam ülkesi olmadığı gibi Arap dünyasından beklenen tavır gelmedi ve gelme imkânı da yok. Sadece Türkiye’nin dik durmasıyla bu iş olur mu derseniz elbette ki olmaz. Üzülerek ifade etmek gerekirse gerek dünya siyasetinde gerekse de ülke siyasetinde geçerli olan kural, güçlü kimse haklı da odur mantığıdır. Hiç unutmuyorum, Hacı Mahmut Efendi Of’ta bir sohbetinde enteresan bir şey demişti. Dedi ki, “Dünyada iki güç vardır, biri silah gücü diğeri dua gücüdür.” Aradan kırk yıl geçti ne kadar doğru dediğini bir kez daha idrak etmiş olduk. 

Bu konuda doğruyu söylemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu bittikten sonra tüm dünyada olduğu gibi Ortadoğu’da da harita yeniden şekillenmiş, Yahudi toplumu yıllarca beklediği fırsatı yakalamış ve bir yandan savaşarak silah gücüyle, bir yandan da her türlü siyasi hilelerle İsrail Devletini kurmuşlar. ABD, İngiltere ve tüm Batı Siyonizmi adamların yanında olmuştur. Bu saatten sonra kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın İsrail’in Filistin’i yok etmesine engel olabileceğini düşünmüyorum. Ne zamanki İslam toplumu bir araya gelir, Müslümanlar akıllarını başlarına alıp yeniden vahdet-i vücud ederseler işte o zaman durumlar değişir. Yoksa öyle bağırıp çağırmayla, mitingler yapmayla, tespih çekmeyle bu işler çözülmez. Müslümanlar olarak önce İslam’ı gereği gibi yaşayacağız, ardından toplumun İslam’ı yaşaması noktasında elimizden geleni yapacağız, ardında da güçlenip İslam düşmanlarına galebe çalacağız, gerisi hikâye.

Nüfusu on milyonu bulmayan bir Yahudi topluluğu, İsrail gibi güçlü bir devlet kurup başta ABD olmak üzere tüm dünyaya hükmediyorsa, bunu Yahudilerin on yedinci yüzyıldan itibaren çok planlı ve programlı olarak başlattıkları çalışmaların sonucunda başardıklarını unutmayalım. Yahudi toplumu geçmişte çok sıkıntılar yaşamış bir toplum, Hazreti Musa’nın Firavun ile verdiği mücadelede ona iman eden Yahudilerin çektiklerini de çok iyi biliyoruz. Ancak Hazret-i Musa’ya iman eden Yahudilerin de daha sonra Yahudilik Dininden çıkıp sapıttıklarını ve Hazreti İsa’ya kadar gelen tüm peygamberlere pek azının iman ettiğini, Hazret-i Musa’ya iman eden İsrailoğullarının sadece on iki kişi olduklarını, onlardan ikisinin de İsa Aleyhisselâmın ölümünden sonra dinlerinden döndüklerini unutmamak lazım. Yahudiler öyle enteresan insanlardır ki onlarla baş etmek öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Muharref dört incili yazan Hristiyanların Yahudilikten dönme Sabataist olduklarını ve asıl amaçlarının Hıristiyanlığı değil, Yahudiliği dünyaya hükmetmek için Hristiyan olduklarını bilmek hepimizin boynunun borcudur. Bugün FETÖ denen baş belasının da aynı Siyonist inancın İslam’ı Yahudileştirmek projesi olduğunu unutmayın. O dinler arası diyalog mücadeleleri hep bunun içindi, biz bunu çok iyi biliyorduk ama kimseye anlatamıyorduk. Ne zamanki bela geldi herkes anladı ama iş işten geçmişti. Müslümanlar olarak çok çalışmak ve birlik olmak zorunda olduğumuzu bir kez daha hatırlatarak sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR