GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK

GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK

Bugün iki konuya değinmek istiyorum. Konularımızdan biri önceki akşam izlediğim uzun Hikâye filmi ile ilgili izlenimlerim, bir diğeri ise yayınlamakta olduğumuz iddianame ile ilgili rahatsız olan bazı kişilerin rahatsızlıkları konusu. Öncelikle şunu belirtmekte yarar görmekteyim, biz kimseye düşman olduğumuz için haber yapmıyoruz, geçmişte yaşadığım ciddi sıkıntılara neden olan ve bu nedenle çok kızdığım bazı siyasetçilerle ilgili köşe yazısı yazmış olabilirim. Ancak şu anda hesaplaşmak istediğim kimse kalmadığı için böyle bir durum söz konusu olamaz. Yaptığımız haberleri tamamen toplumu aydınlatmak ve insanların gerçekleri görmesi amacıyla yaptığımızın altını çizmek isterim.

Gazetecilik mesleğine başlamamın asıl nedeni de zaten toplumun gerçeklerle yüzleşmesini istememdi. Olayların arka planı farklı, topluma sunulan şeklinin çok daha farklı olduğunu gördüğüm için bu mesleğe girme gereği duydum. Aksi halde benim ne işim olurdu gazetecilik mesleği ile herkes işini adam gibi yapmış olsaydı ben de işimi yapardım. 2007 yılında yaşadığımız meşhur A Takımı operasyonu ile ilgili gazetelerin tamamını arşivlediğim gibi, bir gazetede GÖLGE ADAM adı ile yayınlanan yazıların şahsımla ilgili kısmının tamamını da arşivimde saklıyorum. Biz o gün tutuklandığımızda henüz hakkımızda iddianame yayınlanmadan bazı gazetelerin Genel Yayın Yönetmenlerinin köşe yazılarından, gazete manşetlerine varıncaya kadar neler yazdıklarının tamamı arşivimde. Ne acıdır ki aynı kişiler şimdi kendileri ile ilgili konular gündeme gelince feryadı figan edip, “Artık saflar netleşmeli, kimin kimden yana olduğunu bu toplum bilmeli “ deme cesaretini kendilerinde buluyorlar. Oysaki bu toplumda kimlerin kimlerin yanında olduğu çoktan belli olmuştu ama onu toplumla paylaşacak, gerçekleri topluma sunacak cesarette gazeteciler olmadığından ve madalyonun farklı yüzü topluma gösterildiğinden gerçekler hasıraltı ediliyordu. Ama şimdi öyle değil, kim ne yapmış ise bütün açıklığı ile ortada.

3. Yargı Paketi çıkıncaya kadar Cumhuriyet Savcılıklarının hazırladıkları iddianameler ilk mahkemeye kadar yayınlanamıyordu, ilk mahkemenin ardından yayınlanması serbest idi. Buna rağmen bizim meşhur A takımı iddianamesi Cumhuriyet Savcılığından ilgili mahkemesine gitmeden gazetelerde boy boy yayınlandı. Biz bundan rahatsız olmamıza rağmen kimseyi mahkemeye verme gereği de duymadık. Vermiş olsaydık yayınlayan gazetelerin tamamı ceza alırdı. O gün bunu yayınlayanlar bu bir iddianamedir, yargılama sonuna dek bu insanlar masumdur deme gereğini duymazken, şimdi biz Galip Öztürk iddianamesini, mahkemesi yapılmasının ardından yasal açıdan en ufak bir problem olmamasına rağmen yayınlamaya başlayınca bazıları ciddi anlamda rahatsız olmuşlar. Biz bu iddianameyi kimseye düşmanlık olsun diye yayınlamıyoruz. Hatta bizzat ben, Galip Öztürk'e geçmiş olsun mektubu yazdım. Ama bu onun yaptığı işleri onaylamak veya topluma sunmamak anlamına gelmez. 2007 yılında bizleri şehrin tu kakası ilan eden bazı gazeteciler şimdi kendileri iddianamelere girince adeta çılgına dönmüşler. İyi güzel de sevgili kardeşlerim; siz 2007 yılında köşelerinizde “Bunlar şehrin namusu ile oynadılar, Samsunspor Kulübü adına para topladılar” diye yazarken iyiydi de şimdi neden kötü oldu anlamış değilim. Oysa ki biz o gün sadece ve sadece şehrin takımına destek olmak adına paranın tek bir kuruşunu görmeden insanları kulüp yönetimine yönlendirmek kaydı ile yardım toplamamıza rağmen bize yapılan bu haksız uygulamada arkamızda sadece bir arkadaşımız durdu ve köşe yazısında mahkeme kararı çıkmadan kimseyi suçlu ilan edemeyiz dedi. Ona da buradan teşekkür ediyorum, onun dışında herkes mal bulmuş mağribi gibi olaya balıklama dalıp, bizi şehrin Ali Diboları ilan ettiler. Ne gariptir ki sadece bir parti seçim döneminde bizim resimlerimizi dağıttıkları seçim ilanlarının üzerine koyarak propaganda yaptı. Ama bunu yapanlara Allah öyle bir ceza verdi ki siyaseti bırakmak zorunda kaldılar. Kimsenin debelenmesine gerek yok, bedeli ne olursa olsun bu şehirde artık herkes kimin ne olduğunu açıkça görecek, kimsenin yaptığını gizlemenin bir anlamı yok. Yasal belgelerle ortaya çıkmış olan olayları toplumun bilme hakkını saklamaya da gerek yok. Sokakta adamız diye gezenlerin kimlerle neler yaptığını, bu insanlara ne kadar güvenileceğini bilmek zorundayız. Zira biz başkaları gibi insanlara ağza alınmayacak ifadeleri kullanmadığımız halde her gün mahkemelerdeyiz. Şimdi kalkıp birilerinin kullandığı ifadeleri kullanmak yerine ''Kötü söz sahibine aittir''diyerek kimin ne olduğunun takdirini siz değerli okurlarımıza bırakıyoruz.

Yine ikinci konumuza giremeden bize ayrılan yeri doldurduk, oysaki önceki akşam izlediğim UZUN HİKÂYE filmi ile ilgili birkaç kelam etmek istiyordum. Zira film benim hayat hikâyeme çok benziyor. Filmi izlemenizi tavsiye ediyorum, sizin de beğeneceğinizi düşünüyorum, o konudaki düşüncemi bir başka yazıda paylaşmak üzere kalın sağlıcakla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR