GAZETECİ DEDİĞİN BÖYLE OLUR!

                                                  GAZETECİ DEDİĞİN BÖYLE OLUR!
                Konuya girmeden bir hatırlatma yapmak istiyorum. Hafta sonu, Mehmet Okuyan hocanın oğlunun düğününe katılmak üzere İstanbul'a gittim. Gittim gitmesine de arabayla gitseydim çok daha kısa sürede gideceğimizden en ufak bir şüphem yok. Cuma akşamı saat 20.50 de olan uçuş 22.00 da zar zor yolcu alımına başladı. Uçağa bindikten sonra istanbuldaki hava trafiği nedeniyle yarım saat de uçağın içerisinde bekleyeceğiz anonsu yapıldı ve gece saat 24.00 de zar zor İstanbul'a indik. 
              Dönüşümüz Pazartesi saat 20.05 idi. Biz saat 18.50 de havaalanına geldik ama bilet okeyletmek için tam bir buçuk saat bekledikten sonra zorla okeyletebildik. Uçağımız yarım saat rötar yaptığı için yetişme imkanımız oldu. Ancak yine aynı çileyi çektik. Uçak saat dokuzda yolcuları aldıktan sonra aynı şekilde yarım saati aşkın bir  süre uçağın içerisinde beklemek sureti ile perişan olduktan sonra uçak havalandı. Nihayetinde her iki yolculuğumuzda İstanbul Samsun arası bir saat on dakikalık yoculuğu tam altıbuçuk saatte tamamlama imkanımız oldu. Sizin anlayacağınız kendi aracımızla gitmiş olsaydık sekiz saatte gideceğimizi varsayar isek, sadece bir buçuk saatlik bir avantajımız oldu. Burada altını çizerek belirtmek istediğim noktalardan birisi de yapacağımız  yolculukta Türk Hava Yolları’nı seçerek üç beş kuruş fazla ödeyip bu rezillikleri çekmemektir.  Zira bizim yolculuk yaptığımız firma on beş yirmi lira ucuz diye oradan bilet aldık, herkes de bizim gibi yapmış ama bir daha mı asla diyor ve bu hatırlatmayı bitirip asıl konumuza geçiyorum.
              Malumunuz geçtiğimiz günlerde Basındaki sansürün kaldırılışının bilmem kaçıncı yılı kutlandı. Sağolsun dostlar çiçek  gönderdiler, aradılar… Ancak dikkatimi çeken bir detayı sizlerle paylaşmak istiyorum.  Bazı meslektaşlarımız basında sansürün kaldırılışı ile ilgili yazdıkları yazıları okuyunca işte gazeteci dediğin budur demekten kendimi alamadım!.. Nedir o detaylar derseniz bu zavallılardan bir kısmı köşe yazılarında yazdıkları yazılar hakikatin ta kendisi ama yazanlar tam yazılanların tarifine uyan insanlar. Peki ne yazmışlar derseniz efendim, bir köşe yazarının yazdığı yazıya patronunun müdahale etmesi basına sansürmüş. Köşe yazarı istediği şeyi istediği gibi yazma hakkına sahip olmalıymış. Yazılana bakarsanız adamlar adam gibi işini yapan insanlar diyeceksiniz ama malesef üzülerek ifade etmek gerekir ki bu yazıları yazanların yazdıkları ile yaptıkları tamı tamına zıt şeyler. Örnek mi istiyorsunuz, vereyim…  Biz şu meşhur A takımı operasyonunda içeriye girdiğimizde, doğruları yazmaları için haber gönderdiğimiz gazetecilerin hiç birisi doğruları yazmadığı gibi paramızla ilanlarımızı dahi yayınlamadılar. Nedenini sorduğumuzda ise bu yazıları yazan arkadaşlar başta olmak üzere siyasi iradenin ve Derin Devlet’in onlara haber gönderdiğini, o nedenle doğruları yazamayacaklarını söylediler. İçlerinden sadece bir tanesi Vezir Hazretleri’ne olan sadakati nedeniyle olur demişti.  Gerisinin tamamı bizim haklı davamızda yanımızda olmayı bir yana bırakın paramızla ilanlarımızı yayınlamadılar. Şimdi bu arkadaşımız basına konan sansürden bahsedebiliyorsa, onu tebrik etmekten başka ne yapmak lazım sizlerin takdirine bırakıyorum.
            Yine aynı şekilde bundan bir veya iki yıl önce Vezir Hazretleri’nin aleyhinde haber yapmaktan kendilerini alamayan bu arkadaşlarımız, her ne hikmetse( tamamen duygusal tabii ki) şimdilerde Vezir Hazretleri’ni yerlere sığdıramayıp, neredeyse yedi kat göklerdeki peygamberlerin makamlarına çıkarmaya çalışmalarına adam gibi gazetecilik denmez ise ne denir, sizler takdir edin! Para insanı evirip çevirebilir ama kendilerinde birazcık haysiyet olan insanlar dün söylediklerini bugün unutup tam aksini söyleme cüretinde bulunmamalıdırlar. Para herkese lazımdır, buna kimsenin itirazı yoktur … Hele  hele gazetecilik mesleğini icra edenlerin içerisinde bulundukları ekonomik sıkıntıları çok iyi bilirim. Ama her şeyin bir etiği olması gerektiği bir yana,  insanda  biraz haysiyet, biraz da ar-haya olması gerekmez mi?
      İyi gazeteci nasıl olur derseniz, şehrimiz için tarifini yapmak gerekirse, dün söylediklerini bugün rahatlıkla inkar edenler, dün kötü  dediklerine bugün üç kuruşluk dünya menfaati için iyi diyenler çok iyi 'gazatacı'lardır. İşini adam gibi yapıp doğrudan, haktan ayrılmayan nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilmeyenler ise şantajcı, baskıcı gazetecilerdir. Dünyanın hali pür melali bu ise yapacak bir şey yok. 
      Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR