Dünya Davos toplantıları ve Müslümanlar

Davos, 1971"den beri, "yeni dünya düzeninin oluşturulduğu platform"dur. Davos toplantıları, Avrupalı işadamlarının Amerika iş hayatına alışmalarını kolaylaştırmak amacıyla başlatıldı.
Bilderberg, Davos ve Trilateral toplantılarında, uluslararası elitler; "Yeni Dünya Düzeni"ni masaya yatırırlar. Davos toplantıları, cebinde parası olan ve ünlü isimlerle bir arada olmak isteyenleri bir araya getirir. Davos"ta kapitalizmin zaferi ve sonsuz refah vaadi, kendilerinden en emin bankacılarca şampanyalı kokteyl partileri ile kutlanır. Ama artık öyle değil".
 Davos"a ülke başkanları, üst düzey işadamları, siyasi liderler, sivil toplum örgütü uzmanları, birçok bilim adamı katılırken, gazeteciler toplantının basına açık kısımlarını kamuoyuna taşır. Bu toplantılar, "Görünmeyen dünya devleti" projesidir. Davos toplantılarından esas amaç, dünyayı kontrol altında tutmak isteyen uluslararası örgüt ve grupların mühendislik projelerini üretmektir. “Dünyanın büyük sermayedarları gelecek için mühendislik projelerini üretirler buralarda.
2001"de Türkiye"den Başbakan Bülent Ecevit ve İsmail Cem, âdeta hükümeti ve milletvekillerini de yanına alarak Davos"a varmak üzere İsviçre"nin başkentine uçmuştu, ana gündemi "kriz sonrası dünyayı biçimlendirmek" idi. Bu yıl da başbakanımız aynı kadroyla toplantılara ev sahipliği etti.
Avrupa Birliği ve ABD çiftçilerine bütçelerinden; yaklaşık 371 milyar dolar yardım yapıyor. Çiftçilere ödenen bu yardımlar vergileri artırıyor. Rekabeti bozuyor. Dünya ticaretini azaltıyor. Oysa bu zengin ülkeler kendi üreticilerine devlet yardımları yapmayıp, ihtiyaçları olan tarım ürünlerini daha ucuza üreten Afrika ve Asya"nın fakir ülkelerinden satın alsalar dünyada açlık ve fakirlik kalmaz. Ama zengin ülkelerin açgözlülüğü bu gerçeği görmüyor.
IMF, Türkiye"nin bütçe açığı çok küçük olmasına rağmen yaşanan ekonomik krizde kamu harcamalarını kısıtlıyor. Bırakın personel alımını kamuda personel azaltılmasını istiyor. Oysa hükümet bu yıl çeşitli devlet birimlerine 70 bin yeni personel alacağını açıklamıştı.
Ben, başbakanımızın Gazze konusundaki haklı çıkışını konu edinmeyeceğim. Zaten kamunun şahlanışı, el-Cezire televizyonunun da konuyu canlı yayınıyla Arap kamuoyuna duyurması gereken kutlamayı şahlandırmıştı. Bunun üzerinde de durmayacağım.
 Bizi ilgilendiren konu, acaba Müslüman ülkelerin hükümetleri, uluslar arası gizli cemiyetlerin düzenlediği Davos, Bildelberg gibi toplantılara ezilmiş olarak katılmak zorunda mıdır?
Bir grup seçkin 1954"te, küçük bir Hollanda kasabasının en lüks oteli Bilderberg"de buluştu. Bu gizli bir oluşum, üyeleri arasında sanayicilerin, bankacıların, politikacıların, devlet başkanlarının, başbakanların, uluslararası NATO, IMF, Dünya Bankası gibi kurumların üst düzey yöneticileri ile CIA direktörünün de bulunduğu "bilgeler komitesi"ni,  “Derin Dünya Hükümeti” olarak tanımlandı.
Müslüman devletlerin ve hükümetlerin kaderi de bu iki merkezde belirlenmektedir. Ben Türkiye İlahiyatçıları ve müftülerinin pek ilgisini çekmeyen kitap yazdım: “Cum"a Tatil Kültürü”…
Aslında tamamen u konunun dinimizdeki kesin çözümünü içermektedir. Cum"ayı iki rek"at namazdan ibaret zannediyoruz. Haccı da başlı başına; ömürde bir kez ve sadece zenginlere ait bir ibadet zannediyoruz. Sadece ihram giyip Kabeyi tavaf ediyoruz, Cebel-i Rahme"de vakfeye duruyoruz. Şeytan taşlamayı da tartışıyoruz; yapılsın mı yapılmasın mı? diye…
Kurbanları da kesiyoruz ve uçaklarımıza atlayıp her Müslüman insan sözde hacı larak ülkesine dönüyor.
Biz bu kitabımızda, hacc ibadetinin tavan olduğunu ve tabanının da Cum"a günleri olduğunu yazdım. Cum"a ve hacc ibadetinin spor ve müzikle bağlantılı olduğunu anlattım.
Değerli okuyucularım,
Spor, sadece top koşuşturmak değildir.  O oyun aracılığıyla uluslar arası barış sağlanıyor. Siyasî ve ekonomik toplantılar düzenleniyor. Spor bir bahanedir; amaç uluslar arası işbirliğinin ortamını hazırlamaktır.
 
Prof Dr İbrahim Canan diyor ki:
Peygamberimiz bir gün atış yapmakta olan gruba rastlayınca, ayakkabılarını
çıkarıp atış sahası içerisinde yalınayak yürüdüğü ve onlara katıldığı bildirilmektedir s. 255. Yine o, atıcılık eğitiminin yapılmasını devamlı teşvik etmekle kalmamış, zaman zaman kendisi de atış poligonuna, atıcıları teşvik ve seyretmeye gitmiş, hatta atıcıları seyrederken onlardan bir tarafı tuttuğu da olmuştur. Canan, s. 256.
M. Hamidullah İslam Peygamberi adlı kitabında: “O devrin atıcılık sporları arasında siyâhiler arasında yaygın olan bir spor dalı da vardı” diyor.
Ashab-ı Kiram da atıcılığa önem vermiş ve her fırsatta ok atışları yapmışlardır. Öyle ki, çocuklara bile belli hedefler dikerek atış yaptırdıkları görülmektedir. Bir defasında Hz. Enes, atış yapan çocukların yanlarına gelmiş, atışlarını isabetsiz bularak beğenmemiş, bir çocuğun yayını elinden alarak birkaç ok atmış, hiç biri de hedefinden şaşmamıştı.
Rükâne İslâm'ı kabul etmek için Hz. Muhammed'in SAV bizzat kendisiyle güreşmesini ve bu güreşte kendisini yenmesini şart koşmuştu, Hz. Peygamber bu teklifi kabul etmiş, yapılan müsabakada, kendisine son derece güvenen Rükâne'yi şaşırtacak derecede güreşmiş ve onu üç kez mağlup etmiştir. Sonuçta Rükâne Müslüman olmuştu. Sünen-i Tirmizi Tercümesi, III, 281. 
Davos nedeniyle ilişkilendirdiğimiz bu spor ve müzik konusu İslam"ın medyasına değinmek içindir. Aslında İslam"ın medya gücü vardır, ama biz ibadeti sadece namaz ve oruç olarak kabullenmişiz. Spor ve müzik yarışmalarına önem vermediğimizden uluslar arası toplantılarda gücümüzü gösteremiyoruz.
Altı gün çalışıyoruz; Cum"a gününü de çalışmakla geçirmenin de âyet-i kerimeye göre farz olduğunu iddia etmeye çalışıyoruz.  Oysa yukarıda anlatmaya çalıştığımız ve Hz Peygamberimiz"in SAV katıldığı sportif etkinlikleri canlı tutmak da Rasûlüllah"ın sünneti arasında olduğunu ve bütün Müslümanların u sünneti ihmal ettiğini, bu nedenle de uluslar arası toplantılarda azınlık durumuna düştüğümüzü anlatmak istedim.
Davos toplantısının sporla ne ilgisi vardır demeyin. Müslümanlar, bütün cemâatler bir araya gelerek spor ve müzik yarışmalarında güç birliği gösterememektedir:
1998'den bu yana “Abant toplantıları” düzenleniyor. Ülkemizin gelecekte de, çağdaş dünyayla uyumlu olarak demokratik ve özgür bir yaşam sürebilmesi için, bu toplantıların ruhunun yaygınlaşması zorunlu. Birbirimizi "öteki"leştirmeden ortak bir yurttaşlık bilinci içinde bir arada yaşama iradesine erişmek ve bu düşüncelerle, Abant toplantılarında başlayan anlayışın gittikçe genişleyen çevrelere hakim olmasını, Selefî Ehi Sünnetçilerle yenilikçilik arasındaki gerilimin sağlıklı bir biçimde aşmalıyız.
11. Abant Toplantısı “Küresel Politikalar ve Ortadoğu"nun Geleceği” Mısırlı katılımcılarca yoğun ilgi görmüş, bu nedenle 12. Abant Platformu olarak “İslam, Batı ve Modernleşme” üst başlığıyla Mısır"da bir toplantı yapılmıştı. Bu yoğun ilgi Abant Platformu"nda “ Mısır Söyleşileri” başlığıyla değerlendirilmek istenmiştir.
İnşallah Müslüman ülkelerin de ortak bir toplantı yeri olur. Ama önce İslam ülkeleri arası spor ve müzik yarışmaları İslam gençliğini oluşturur da atı"nın günlerinden başka daha verimli günler düzenlenir. Ama Cum"a günü tatilini hacc mevsimiyle birleştirmek şartı vardır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR