DİNİME KÜFREDEN MÜSLÜMAN OLSA BARİ!..

DİNİME KÜFREDEN MÜSLÜMAN OLSA BARİ!..

Yazıma başlamadan önce değerli okurlarımdan özür dilemek istiyorum. "Neden özür diliyorum"a gelince, dün bazı işlerim için sanayi sitesine gitmiştim, görenlerin tamamına yakını neden az  yazıyorsun diye sitem etti. Hatta sadece sitem etmekle kalmadılar, bu şehirde senin yazdıklarından başkasına inanmıyoruz, sen de yazmayınca acaba birileri susturdu mu diye endişe ediyoruz, dediler. Bu serzenişleri duyunca yazılarımı biraz daha çoğaltmam gerektiği kanaatine vardım. Gerçekten okurlar haklılar; bu şehirde bizim dışımızda egemen güçlerin dengesine göre veya parayı verenlerin düdüklerini çalanların dışında elini vicdanına koyarak yazı yazan yok denecek kadar az maalesef. Keşke bu meslekte bulunan insanlar doğru dürüst işlerini yapsalardı da bize iş düşmeseydi. Zaten, gazeteyi kurma nedenimiz, o insanların işlerini yanlış yapmaları değil miydi? Okurlarım üzülmesinler, hamdolsun işlerimi toparladım. Yılbaşında tamamen toparlanmış olur. Ama bundan sonra elimden geldiği kadar yazıları çoğaltmaya çalışacağım.
Bu kadar detaydan sonra gelelim konumuza... Dün bazı meslektaşların yazılarını incelerken, bir de ne göreyim, bazıları inciden gerdanlıklar sunmuşlar. Adamlar o kadar pişkin bir hâl almışlar ki, yazı yazarken azıcık kendilerine bakma gereği dahi duymamışlar. Ne diyor bu mübarek insanlar biliyor musunuz? Neymiş efendim bazı basın organları rüzgâra göre yelken açıyorlarmış, kim güçlüyse onun düdüğünü öttürüyorlarmış, aldıkları para kadar haber yapıyorlarmış, okuyucu bunu yutar mıymış... Nasıl ama... Yeme de yanında yat değil mi? Dersiniz ki bu yazıları kaleme alanlar ömrü hayatlarında sürekli ilkeli iş yapan, doğrunun yanında olan, cüzdanının değil vicdanının sesini dinleyen insanlar. Keşke öyle olsalar da biz de onları alkışlasaydık. Ama o adamlık nerdeee? O insanların mâzisine biraz bakarsanız, dedikleri ile yaptıklarının ne kadar tezat olduğunu rahatlıkla anlarsınız. Bizzat benim yaşadığım bir olayı nakletmek istiyorum. Büyükşehir Belediyesi'nde iken yaşadığımız şu meşhur 'A Takımı' davası nedeniyle, bizimle ilgili bazı olumsuz haberleri yaptıklarında, "Neden bunları yaptınız?" diye sorduğumuzda aldığımız cevap aynen "Şu egemen güçler istedi de ondan".
Bu arkadaşlarımızı yakından tanıyanlar çok iyi bilirler ki onların tek işleri rüzgâra göre yelken açmaktır. Her ne kadar yazdıkları yazıların muhatabı biz değil isek de yazılan yazıların hakikatle uzaktan yakından ilgisi olmayınca ister istemez müdahale etmek zorunda kaldık. Bu insanlar Büyükşehir Belediyesi'nden bağlı bulundukları gruba mensup işletmeler mal almayınca cayır cayır manşetten bağırmıyorlar mıydı? Bu insanlar kuruluş aşamasında söz aldıkları vaatlerin bir kısmı gerçekleşmediği için Büyükşehir Belediyesi'ne veryansın etmiyorlar mıydı? Bırakın her şeyi bir yana, bu yazıları yazanlar daha önce kanki oldukları Kazım Yılmaz, patronlarına Samsunspor'la ilgili istedikleri paraları ödemediği için gazetelerinde Kazım Yılmaz'ın aleyhinde haber yapmadılar mı? Yoksa o haberleri biz mi yaptık da benim haberim yok?
Peki ne oldu da bu insanlar daha düne kadar Vezir Hazretleri'nin aleyhinde verip veriştirirken şimdi adamın neredeyse helâya gitmesini bile haber yapacaklar. Yine yakınları olan siyasetçiyi tepe tepe kullanıp, O'nun üzerinden her türlü kredi, teşvik, v.s. alanlar bunlar değil mi? Yazıyı yazanların bağlı oldukları grubun yaptığı işlerle ilgili tüm bürokratik işlemleri takip eden siyasetçi, her istediklerini alıp onlara vermedi mi? Kaldı ki bu dediklerimi bana anlatanın da o siyasetçi olduğunu hatırlatmakta yarar var. O siyasetçi insan olarak takdir ettiğim, akçeli işleri olmayan bir insan olmasına rağmen, O'nu o kadar sıkıştırıp, adamcağızı kendi işlerinde iş takipçsi gibi kulllanan ben miyim, yoksa onlar mı? Şimdi onlara sormak istediğim bir sual var: Şu an itibarı ile bağlı oldukları grup şirketleri Büyükşehir Belediyesi'nden ne kadar para alıyor, ne kadar mal satıyor, ne kadar hizmet alımı yapıyorlar?
İnsan bir şeyi yazıp çizerken biraz kendisine dönüp baktıktan sonra yazmalı, ama bu arkadaşlara çok görmüyorum onu, zira bu tür yazıları yılda ya bir kez veya iki kez yazabiliyorlar. Onun dışında sürekli Güneydoğu politikaları, genel siyasi politikalar üzerinde yazmak zorunda olduklarından, bu tür yazıları yazmaya cesaret edemezler. Demek ki birileri onları çok kötü sıkıştırmış olmalı ki bu tür yazıları yazmak zorunda kalmışlar. Benim bu arkadaşlara tavsiyem, madem kendilerine o kadar güveniyorlar kendi istedikleri yerde çıkıp bu konuları bir tartışmaya varlar mı? Bir de bu arkadaşlarımız yalnızlıktan bahsetmişler, unutmasınlar ki en çok arkadaşı olanlar ayyaşlar, berduşlar ve serkeşlerdir. Hiç bir dava adamı öyle olur olmaz insanlarla dolaşmaz, adam gibi davasına hizmet eder. Kullardan değil Rabbinden korkar, kullara değil Rabbine kulluk eder. Allah Kur'an'da "la temnün litektesir", yani "Ey Resülüm, çoğunluğu memnun etme sen doğrudan yana ol" buyurmakta. Rabbim geceleri ayyaşlarla,gündüzleri berduşlarla olanlardan değil, kendi rızasına uygun hayatını idame edenlerden eylesin. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR