BU İNSANLARIN İKİ YAKASI...

          Hangi işi yaparsanız yapın, hangi ticari faaliyetin içerisinde olursanız olun işinizi adam gibi yapmadıkça, karakterinizi işinize yansıtmadıkça başarılı olma şansınız da yoktur. Şayet karakteriniz bozuk ise işiniz de bozuk olur, karakteri düzgün olduğu halde işi bozuk olanlar da vardır, ancak bu çok istisnai bir durumdur, bu tür insanlar ya işlerini takip etmediklerinden veya öz sermayeleri yetersiz olduğundan işletme kendi kendisini çeviremez ve sıkıntıya düşerler.

            Gerek ticari hayatımda, gerek siyasi hayatım da gerekse Bürokratik hayatımda hiç ama hiç kimseyi kendime rakip görmedim, yaptığım işi adam gibi yapmaya çalışıp, kendi kendimin rakibi olmanın mücadelesini verdim. Benim literatürümde iş bilen adam veya uyanık adam, kendi işini en iyi yapan adamdır. Başkalarının koltuğuna göz diken veya başkalarının yaptıkları işte başarısız olmaları karşısında kendisini başarılı saymaya çalışanlar  Çakal karakterli insanlardır. Çakal deyince durumdan vazife çıkarıp, iki yalancı şahit  bulup, mahkemeye gidip benim için çakal dedi diyenler  heyecanlanmasın. Toplumda çakal karakterli insan o kadar çok ki saymakla bitmez.

            Bu güne kadar yaptığım işlerde meslektaşlarımı rakip görmediğim için bana işi düşenlerin her zaman işini görmeye çalıştı. Müteahhitlik yaptım, bitişiğimde inşaat yapanlara her türlü yardımda bulundum, yurtçuluk yaptım benden sonra yurt kurmak isteyip, benden yardım isteyenlere elimden gelen yardımı karşılık beklemeksizin yaptım, Tüpçülük yaptım tüpü biten rakiplerime tüp vermekte tereddüt etmedim, siyaset yaptım önüme gelen fırsatları başkalarına sunmaktan kaçınmadım. Gazetecilik mesleğine başladığımda meslekle ilgili en ufak bir tecrübem olmadığından hayli sıkıntı yaşadım, mesleğin içerisinde olanlar adam gibi habercilik yapmış olsalardı zaten gazete kurmamıza gerek yoktu. Çektiğimiz sıkıntıları toplumun büyük bir bölümü biliyor. Diğer mesleklerde yaptığım gibi bu meslekte de kimseyi rakip görmedim, işimi adam gibi yapmaya çalıştım,  bunu yaparken de hangi sıkıntıları çektiğimi bir Allah bilir bir de ailem.

            Gazetecilik mesleğine başlarken ortaya koyduğum hedef adama göre haber değil, olaya göre haber idi, bu çok iddialı, çok zor, ama bir o kadar da zevkli bir olaydı, bunu yapabilmenin temel esprisi haberi ajanstan değil, kaynağından bizzat kendimizin yapmasıydı,  hamdolsun onu da başardık. Bu işleri yaparken yaşadığımız sorunlardan birisi de  teknik konulardaki sıkıntılardı haberin adam gibi yazılmasından, görsel serviste yapılmasına, matbaaya gönderilip, filme alınmasından film banyosuna, oradan kalıba alınıp, kalıpların banyo yapılmasından matbaa makinelerinde gazete olarak çıkmasına kadar yaşanan süreç tam bir çiledir. Bu çileyi ofset baskısı olan her gazete yaşar. Matbaa çalışanları yaşadıkları problemleri aşmak için diğer matbaalarla dayanışma içerisinde olurlar, bu durumu tüm gazete patronları da bilir ve onaylar. Bizim matbaa çalışanları da bu minval üzere ofset baskısı olan Halk ve Arena gazeteleri ile sürekli, zaman  zaman da Haber gazetesi ile destek alış verişinde bulunurlar. Gazetelerin dünya görüşleri, olaylara bakışları, duruşları farklı olabilir hatta olmalıdır da öyle olmasa  birden çok gazetenin olmasının ne anlamı var.

            Geçtiğimiz hafta matbaamızın elektronik aksamında bir arıza oldu, matbaa çalışanları daha önce her türlü ihtiyaçlarına cevap verdikleri Arena gazetesinde baskı yapmamız için matbaa çalışanları ile anlaşmışlar ancak matbaadaki  personel Hayati  Kaynar"la görüşmemi isteyince aradım Hayati Kaynar"ı bana tamam dedi,  Halk gazetesinde basma imkanımız olmasına rağmen  matbaa çalışanları onlara sürekli iş yaptığından, onların bize karşı tavrını merak ettiklerinden bu denemeyi yapmak zorundaydım. Aslında ben onları çok iyi tanıyordum, zira matbaayı kurarken gazeteyi çok kısa bir dönem onlarda bastırmıştık, adamlar  kumar makinelerinin para yemesi gibi verdikçe doymuyorlar, bastığın gazetenin parasını verirsin başka bir bahane bulup, borç para isterler, onu verirsin kağıt isterler, onu da verirsin bu kez film isterler. Sizin anlayacağınız kumar makineleri bunlardan daha insaflı. Bu konuda o kadar başarılılar ki Devlet bile bunlarla baş edemedi.

            Hayati Kaynar la yaptığımız konuşmadan sonra tamam demesine rağmen kişiliğini çok iyi tanıdığımdan yapabileceklerini de tahmin ediyordum ve gerekli önlemimi de almıştım. Akşam olunca ustaları gazeteyi basmayacaklarını, nedenine gelince yaklaşık bir buçuk yıldır gazeteden maaş alamadıklarını bu nedenle de hem kendi gazetelerini, hem de bizim gazeteyi basmayacaklarını söylemiş, bu kez Hayati"yi tekrar aradım, hedefim kendi ağzından olup, bitenleri öğrenmekti, bana matbaa ustasının şerefsizlik yaptığını, o yüzden gazeteyi basamayacağını, hatta benim yüzümden gazetesinin de basılmayacağını söyledi. Bizim çocukların gazeteyi basmakta sıkıntı çekmeyeceklerini bildiğimden onlara dedim ki çocuklar gazeteyi bastıktan sonra gidin Arenanın matbaasına bakın ne yapıyorlar, çocuklar gitmiş bakmış kendi gazetelerini basıyorlar. Meğer bizim Fino köpekleri bizi söğüşlemek için böyle bir tezgah kurmuşlar.

            İnsan ne yaparsa yapsın biraz kişilikli, biraz da onurlu olacak, alavere, dalaverelerle ticaret yapıp, milleti kandırmaya kalkarsa iki yakası bir araya gelmez. Vezir Hazretlerine ne kadar Fino Köpekliği yaparsalar yapsınlar, kağıtlarını, kalıplarını onlar alsa da başarılı olma şansları yoktur, aksini iddia eden varsa hodri meydan. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR