SULAYACAK VAKTİN YOKSA ÇİÇEK EKME...
İnsanın hayat yolculuğunda attığı her adım, aslında bir “çiçek ekmek” gibidir. Çiçeği toprağa bırakmak kolaydır, asıl mesele onu yaşatmaktır. Sulanmadığında toprak çatlar, yaprak solar, renk kaybolur. “Sulayacak vaktin yoksa çiçek ekme, zayi olur.” cümlesinde derin bir hayat dersi vardır. İnsan çoğu kez başlangıç heyecanına kapılır. Bir dostluğa başlamak, bir işe girişmek, bir aile kurmak yahut bir projeye imza atmak kolay gelir. Ama işin zor kısmı devamlılıktır. Çiçeğe su vermek, güneşe çıkarmak, budamak; ona ömür boyu emek vermektir. Başlanıp da ilgilenilmeyen her şey zayi olmaya mahkûmdur.
Toplumda bunun örnekleri çoktur. Büyük umutlarla açılan iş yerleri, ilgisizlikten kapanır. Coşkuyla kurulan dostluklar, ilgisizlikle biter. Evlilikler bile, başlangıçta verilen emek sürdürülemediği için tükenir. Çiçek ekmekle sorumluluk başlar, asıl mesele o sorumluluğu taşımaktır. Kur’ân-ı Kerîm, insana yüklenen sorumluluğu “emanet” kavramıyla anlatır ve buyurur ki; “Gerçekten biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik, onlar onu yüklenmekten çekindiler. Onu insan yüklendi.” (Ahzâb, 72). Emanet yalnızca malı-mülkü değil; sözü, ilgiyi, sevgiyi de kapsar. Çiçek ekmek, bir emaneti üstlenmektir. Ona su vermemek, o emaneti zayi etmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Allah, işini sağlam yapan kulunu sever.” buyurmaktadır. Mesele; bir şeye başlamak değil, hakkını vermektir.
Sahabe hayatında bunun örnekleri çoktur. Hz. Ebû Bekir (r.a.), İslâm’a girdiği andan itibaren ömrünü adeta bir “çiçek sulamak” gibi iman hizmetine adamış, bir an bile gevşeklik göstermemiştir. Hz. Osman (r.a.)’ın cömertliği, Hz. Ali (r.a.)’ın ilmi ve cesareti de aynı devamlılık şuurunun ürünüdür. Onların her biri, başladıkları emaneti ömür boyu sulamışlardır. Çiçek, insanda aidiyet duygusunu besler. Ona su verdiğinizde, aslında kendi vicdanınızı da beslersiniz. Ama ilgisizlik başladığında, çiçek kadar insanın iç huzuru da solmaya başlar. Çünkü vicdan bilir ki, yarım bırakılan her şey insana yük olur. Bugün toplumda pek çok zayi olmuş çiçek vardır. İlgisizlikten kuruyan evlilikler, dostluklar yerine geçen yalnızlıklar, yarım bırakılan projeler, ihmalle büyüyen nesiller. Hepsinin kökeninde “sulamaya vakit ayırmamak” vardır. Oysa vakit ayırmak, bir tercih meselesidir. Gerçekten değer verilen şeye vakit bulunur. Vakit bulunamıyorsa, o işe hiç başlanmamalıdır.
Bir çiçeğin kuruması yalnızca toprağı değil, ekeni de üzer. Çünkü insan vicdanı, başladığını zayi ettiğinde sızlar. Bunun için en doğru tercih şudur; ilgisini sürdüremeyeceğin bir işe hiç girme. Başlamadığında belki bir çiçek eksik olur, ama başladığını yarım bıraktığında hem çiçek hem de gönlün eksilir. Hayat aslında büyük bir bahçedir. Kimisi su verip çiçeklerini yeşertir, kimisi ihmal edip kurutur. İhmal eden, yalnızca bir çiçeği değil, kendi iç huzurunu da kaybeder. “Sulayacak vaktin yoksa çiçek ekme” sözü, hayatın bütün alanlarına uygulanabilecek bir ölçüdür. Dostluklarda, ailede, işte, toplumda bu değerlendirme geçerlidir. Başlamak kolay, devam ettirmek zordur. Ama gerçek değer, zora sabretmekte ve emaneti zayi etmemektedir. İnsan, başladığını sürdürebildiği ölçüde güçlüdür. Çiçeği yaşatmak, aslında kendi ruhunu yaşatmaktır. Sulayamadığın her çiçek, aslında ihmal ettiğin bir emanettir.
Nesil yetiştirmek, çiçek bakmak gibidir. Evlatlar birer çiçektir. Bu çiçekler zararlı böceklere yem edilmemelidir. Peygamberimiz; evlatlara eğitim ve güzel ahlâkı miras olarak tavsiye etmiştir. Emin ellerde yetişmeyen evlatlar zayi olmaktadır. İnsanlığa hizmeti olacak proje zekalarına sahip olunmadığı için süper zekalı evlatlar karanlıklarda harcanmaktadır. Elinde tutulup, yol gösterilemediği için nice çocuklar sokaklarda yürümekte ve büyümektedir. Aileler çocuklarını büyümekte ama yetiştirememektedir. Bu nedenle de; neredeyse tamamı Müslüman kimliğine sahip toplumda her tür günah işlenmekte, olumsuzluklar yaşanmaktadır. Sulanamayan çiçek zayi olur, yetiştirilmeyen çocuklar yem olur. Doğumunda sevinilen çocuklar için büyüdüğünde ağlamak büyük bir kayıp işaretidir. Göğsünde çocuğunu büyüten annenin, çocuk büyüdüğünde göğsü yanmakta, gözü yaşlanmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.