Mustafa Cemal Tomar

Mustafa Cemal Tomar

KADER KAVRAMI VE İSLÂM TEOLOJİSİNDEKİ YERİ

Kader konusu Türkçemize yaygın bir şekilde girmiş olup, "alınyazısı", "kader mahkumu" gibi ifadelerle anılmaktadır. Kader genellikle determinizm( Her şeyin bazı değiştirilemez kurallar çerçevesinde belirlendiğini savunan determinizme göre aslında insan bile özgür iradesi ile karar alamaz. Her türlü kararımızın belirli nedenler ve sonuçlara göre düzenlediğini de öne süren determinizm nediri incelemek gerekir veya fatalizm. Fatalizm, yazgıcılık, kadercilik, tüm eylemlerin ya da olayların evrendeki yasaların boyunduruğunda olduğunu vurgulayan bir felsefi öğretidir. ) olarak anlaşılırken, İslam teolojisinde (.Tanrı, yaratılış, cennet, cehennem, din, ibadet gibi konuları inceleyen bilime Teoloji denir ) daha çok ilmi ilahidir ve Allah'ın olacak her şey hakkında bilgi sahibi olmasıdır. İslam'da kaderin kayıtlı olması insanın iradesini iptal etmez, bu anlayış Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'te yaygın olarak kabul edilir.

Kader Kavramının Etimolojik ve Teolojik Anlamı
Etimoloji Nedir?Bir sözcüğün ya da dildeki benzer bir kullanımın gelişme sürecinin ilk ortaya çıkışından itibaren izlenmesi, hangi dillerde ne şekilde yayıldığının tespit edilerek parça ya da bileşenlerinin analiz edilmesi bilimidir. Arapça'da kader kelimesi "ölçü" anlamına gelir ve Kur'an-ı Kerim'de "Biz her şeyi bir ölçü ile yarattık" ifadesiyle belirtilir. İslam'da kader kavramı, Hz. Peygamber'in Cibril hadisinde açıklanan şekilde daha geniş bir anlam kazanmıştır. Cibril hadisinde Allah Resulü'ne sırayla İslam, iman ve ihsan sorulduğunda, imanın altı şartından biri olarak kader de yer almıştır.

İslam'da Kader Anlayışının Gelişimi
Kader meselesi ilk dönem (Hz. Peygamber'den hemen sonraki dönem) ve tabiin döneminden itibaren konuşulmaya başlanmıştır. İslam'ın yayılmasıyla Helenistik felsefe ( 1990'lardan bu yana ortaya çıkan, çeşitli şekillerde eski Yunan dini uygulamalarını canlandırmaya yönelik dini hareketleri ifade eder. ) de İslam'a girmiş ve İslam alimleri kaderi kapsamlı bir şekilde açıklamaya mecbur hissetmişlerdir.
İslam'da kader konusunda farklı gruplar oluşmuştur: Mutezile, Eserizm ve Cebriye.

İslam'da Kader Anlayışının Farklı Grupları
Mutezile, kaderi makro kozum planında inkar etmez ancak insanla ilgili bölümünü inkar eder ve insanların kendi fiillerini yarattıklarını söyler. Eserizm, İmam Ahmed Hanbel'in ekolünden gelen bir grup olup, kaderi tamamen kabul eder ve insanların ne yazılmışsa onu yaşayacaklarını savunur. Cebriye mezhebinde tamamen fatalizm vardır, insan iradesi illüzyon olarak görülür ve insanlar bir hayal aleminde yaşadıklarını fark etmeden kendi programlarını yaşarlar.

Batı'da Kader Anlayışı ve İslam'daki Hadisler
Batı'da kader konusunda liberteryen, compatiblizm ve incomp-compatiblizm gibi farklı görüşler vardır.
Hz. Peygamber'in kaderle ilgili hadislerinde detaylı açıklamalar bulunmamakla birlikte, "İyi amellerinize devam edin, her şey gene Allah'ın takdiri olduğu gibi olur" şeklinde ifadeler vardır. Hz. Ömer döneminde kader anlayışı daha da gelişmiş, bir suç işleyen kişinin "Bu benim kaderimde yazılıydı" diyerek suçu Allah'a izaf etmesi üzerine iki kat ceza verilmiştir.

Kader Anlayışının Tarihsel Kökenleri
Kader anlayışı çok eski bir tarihe sahiptir ve Yunan felsefesinde Zino of Stium'a kadar gider. Zino of Stium, cebriliği çıkaran ilk kişi olarak bilinir ve "Başınıza ne gelirse olduğu gibi kabul edin, acılara dayanın" şeklinde Stoik anlayışa dayanır. Epicurus ise cüzi iradenin var olduğunu ve insanın ona hakim olduğunu savunur, ancak Yunan felsefecileri ikisinin bir araya getirme metodolojisini bulamamışlardır.

Hristiyanlık ve İslam'da Şer Problemi
Hristiyanlar meseleye el atmış, Augustine of Hipo gibi teologlar şer yönünden yaklaşmış ve gerçek anlamda mutlak şer olmadığını, şer sadece iyiliğin olmadığı yerde var olduğunu savunmuş. Thomas Aquinas, İslam teologlarından etkilenerek şer ve kader meselesini birleştirmeye çalışmış. İslam teologları bu meseleyi çözmüş, özellikle İmam Ebu Hanife'nin "Fıkıhül Ekber" kitabında kaderin cebri değil, kozalite (nedensellik ilkesi) açısından ele alınması gerektiği belirtilmiş. Allah Teâlâ tarafından yaratıldığını ifade ediyor. Bu ayet, İslam tarihinde kader-irade denkleminde önemli bir yer tutuyor ve insanların fiillerinin Allah tarafından yaratılmasıyla irade arasında bir çelişki sorgulanıyor. Kur'an-ı Kerim'in diğer ayetlerinde "Siz dilediğinizi yapın, Allah her şeyi görüyor, biliyor ve sorumlu tutulacaksınız" şeklinde irade olduğunu açıkça işaret ediyor.

İrade ve Yaratılma Meselesi
İslam alimleri, insan iradesi ile bir şeye karar verip, o şeyi kesbeder ve Allah'a o şeyin yaratılması için istekte bulunur. İnsan bir kolunu kaldırması için vücudunda yüzlerce hadise oluyor, ancak bu hareketlerin hiçbiri insanın kontrolünde değil, sadece bir karar veriyor. İrade, neticeyi yaratan Allah'ın, isteyen ve dileyen insanları sorumlu tutan bir unsurdur.

Hz. Musa ile Hızır'ın Seyahati
Kur'an'da anlatılan Hz. Musa ile Hızır'ın seyahatinde, Hızır'ın Allah'ın ilmine sahip olduğu ve gelecekte olacak bazı olayların değişmesi için faaliyetler gösterdiği belirtiliyor. Hızır'ın yaptığı üç önemli eylem: bir geminin batırılması, bir çocuğun öldürülmesi ve bir duvarın yıkılması. Hızır'ın ileride olacak hadiselere vakıf olması, Allah'ın bildirmesiyle mümkün oluyor.

Hızır'ın Hayatı Hakkında Farklı Görüşler
Hızır'ın hayatı konusunda iki görüş var: bazıları sadece Hz. Musa devrinde yaşamış olduğunu, diğerleri ise her zaman var olduğunu ve farklı bir tabakada manevi bir hayat yaşadığını savunuyor. Hızır'ın insanlar arasına gelip görünebildiği, dilerse yiyip içebildiği, dilemezse yiyip içmediği belirtiliyor. Kur'an-ı Kerim'de Hızır diye geçmiyor, daha sonra rivayetlerle gelmiş.

Kader ve Allah'ın İlimi
Allah'ın ilmi değişmediği için, Hızır Aleyhisselam'ın değiştirdiği şeyler insan açısından değişen şeylerdir.
Bir insan kötü bir yaşam tarzı sürdürse de tövbe edip sağlıklı bir hayat sürerse, kaderi değişmez, sadece kendi açısından değişmiş gibi görünür. Levh-i Mahfuz'da her şey yazılıdır ve Allah'ın ilmi değişmez, ancak biz zaman diliminin içinde mahkum olduğumuz için kaderimiz bizim açımızdan değişebilir.

Kader Anlayışı
Hz. Muhammed'in bir hadisinde, bir bedevi devesini bağlayıp sonra tevekkül etmesi tavsiye edilmiştir. İslam'da kader anlayışı, gerekeni yapmaktır; başımız ağrıyorsa aspirin içelim, sonra tevekkül edelim.

Allah'ın İlmi ve Kudreti
Bazı felsefeciler Allah'ın ilmi ve kudreti arasında çelişki olduğunu iddia ederler, ancak Allah için yarın diye bir şey yoktur. Allah için bütün zamanlar aynı anda mevcuttur, bu nedenle ne kudretini ilmi iptal eder ne de ilmini kudreti iptal eder. Kader, cebriliği anlamadığımız bir ilimdir; ilim tamamen maluma tabidir, malum ise ilime tabi değildir.

İnsan İradesi ve Kader
Bir maç örneğinde, bir takımın maçı önceden bilmekle o takımın kaybetmesi arasında bir bağlantı yoktur. İnsan iradesi kaderde çok önemlidir, ancak makro planda bizim müdahalemiz çok sınırlıdır. Selâm ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Cemal Tomar Arşivi
SON YAZILAR