Mustafa Cemal Tomar

Mustafa Cemal Tomar

ŞU İNCELİĞE BAKAR MISINIZ?

"Ev alma komşu al" boşuna dememişler. İki komşu varmış bir apartmanda. Biri fakir, biri zengin. Fakir olan aile hep bir şeyler istiyormuş zengin aileden... Zengin ailenin hanımı bir gün çocuğuna: Evlâdım komşuya git de tuz iste onlardan. Çocuk: Ne tuzu anne? Ev tuz dolu demiş. Anne: Evlâdım biz de komsumuzdan bir şey isteyelim ki, ihtiyaç duyduklarında istemeye yüzleri olsun demiş. İyi bir incelik değil mi?

Karlı bir günde yoğurtçu bir dervişin evini çalmış. Evin hanımı hemen atılarak dervişe " yoğurda ihtiyacımız yok" demiş. Derviş cevabı yapıştırmıs: Bizim ihtiyacımız yok ama yoğurtçunin var demiş. Şu zerafete bakar mısınız? Edep sadece insana değil, canlıya cansıza, zamana, mekâna gösterilir, Çünkü yaratılmış her șey bizim içindir. Hepsi Mevlâmız'in bize lutfettiği nimetlerdir. 1920`de vefat eden Halvetî mürşidi Ahmed Amiş Efendi, bir gün dervişleriyle yolda gidiyordu. Bir dervişi ayağıyla yol üzerindeki bir taşı kenara itti. Bunu gören mürşid dervişi şöyle uyardı: Ayağınla itme o tașı. Çünki o Allah'ı zikrediyor. Bu yüzden "hürmet göster, elinle al, kenara koy." Peki, bu zat bu ilginç edebi nereden öğrenmiş? Kulaktan dolma değil, Şu âyetin hakikatine erdiği için: "Göklerdeki
ve yerdeki her şey Allah'ı tesbih etmektedir.

Örümcek ağlarını evinden temizle, onların varlığı bereketi kaçırır. Lakin örümcek ağlarını öğleden önce temizlemek gerekir. Böyle yapılırsa örümcek başka bir yerde akşama kadar kendine bir yuva yapar ve gece zahmet çekmez. Tabi bu incelikte olmak bilgi işidir. Allah Teâlâ'nın resulü bir gün Kabe'ye giderken yolda ezân ile dalga geçen yahudi çocuklarına rastlamış. Aralarından birinin sesi çok güzeldi ve o ezânı ağzını eğip bükerek söylüyor diğerleri de ona gülüyordu. Bizler olsak ne yapardık bu durumda ? Şiddet, ya da hakaret…? Allah Teâlâ'nın Rasülü onların yanlarına yaklaştı öncelikle elini kaldırarak selam verdi (bu piskolojide benden size zarar gelmez anlamında) Ve ” Az önce çok güzel bir ses duydum, o sizden mi geldi ? ” diye sordu.

ocuk güzel ses deyince sevindi tabi hemen öne atıldı evet ben söyledim dedi. Efendimiz ona senin sesin ne kadar güzeldir öyle. Seni su mescide götürsem ordaki amcalara da söyler misin dedi. Çocuğun gururu okşanmıştı mutlu oldu söylerim ama ben ezânı bilmiyorum ki dedi. Olsun ben öğretirim sana dedi Ve o söyledi çocuk tekrarladı bu şekilde ezberledi. Sonra efendimiz elinden tuttu diğer çocuklar ile birlikte mescide gittiler ve Resul yol boyunca onun saçını okşamıştı. Mescid’te okuyunca oradaki sahabeler de güzel övgülerde bulundu çocuğa. Kendini çok iyi hissetmişti çocuk. Efendimiz çocuğa yaklaşarak senin sesin çok güzel ben seni Mekke’ye göndersem orada Kâbe’ye müezzinlik yapmak ister misin dedi.

Şu insan kazanma sanatına bakar mısınız… Çocuk farkında bile olmadan müslüman olacak. Oralarda Kâbe’de müezzinlik herkesin bildiği bir şey, konuşulan bir şey, çocuk da bunu biliyor, büyük bir şey olduğunu biliyor ve çok hoşuna gidiyor bu durum. Kabul ediyor. Ve yıllar sonra.. Işte bu çocuk Ebu Mahsure… Fakat onun diğer müezzinlerden bir farkı var, saçları çok uzun hatta o kadar uzun ki saçlarını sarıp bir keseye koyuyor o şekilde geziyor. Onu gören ve bu olayın mahiyetini bilmeyenle Ya Mahsure bir de müezzinsin neden kesmezsin bu saçlarını bu ne hal diyor. O böyle diyenlere içleniyor ve diyor ki : Nasıl keserim ben bu saçları bu saçlara kim dokundu siz biliyor musunuz benden nasıl kesmemi istersiniz” diyor.Bu saçlara Resulullah in elleri dokundu. Kesemem demek istiyor. Bizler kendi çocuklarımıza bile böyle sabırlı böyle anlayışlı olamıyoruz. Resulullah örnek bir eğitimciydi. Vesselâm.

İnceliğe bakar mısınız ? Eskiden "Kapıyı kapat" denilmezmiş. Allah kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş. "Kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş. Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edeptenmiş... “Lambayı söndür” demezlermiş. Allah kimsenin ışığını söndürmesin. "Lambayı dinlerdir" derlermiş. Lamba yakılmaz, uyandırılırmış... Uyuyan birisi uyandırılmak İçin sarsılmaz veya adı ile çağırılmazmış. "Agâh ol, eren ol" derlermiş. Nezaket, incelik, edep her işin başı imiş de ondan... Hanımlar beylerine "Efendi" derlermiş, "siz" derlermiş. Hanımefendiliklerini gösterirlermiş... Kapı eşiğindeki misafirlere ait ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş.
"Git bir daha gelme!" der gibi değil de; "Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsa" dercesine dizilirmiş... Kurra Hafız Nuri Aydın Hocam bu yazı üzerine beni arayarak konu ile alakalı olarak bir katkı sağladı. Anlattığı mevzuyu değerli buluyor ve yazıma ilave ediyorum. Baba- oğul çarşıya gidiyorlarmış. Bir gün baba oğluyla çarşıya giderken yolu değiştirmiş. Yok ön beş dakika uzamış. Bunun sebebini oğul babaya sorar. Baba şöyle cevap verir: Oğul her zaman kullandığımız yol üzerinde hani bir bakkal vardır. Bakkala emaneten para vermiştim. Günü geldi parayı veremedi. O yoldan gider de adam bizi görseydi canı sıkılabilir, meseleyi dert edinebilir diye bu yolu seçtim. İnceliği ve zerafeti görüyor musunuz? Nuri Hocama katkısından dolayı teşekkür ederim.

Emekli öğretmenlerimizden araştırmacı yazar, hemşerim İsmail Zengin Ağabeyimiz yazımın yorumlar bölümünde güzel ve anlamlı bir katkı sağladı. Değerli bulduğum yazıyı yazıma ilave etmek istiyorum. Mustafa Bey merhaba, yazdıkların çok anlamlı ve değerli olduğu kadar günümüzde çok ihtiyaç duyulan erdemli davranışlardan. Sizi kutluyorum. İzninizle ben de bir katkıda bulunayım: Mahallenin birinde çocuklar zamanlı zamansız toplanır ellerindeki birer teneke parçası vurarak gürültü yaparlar mahalleyi rahatsız ederlermiş. Mahalle eşrafından birisi, bir gün çocukları bir araya toplamış, onlara" Bakın çocuklar sizin bu rastgele teneke çalmanız mahalle halkını çok rahatsız ediyor. Eğer söylediklerimi yaparsanız size para vereceğim" demiş. Kural şöyledir: Çocuklar günün belirli saatlerinde ellerindeki teneke parçalarına vurarak gürültü yapacaklar ve ay sonunda ücretlerini alacaklar. Süreç bu anlaşma üzerine devam ederken, para ödeyen kişi bilerek ay sonlarında para vermeyi aksatmaya başlamış. Çocuklar bu işten razı olmasalar da teneke çalmaya devam etmişler. Sonunda adam para vermeyi iyice aksatınca çocuklar adamı protesto ederek teneke çalmaktan vazgeçmişler. Böylece mahalle halkı çocukların çıkardığı gürültüden kurtulmuş. İsmail Zengin Hocama teşekkür ederim. Bir başka yazıyla buluşmak üzere...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Cemal Tomar Arşivi
SON YAZILAR