AHİRET DERDİ OLANIN DÜNYASI DA DÜZGÜN OLUR…

İnsanın hedefi, hayatının yönünü belirleyen en güçlü pusuladır. Kalbin neye kilitlendiği, gözün neyi aradığı, aklın neyin peşinden koştuğu; insanın hem dünyasını hem ahiretini şekillendirir. Bu yüzden “Kimin derdi ahiret olursa dünya ayağına gelir” sözü, sadece bir teselli değil; hayatın işleyişine dair derin bir hikmettir. İnsan kalbini ahirete çevirirse, dünya peşinden sessizce gelir. Çünkü dünya, kendisi için koşanlardan kaçar; ahiret için koşanların ise ayağına serilir.

Nitekim Resûlullah (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurur: “Kimin arzusu ahiret olursa, Allah onun kalbine zenginliği koyar, işlerini derli toplu kılar; artık dünya boyun eğerek onun peşinden gelir. Kimin hedefi dünya olursa, Allah iki gözünün arasına fakirliği koyar, işlerini darmadağınık eder. Neticede dünyadan da eline, kendisine takdir edilmiş olandan fazlası geçmez.” Bu söz, insanın iç dünyası ile dış dünyası arasındaki görünmez bağın en açık izahıdır.

Ahireti dert edinen kimse, kalben zenginleşir; çünkü değerini kaynağından alır. Parayla ölçülmeyen bir huzur, eşyayla sınırlanmayan bir güven, makamla değişmeyen bir vakar sahibi olur. Dünyanın geçiciliğini kavramış biri için, dünyanın sunduğu imkânlar amaç değil emanettir. Bu nedenle dünya yük olmaz, dünya; onun arkasından gelen bir hizmetkâra dönüşür. Böyle insanın işleri yoluna girer, zihni berraklaşır, kalbi ferahlar. Çünkü o, kalbini doğru yere bağlamıştır.

Hedefi sadece dünya olan kişinin hâli bambaşkadır. O, ne kadar kazanırsa kazansın, içindeki fakirlik kapanmaz. Çünkü dünya arzusu, insanın gözünü doyurmaz; aksine açlığını artırır. İki gözünün arasına yerleştirilen fakirlik, bu kişinin sürekli bir eksiklik hissiyle yaşamasına sebep olur. Ne kadar malı olsa yetmez, ne kadar imkânı bulsa doyamaz, ne kadar yükselse tatmin olmaz. Çünkü kalp zenginliği olmadan maddi zenginlik insanı büyütmez; sadece yük eder. İşleri de dağınık hâle gelir; planları karışır, enerjisi tükenir, emekleri birbirini boşa düşürür. Kimin hedefi dünya ise, uğrunda koştuğu bu dünya ona hiçbir zaman gülmez ve hiçbir zaman istediğini tam vermez. Zira Allah takdir etmediği sürece, insanın eline bir lokma bile geçmez.

Bu hakikat, hayatın her safhasında kendini gösterir. Ahireti hedefleyen insan, dünyada da dürüsttür, ölçülüdür, kanaatkârdır. Kanaat gösterdiği için Allah ona bereket verir. Helâli gözettiği için Allah ona huzur verir. Kimseye haksızlık etmediği için Allah ona ağırlık verir. Böyle olunca, dünya nimetleri onun için imtihanı kolaylaştıran araçlara dönüşür. Bir kalp için en büyük saadet; Allah’ın ona “yetiyor” hissi vermesidir. İşte bu, gerçek zenginliktir.

Dünya sevgisine kapılan kimsenin en büyük zararı, kendisine olur. İç huzuru kaybolur, sabrı azalır, merhameti zayıflar. Gözleri hep başkalarının elindedir. Kendi nasibine razı olmayı unutur; Allah’ın takdirini değil, insanların takdirini önemser. Bu hâle düşen biri; biriktirir ama bir türlü sahip olamaz, kazanır ama tadını çıkaramaz, yükselir ama huzura eremez. Çünkü ahireti kaybeden, dünyanın içinde de savrulmaya mahkûmdur.

Hakikat şudur; insanı güçlü yapan dünya değil, kalbin ahirete açtığı penceredir. İnsanı zengin yapan para değil, kalbine yerleştirilen kanaattir. İnsanı derli toplu kılan makam değil, niyetinin temizliğidir. Herkes kendi niyetiyle sınanır. Kalbi ahirete bağlı olan; dünyayı yormaz, dünya onun yoluna gelir. Kalbi dünyaya bağlı olan ise; hem dünyayı hem kendini tüketir, sonunda eline sadece takdir edilmiş olan geçer. Ne bir eksik, ne bir fazla olur.

Bu nedenle insanın en büyük hesabı; geleceğe değil ahirete olmalıdır. Zira ahireti merkeze alanın dünyası da düzen bulur, dünyayı merkeze alanın ahireti de dünyası da karmaşaya düşer. Zaman, bu hakikatin doğruluğunu herkese mutlaka gösterir. Ahiret hesabıyla yaşayanın dünyası hayırlı ve bereketli olur. Dünyası hayırlı olanın ahireti de güzeldir. Dünya ahiretin tarlası, ahiret dünyanın hasat alanıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR