Mustafa Cemal Tomar

Mustafa Cemal Tomar

BİZ BİZEYİZ, OLMAZ!

Olmaz efendim! Hep biz bize niye oluyoruz? Biz zaten her gün beraberiz. Açılalım şöyle bir dünyaya. "Bütün mükevvenatı Cenab-ı Hâk bizim için var etti" demiyor muyuz? Ne yani kendi kabuğumuzun içinde kalakalmışız.

Bilgi notu: Tırtılların kelebeğe dönüşmeden önce yaklaşık 2 hafta boyunca içinde kaldıkları korunaklı yapıya koza denir. Kozalar, tırtılların dudaklarındaki ağlardan yapılsa da çevre ve iklim şartlarına karşı son derece dayanıklıdır. Bu nedenle halk arasında kozalar için ''koruncak'' kelimesi kullanılır. Tırtıllar 2 hafta kozalarında kalsa bile orada değişime uğrayıp kelebeğe dönüşüyorlar. Sonra da kozalarından ayrılıyorlar.

Düzenlediğimiz sosyal faaliyetlerin içinde hep biz varız. Efendim tefsir dersi düzenleriz yıllarca, dinleyiciler aynı, konferanslar tertip ederiz sadece bizden olan cemaatı çağırırız, iftar sofraları kurarız, iftarcılar hep bizim dostlerımız, mitingler düzenleriz, dinleyiciler bizim partiye üye olanlar, camideki cemaatimiz aynı, vaaz ettiğimiz cemaat da hep aynı..Tesatüfen birileri dışardan gelirse ayrı mesele. Ayrıca bizim cemaat bu seminerleri, bu konferans ve vaizleri çok dinlemiş, yüzlerce kere dinlemiş. O cemaatin bir çoğu konferans ve vaaz verecek düzeyde. Kime ne anlatıyorsun sen..

Alışılmış hayatını boz, konforlu kozandan çık, bulunduğun çevrenin dışına bir göz at. Orada çok farklı ortamlar göreceksin. Tebliğe, yardıma muhtaç insanlar var. Onlar da nihayetinde Hâk Teâla' nın kullarıdır. Onları aramıza alıp cemaatimize ve cemiyetimize katmak mühim vazifelerimizden birisi değil mi yoksa? Ben filân yerde konuşma yaptım, beni çok kişi dinledi. Ne güzel, alkışlıyorum. Peki, seni ilk defa dinleyen kaç kişi? Karşıt görüşten kaç insan ikna edip oraya getirdik.. deist ve ateist gençlerimizin dert ve sorunları ve sorularını hiç dinledik mi? Bir ahtapot misali sarıp sarmaladık mı? Yakınlık gösterdik mi?
Araf Suresi' ndeki şu ayetlere kulak verelim.
12 - (Allah) buyurdu: "Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?" (İblis): "Ben, dedi, ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."
13 - (Allah) buyurdu: "Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın."
14 - (İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."
15 - (Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin."
16 - "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım."
17 - "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın."
18 - (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." Kur'an'ı Kerim'in son süresi ve son ayetini de hatırlatalım. " Mine-l Cinneti ve Nnâs" " O şeytan çin veya insandan da olabilir" demektir. Burada paylaştığım ayetleri dikkatlice bir kaç kere okuduktan sonra 17. Ayete bir daha bakalım, bakalım da bakalım.

Buraya kadar mesele anlaşıldı sanırım. Şimdi de günümüze gelelim..Gençliğimizle beraber her yanımızı Araf 17'de belirtildiği üzere şeytanın yeryüzündeki versiyonları; önümüzü- arkamızı, üstümüzü-altımızı, içimizi-dışımızı, beynimizi-kalbimizi, ekonomimizi-siyasetimizi, yönümüzü- yordamımızı bir ahtapot misali sarıp sarmaladı mı? Ne dersiniz acaba?

Şeytan yaptığı yemine sadık kalarak, emellerini gerçekleştirerek çalışıyordu. Bu cümle doğru ama gerçeği tam efade etmiyor. Cümlenin doğrusu şudur. Şeytan düzeni kurmuş, emellerini gerçekleştirmek için seni- beni aparat olarak kullanıyor. En büyük gaflet bu kullanmışlığı fark etmemektir. Cihat ve ibaret yapıyorum zannıyla düşmanların değirmenine su taşımaktır. Maalesef insanlık bir kaç asırdan beri bu derin gafletin içindedir. Gaflet uykusu derinleşerek devam etmektedir.

Düşman kendi silahıyla bize vuruyor görüşü yanlıştır. Nasıl yani; Kaynağı bizden alıyor, fabrikalarda çalışan işçiler de bizden. Yani ezilenlerden. Mühendisler de çoğu bizden. Silahları kullanan askerlere verilen maaşlar da bizim alın-terimizden çalınan paralardan. Onların işi sadece strateji belirlemek, sevk ve idare etmektir. Olan biten neticeleri kontrol etmektir.

Kısaca şeytan görevini yapıyor. Biz ise halâ kendi kozamızda gaflet uykusundan gözlerimizi açamıyoruz.Kendi cemaatimiz ve cemiyetimizin dışına çıkamıyoruz. İnsanlık elden gidiyor, ahlâk çöküyor, iffet-namus kavramları tarih oluyor, milleti millet yapan unsurlar bir bir yok oluyor, aile yapısı parçalanıyor, vatan toprakları yârenlere peşkeş çekiliyor, dinimizin güzelliklerinin yerine başka inançlar ihtas ediliyor, Kur'an ve Sünnet-i Seniyye tartışılır hale getiriliyor, Kur'an'ın haram ve helâl kelimeleri fetva ismi altında yer değiştiriltiyor, gençlik elden gidiyor, deist-ateist oluyor. Biz halâ "biz bize" eğitim veriyoruz. Kabuğumuzu kurup dışına çıkamıyoruz.

Günümüzde düşmanın silahıyla silahlanmak yetmiyor. Düşmanın silâhının bir üst versiyonunu üretmek zorundayız. Rakibi yenmenin, dize getirmenin kuralı budur. Bir madde düşünün. Madde üzerinde zıt yönde aynı kuvvet uygulandığında madde yerinde kalır. Düşmanı yerinden etmek için gücünüzü artırmalısınız.

Başta gençlerimize sahip çıkmalıyız. Şeytanın düzeni bizi ve bütün insanlığı sarıp sarmaladı maalesef. Bütün bu prangaları kırıp atmalıyız. İslâmi ölçülerin ışığında bulunduğumuz kabuğu kırarak insanlığa açılmamız gerekir. Peygamberimiz (SAV)'in tebliğ uygulamalarını günümüze taşımamız gerekir. Yıllardan beri, camilerde, cemaatlerde, tarikarlarda, okullarda, tefsir derslerinde, konferanslarda, seminerlerde vs yerlerde yetişmiş milyonlarımız var. Bunları bir talebe gibi gôrüp hep kabuğun içinde tutmak bir gaflettir. Her biri sahaya sürülmeli, insanlığın kurtuluşu için mücadele etmelidir.

Selâm ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Cemal Tomar Arşivi
SON YAZILAR