YARGI - SİYASET - CEMAAT

Yaklaşık altı yıldan beri adliye koridorlarını tanıyıp, haftanın nerede ise iki gününü o koridorlarda geçiren birisi olarak Hükümetin adli yargı konusundaki serzenişlerini bundan altı yıl önce gazeteyi kurduğum günden bu güne dek nasıl dile getirdiğimi beni okuyan herkes çok iyi bilir. Avrupanın tamamına yakın ülkesinde Cumhuriyet Savcıları ile Avukatlar aynı yerde otururlar, iddia makamı ile savunma Avukatları aynı statüdedirler, aynı yerde otururlar. Dünyanın bir çok yerinde durum Avrupa'daki uygulama gibidir, bazı ülkelerde Cumhuriyet Savcıları sadece sanıkla ilgili aleyhte olan delilleri toplar, ama bir çok yerinde bizdeki uygulama gibi Cumhuriyet Savcıları Sanığın lehinde ve aleyhinde olan delilleri toplamakla yükümlüdürler. Ancak ülkemizdeki uygulamaya baktığımızda Cumhuriyet Savcıları genellikle sanığın aleyhinde olan delilleri toplarlar, lehinde olan delilleri ağırlıklı olarak dosyaya koymazlar veya araştırma gereği duymazlar. Durum böyle olunca da hazırlanan iddianameler sanıkların aleyhinde hazırlanmış olurlar, oysa ki sanığın lehinde olan deliller dosyaya konulmuş olsa, sanık ya Beraat edecek veya tutuksuz yargılanacak. Cumhuriyet Savcılarının büyük bir kısmı vatandaşların tutuklanmasından keyif alırlar, insanların mağdur olması onları o kadar mutlu eder ki anlatamam. Ne demek istediğimi kendimden bazı örnekler vererek açıklamaya çalışayım; 2007 yılında yaşadığımız şu meşhur A Takımı operasyonunda ben ve Kayıkçıbaşını tutuklamaya sevk eden Cumhuriyet Savcısına olayları tüm detayları ile anlatmış olmamıza rağmen Kenan Bey'e aynen şu ifadeyi kullandı “Bu dedikleriniz doğru, haklı da olabilirsiniz ancak bu kadar tantanadan sonra sizi serbest bırakmamız çok zor olur” Düşünebiliyor musunuz tüm ülke genelinde sizlerle ilgili olur, olmaz, saçma sapan bir iddianame konuşuluyor, bu operasyonu başlatanlar işin içerisinden çıkamayacaklarını görünce bari bir kaç ay içeride yatsınlar da ortalık da durulsun mantığı ile sizleri tutuklayacaklar, aradan altı küsür yıl geçtikten sonra siz BERAAT edeceksiniz, bir sürü soysuz, şerefsiz gazeteci bozuntusu ise sizler için olumsuz haberi yapacak ondan sonra pardon anlamına gelen Beraat kararı verilecek.

Bu yaşananlardan sonra sizi yok edemeyenler bu kez iki yıl geçince yazdığınız köşe yazıları, yaptığınız adam gibi haberlerden rahatsız olanlar onbeş yirmi kişilik bir grupla silahlı, sopalı, jiletli, bıçaklı aletlerle size saldıracaklar, siz de kendinizi korumak için silahınızı çekip onlardan birisini vuruyorsunuz, bu eyleminiz TCK'nın 26,27, 28. Maddeleri gereği nefsi müdafaa olduğu açıkça hükme bağlanmış olmasına rağmen sizi tekrar tutuklayıp cezaevine gönderecekler ve tam dörtbuçuk ay tekrar cezaevinde kalacaksınız. Ondan sonra sizleri de size saldıranları da salıverecekler. Bu operasyonlarla sizi bitiremeyeceklerini anlayınca bu kez siyasetçi- cemaat- yargı üçgeni devreye sokulmak sureti ile yeni bir tezgahla karşı karşıya geleceksiniz, uyduruk iki iki isimle şikayet edileceksiniz, çoluk çocuğunuz da dahil olmak üzere yedi sülalenizin telefonları dinlemeye alınacak ardından 2012 yılının Kasım ayının 23. Gününün sabahı saat 6.30 da eviniz, iş yeriniz, yazlığınız, araçlarınız, personelinizin evleri aranacak, ardından tutuklanıp Emniyet müdürlüğüne getirileceksiniz, orada gece sabaha kadar uyku uyumaksızın ifade vereceksiniz. Gündüz yorgunluktan ayakta durma imkanınız olmamasına rağmen Cumhuriyet Savcısı sizi oturtma nezaketinde dahi bulunmayacak. Siz ayaklarınızdaki rahatsızlığı anlatmanıza rağmen aynı savcı hayır oturamazsın diyecek kadar gaddarane ve hasmane davranacak. Daha sonra aynı savcıya gidip görüşmek istediğinizde “Biz sanıklarla görüşmüyoruz” diyecek kadar da taraflı davranacak, hani savcılar sanıkları lehinde ve aleyhinde olan delilleri toplayacaklardı, belki lehimizde olan bir durumu anlatmak için kendisine gittik bu nasıl tarafsızlık ilkesi, nasıl savcılık bana anlatır mısınız. İfadenizi verirken Cumhuriyet Başsavcısı savcıyı arayıp yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorduğunda ise herşeyin yolunda olduğunu söyleyen savcı sizin orada olduğunuzu bilmesine rağmen bu cevabı verebiliyorsa burada akıllarda bazı sorular kalmayacak mı? Ancak her şeye rağmen Devlet adamına yakışır vakarda ve olgunlukta olan Hakim sizin halinizden anlayıp ifade verirken sizi oturtacak ve ifadenizi öyle alacak. Ardından hazırlanan iddianamede sizin telefon görüşmelerinizin bazı yerleri kesilip aleyhinizde olan yerler dosyaya konulacak ama lehinize olan hiç bir konuşma dosyada yer almayacak ondan sonra da buna Hukuk veya adli yargılama diyeceksiniz öyle mi?

Adliye- Emniyet-siyaset bürokrasisinde o kadar enteresan şeyler yaşadım ki anlatamam, üst düzey emniyet görevlisi cemaat mensubu, siyasetçi cemaat mensubu, üst düzey yargı görevlisi cemaat mensubu, telefonlarını kapatıp bir araya geliyorlar ve şehrin geleceğini dizayn etmeye çalışıyorlar, bu dizaynı yapabilmeleri için önlerindeki en önemli engel olan DENGE gazetesini ve sahibini bitirebilmek için ne yapılacağını da o toplantılarda karara bağlayacaklar. Yüce Allah Kuran'da “VE mekeru ve mekrellah vellahu hayrulmakirin” buyurmaktadır, yani onlar Allaha hile yaparlar ama Allah hilelerin en iyisini bilendir buyurmaktadır. Biz yegane güç ve kudret sahibi olan Allah'a sonsuz iman eyledik, O'na inkıyad etledik, O'na teslim olduk, çok çile çeksek de gün geldi herkes yaptığı ile yüzleşti, yüzleşiyor ve de yüzleşecek. Şehirdeki tüm üst düzey yönetici, siyasetçi, bürokrat ve gaztecileri dinleyip cemaat mensubu siyasetçiye her gün rapor verenler şimdi ne yapacaklar çok merak ediyorum. Gerek Devlet adamları, gerek siyasetçiler, gerekse yargı mensupları yaptıkları işi yasalara, vicdanlarına ve imanlarına göre yapar iseler sorun yok ama talimatları ağabeylerden, ablalardan ve cemaat liderlerinden alanlar kıyamet sabahı da şefaati onlardan beklesinler, gerçi onlara sorsanız o ablalar ağabeyler şefaat edecek durumdadırlar ama onu benim külahıma anlatsınlar. Yine bana ayrılan yeri aştım. Sözlerime son vermek zorundayım.Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR