Şehrimizin asayişi diğer şehirlere...

Şehrimizin asayişi diğer şehirlere oranla nasıl?

Asayiş sorunu, her şehrin en önemli sorunlarının başında geliyor. Tarihin her döneminde devlet olmuş veya olamamış toplulukların en önemli sorunlarının başında, güvenlik sorunu gelir. İşte bu nedenledir ki, Osmanlı Devleti fethettiği topraklarda dileyen tebaayı, dinini değiştirmeksizin cizyesini ve diğer vergileri ödemek kaydı ile mal ve can güvenliğini teminat altına almıştır.
Güvenlik örgütlerinin yetersiz kaldığı veya görevini gereği gibi yapmadığı bölgelerde doğan boşluğu, illegal örgütler yapmaya kalkar. Bu kez hem vatandaş mağdur olur, hem devlet otoritesine halel gelir. Osmanlı Devleti'nde eşkıyaların ortaya çıkması da bu nedenle olmuştur. Olaylara zamanında müdahale etmez, işi oluruna bırakırsanız, daha sonra kontrol edilmesi çok daha zor olur.
Asayişin temin edilmesinde en önemli faktörlerden birisi de eğitimdir. Eğitimli insan; devletine, milletine, vatanına ihanet etmeyen insandır. İnançlı insan; bir insanı öldürmenin, bütün insanlığı öldürmek olduğuna inanan insandır. Bu saydıklarımızın bilincinde olabilmek için de eğitimli, kültürlü ve inançlı olmak gerekmektedir.
Şehrimizin asayiş durumuna bakacak olur isek, Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre Mehmet Ağar dönemi ile bugün ki zamanı kıyasladığımızda adi suç olarak adlandırdığımız; hırsızlık, gasp, adam yaralama gibi suçlar tam sekiz kat artmış. Diğer suçlar ise, yine iki, üç, dört kat oranında artmış. Bu suçların artmasında iki önemli faktör var. Birincisi; Ekonomik sorunlar ve kültürel yetersizlik, ikincisi ise; Polisiye tedbirlerin yetersizliğidir. Polisiye tedbirlerin yetersiz olmasının da iki nedeni var. Birincisi; mevcut yasaların, Emniyet Teşkilatı'nın görev ve yetkilerini kısıtlamış olmasıdır. İkinci nedeni ise; Emniyet Müdürü'nün yetersizliğidir.
"Emniyet Müdürü'nün yetersiz oluşunu nereden anladın?" diye soracak olursanız, amirlik yapmak herkesin işi değildir. Hani şu Hazreti Ömer'in meşhur 'Un taşıma hikâyesi' var ya! İşte öyle bir şeydir. Bir amir, maiyetinde çalışan personelin, çoluğundan, çocuğuna, eşinden anne, babasına kadar her şeyini, göz önüne almak zorundadır. Unutmamak gerekir ki, polisler ve askerler de aile reisidir. Onların da çocukları var, aileleri ile ilgilenmek zorundadırlar. Bizim Sayın Müdür, Samsun'da bekâr hayatı yaşadığından tüm personeli de kendisi gibi sanıp, nöbet sistemini ona göre dizayn etmiş! İnsanlar, aileleri ile nerede ise hiç görüşemiyorlar. Emniyet Teşkilatı'nın birçoğu ailece çalışan insanlardan oluşmakta. O insanları çalıştırırken, nöbet sistemi uygularken, o insanların ailelerini de hesaba katmak zorundadır.
Şehrimizin asayişinden, Trafik sorununa, genç yaştaki çocuklarımızın uyuşturucu bağımlılığından, okullardaki öğrencilerin içerisinde bulunduğu ahlaki zafiyete varıncaya kadar, her şeyden sorumlu olan Emniyet Müdürü'nün, açılış, tören, merasimlerin dışında pek fazla işle ilgilendiğini sanmıyorum. Ha özür dilerim unuttum, birde bazı basın mensuplarının vefat eden yakınları için çevre illere gidip, onlara taziye ziyaretlerinde de bulunuluyor. Hoca Nasreddin'e demişler ki; "Hocam eşiniz çok geziyor", hoca da demiş ki; "Haksızlık etmeyin, çok gezse bizim eve de uğrardı". Bizim Sayın Müdür'ün de pek gezdiği yok. Gezmiş olsa ara sıra da teşkilata uğrayıp, çalışanların sıkıntısı ile ilgilenir, yapabileceklerini yapar, yapamadıkları için gönül alırdı.
Belki bu yazdıklarımdan birileri rahatsız olacak, ancak unutmasınlar ki İmam Gazali "Dost acı söyler" buyurmaktadır. Yöneticileri, siyasetçileri, makam, mevki sahiplerini eleştirmeyip, sürekli "Padişahım Çok Yaşa" dersek, onlara iyilik etmiş olmayız. Elbette ki doğru yaptıklarını takdir edeceğiz, ancak yanlışlarını da söyleyip, doğru yapmalarına yardımcı olacağız.
Geçenlerde Liman kavşağından Lise Caddesine yarım saatte zor geldim. "Neden böyle oldu"? diye sorduğumda,  "19 Mayıs provaları var ondan" dediler. İyi, güzel de her bayram provası yapılırken veya ufak bir yağmur yağdığında trafik felç oluyor ise, burada bir sorun var demektir. İşi, gücü bırakıp bizim gazetenin aracına ceza yazmaktan fırsat bulamayan Trafik Polisleri, biraz da işlerini yapıp, Trafiği rahatlatsalar değmeyin keyfine. Sayın Müdür'le ilgili daha önce de yazdığımdan mıdır, nedendir anlayamadım. Gazetemizin hizmet aracına şu ana kadar otuza yakın ceza yazıldı. Adama sormazlar mı ki "Yahu arkadaş bu şehirde her iş halloldu da sıra bu arabaya ceza yazmaya mı geldi, senin başka işin yok mu"? diye. Biz öderiz sorun değil, ancak şu trafik probleminin yegâne sorumlusu bizim aracımızın park sorunu ise derhal, behemahal bu aracı trafikten men edeceğime söz veriyorum. Yok, birileri hakkında yazı yazıldı diye yapılıyorsa, doğruları yazmaya devam edeceğimden kimsenin şüphesi olmasın. Halep orada ise, arşın burada. Denemesi bedava. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR