PARTİLERİMİZ VE HEYKELLERİMİZ

                                              PARTİLERİMİZ VE HEYKELLERİMİZ
       Yazılarıma bir kaç gün ara vererek devam ettiğim için konular çoğalıyor, hâl böyle olunca da bir kaç konuyu birden gündeme getirmek zorunda kalıyoruz. Biz de başkaları gibi kocaman puntolarla çeyrek yazı yazmaya kalksak, değil her gün, günde iki kez yazı yazma imkânımız olur. Ama biz onu tercih etmediğimizden, biraz ara verip daha detaylı yazılar yazıyoruz.

      Gündem yoğunlaşıp olayların günlük değerlendirilmesi gerektiğinde her gün  yazı yazacağımdan kimsenin endişesi olmasın, zira benim yazı yazma sürem otuz dakika ile sınırlıdır, otuz dakika zaman bulduğumda yazılarımı rahatlıkla yazmaktayım. 

     Bugün üç konuya değinmek istiyorum. Konularımızdan ilki, geçtiğimiz hafta Çarşamba temsilcimiz Emin İnan’ın yakaladığı bir haberi manşetten vermemiz üzerine, bir hayli öfkelenen MHP il Başkanı Ömer Süslü’nün tavrı olacak. Gazeteyi okuyanlarınız hatırlayacak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Ordu Mitingi için Samsun Havaalanı’na geldiğinde MHP İl Başkanı ve teşkilattan kimse Havaalanı’na gitmemiş, olayı resmeden Emin kardeşimiz de haberi yapıp beni aradı. Ben de olayın haber değeri olduğunu, yapılabileceğini söyledim. Ve haberi yaptık. Ancak ertesi gün veya daha sonraki günlerde Ömer Süslü, Emin’i arayarak bize  hakkını helâl etmediğini, neden böyle bir haber yaptığımızı söyleyerek sitem etmiş. Emin kardeşimiz de haberin doğru olup olmadığını sorunca, “ evet doğru ama bize Havaalanı’na gelmeyin, zamandan kazanalım denildiğinden gitmedik” demiş. Sizin anlayacağınız haber doğru ama Ömer Süslü bize hakkını helâl etmeyecekmiş. Şimdi ben buradan Ömer Süslü’ye soruyorum: Kendisi İl Başkanı seçilirken, Denge Gazetesi ve özellikle Adnan Bahadır’dan başka, alenen yanında duran, haber yapan, köşe yazan hatta karşısındaki rakibi ile ilgili her türlü duruş gösteren ikinci bir kişi var mı? Şayet var ise kendisi haklı, yok sadece alenen biz yanında olup her türlü desteği vermiş olmamıza rağmen o seçildikten sonra başka gazetelere nezâket ziyaretinde bulunup bizi atlamış ise o zaman kim kime hakkını helâl edecek cevap versin.
     Gelelim ikinci konumuza… Bizim Vezir Hazretleri, merhum Dr. Kamil Furtun’un heykelini Göğüs Hastanesi’nin bahçesine yapacağını beyân etmiş. Kendisi 2006 yılında Hacc’a gitti.  Ondan sonra da bildiğim kadarı ile bir veya iki  kez umreye gitti. Hatta en son umresini bu yıl yapmış. sorarım ona şayet yaptığı ibadetleri inanarak yaptı ise  hangi dinde,  hangi Kur’an’da veya hangi hadiste heykel yapmaya izin veriliyor, söylesin , biz de bilelim. Yoksa peygamberlerin, velilerin, Allah dostlarının heykelleri var da bizim mi haberimiz yok? İnsan bir şeyi yaparken inancına, geleneğine, mensup olduğu siyasi düşünceye uyup uymadığına biraz bakar da öyle yapar. Gerçi adam şehrin her yerini insan, hayvan heykelleri ile doldurdu; O’nun kültürü bu işlere müsait, ancak biz doğru olanları söylemek zorundayız. Bakınız Reisicumhurumuz ne diyor, ben ölünce mezarıma falanca Osmanlı torununun mezarından toprak getirin diyor. Benim heykelimi Ankara’nın veya İstanbul’un göbeğine dikin demiyor. İnsan biraz olsun liderinden örnek alır! Konuşmaya sıra gelince, Cumhurbaşkanımız bana köylere hizmet götürün talimatını verdi, bakın böyle iyi bir Cumhurbaşkanımız var diyor, ama icraata geldiğinde Cumhurbaşkanının hiç ama hiç tasvip etmeyeceği heykelcilik işinden bir türlü vazgeçmiyor.

      Bu konuyu da burada keserek gelelim son konumuza. Malumunuz sandığa gitmeye  üç gün gibi kısa bir zaman dikimi kaldı, bazı arkadaşlar arayıp “neden son vuruşunu yapmıyorsun” diyorlar. Arkadaşlar haklılar, ancak ben bu konudaki düşüncelerimi daha önce yazdığımdan, tekrarında çok yarar görmüyorum. Sadece şu kadarını söylemek isterim ki AK Parti’nin geldiği son noktaya bakıldığında, gerek teşkilat mensuplarının bir kısmı gerekse milletvekili adaylarının bir kısmı üzerinden ve yapılan bazı yanlış işlerin üzerinden değerlendirme yapacak olur isek ben şahsen tereddüt ederim. Ancak olaya on üç yıllık AK Parti icraatlarına  ve gerek inanç bağlamında, gerekse  özgürlükler bağlamında yapılan güzel çalışmalara bakıldığında AK Parti’ye oy verme zorunluluğu hâsıl oluyor.

      AK Parti seçmeninin bir kısmının partiye ders vermek istediğini çok iyi biliyorum, hatta kızdıkları konuların tamamında çok haklı olduklarını da kabul ediyorum. Zira benim de niyetim Saadet’e oy vermekti; ancak Saadet-BBP ittifakının Merhum Erbakan Hoca’nın kemiklerini sızlatacak derecede paralele destek olmaları onlara verilecek her oyun vebal taşıdığı kanaatine vardığımdan, AK Parti’ye oy vermeye karar verdim.  Aslında Vezir Hazretleri ve benzeri bazı kendini bilmezlere hadlerini bildirmek çok isterdim; ama aklım, imanım, dünya görüşüm hislerimin önüne geçerek bunun yanlış olacağını söylediğinden “tekrar Ampul” diyerek sözlerime son veriyorum. 

       Kalın sağlıcakla

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR