Kimlerle ilgili, neden yazı yazma gereği duyarım

Peygamber efendimiz bir Hadis-i Şerifte "Müslüman, zalime de, mazluma da yardım edendir" buyurmuşlar, Ashab-i kiram "Ya Resulallah, mazluma yardımı anladık da, Müslüman, zalime nasıl yardım eder?" diye sorunca "Zalimin zulmünü ortadan kaldırmak sureti ile ona da yardım eder, buyurmuşlardır.
Hayatım boyunca durup durur iken hiç kimse ile uğraşmadığım gibi, hak etmeyen hiç kimse hakkında ne yazı yazdım, ne konuştum, ne de başkasını konuşturdum. Ancak, adam elindeki yetkiyi, makamı veya parayı insanlara zulmetmek için kullanmak istemişse onun karşısında dimdik durmayı görev bildim. Önce adamı uyarıp, yaptıklarından vazgeçmesini isterim, yararı olmaz ise, ortak dostları araya koyar, onlar vasıtası ile de vazgeçiremezsem, bu kez elime kalemi alıp, gereğini yaparım.
Elimdeki gücü, hiçbir zaman başkalarını bitirmek için kullanmak gibi bir huyum olmadığını beni tanıyan herkes bilir. Ancak işine gelmeyen bazı art niyetli, kendini uyanık sanan ahmaklar, bana zarar verebilmek için bunu farklı yorumlayıp, işlerine geldiği gibi etrafa yayabilmektedirler. Bugüne kadar kendisini eleştirdiğim veya hakkında yazı yazdığım bir Allah kulunu durup, dururken yazmadığımı, o insanların mutlaka çok ciddi hatalar yaptıktan sonra, yukarıda belirttiğim uyarıları yaptıktan sonra yazdığımı herkes bilir. Örneğin; Gazetemizin yayın hayatına girmesinden kısa bir süre sonra, beni arayan zincirleme işletmeler sahibi arkadaşım, kendilerine destek olmamı istediğinde severek kabul ettim ve gereğini de yaptım. Ancak, aradan belli bir zaman geçince, karşımda olan bazılarının baskısı sonucu gazetemizin aleyhinde konuşmaya başladığını, ziyaretine giden personelime bizzat kendisinin söylediği bazı olumsuz sözleri duyunca, kendisini telefonla arayarak "Bak dostum! Ben sana bugüne kadar iyilikten başka bir şey yaptıysam söyle de ben de bileyim" diye sorunca bana, "Hayır ağabey olur mu öyle şey ne demek seninle biz dostuz" dedi. Bu kez ben, kendisine, "İyi güzel de neden gazete ile ilgili olumsuz şeyler söylüyorsun?" dedim. Bu kez, "Ağabey o olay farklı bir olay" dedi. Ben de konuşmamı ısrarla devam ettirip, "Hayırdır ayrısı, gayrısı nedir?" diye sorunca, "Bak ağabey ben bu şehrin en büyüklerindenim. Önüme çıkma ezerim seni" diye cevap verdi. Ben de "Ezmezsen adam değilsin, Halep orada ise, arşın burada" deyip, telefonu kapattım. Aradan bir yıla yakın bir süre geçmeden arkadaşımız pılını, pırtısını toplayıp, şehri terk etti; Yüzde yüz yerli iken, oldu yüzde yüz yabancı.
Gazeteyi kurar iken, verdiğim resepsiyonda yaptığım konuşmada ısrarla üzerinde durduğum konu "Güçlüden yana değil, haklıdan yana DENGE"
ifadesi idi. Geçtiğimiz 15 aylık süreçte bunu ispat ettik. Aksi halde bir gazete, kuruluşundan kısa süre sonra günde 25.000 kişi tarafından okunma şansını yakalayamaz. Bir yandan; mesleğimiz değil iken, diğer yandan aldığımız elemanların büyük bir bölümü birileri tarafından ayartılıp, elimizden alınırken, yaşadığınız şehirde sizi bitirebilmek için birtakım ittifaklar oluşmuş iken, diğer taraftan böyle güçlü bir gazete haline gelmek, her babayiğidin harcı değildir. Bu tamamen yaptığımız işi iyi niyetli ve adam gibi yaptığımızdan, Allah'ın bizlere lütfu keremidir.
Bizler bu kadar yoğun bir çalışma temposuna girerek başarılı olmaya çalışırken, bu şehirde iş yapmak veya siyaset yapmak isteyen iyi niyetli hiçbir insanın, zarar görmesini istemeyiz. Değil dostlarım düşmanlarımın dahi ticarette başarılı olmasını isteyen bir insan olmama rağmen, damarıma basıp, bana veya bu şehirdeki düzgün insanlara zulmetmeye kalkan kişileri, kim olursa olsun affetmeyeceğimi de herkesin bilmesini isterim. İşte o yüzdendir ki bazı insanların gerçek kimliğini ortaya çıkartıp, toplumun tanımasına vesile oluyorum.
Yüce Yaradan; yolda yürüyen hamalından tutun da, üniversitedeki akademisyenine kadar tüm insanlara aynı değeri verirken, bizlerin insanları ve kendi arasında güçlü, zayıf, siyah, beyaz, şuralı, buralı, Müslüman, gayri Müslim ayırımı yaparak değerlendirmemiz mümkün değildir. Birilerinin vesayeti ile belli makamlara gelmiş veya hileli iflaslarla insanların alın terine el koyarak üç- beş kuruş para kazandıktan sonra insanlara zulmetmeye kalkmış veya onları hakir görmek isteyen insanları topluma tanıtıp, fiyakalarını bozmanın, bizim en büyük görevlerimiz olduğunu unutmayalım.
Yaptığımız veya yapacağımız hiçbir işi vicdanımıza sormadan, gönül rahatlığı olmadan yapmamız söz konusu olamaz. Adam kafasını kuma gömüp, dünyayı görmemek için elinden geleni yapıyorsa görevimiz; “Kafasını kumdan çıkarıp, etrafını görmesini sağlamaktır”. Daha anlaşılır ifade ile; “Zalime de mazluma da yardım etmek en büyük görevimizdir”! Hoşçakalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR