KIÇI YANANLAR

İnsanoğlu  tuhaftır.  Her bir sözü kaldırmaz. “İbde  desen  kızar da miksen onu aldırmaz” diye  bir söz  vardır. Biz de bu mübarek  Ramazan gününde o sözü hatırlayarak sözlerimize  başlamak istiyorum. “ Neden böyle  bir sözle başlıyorsun” derseniz,  bizi  sahaya  çekmek isteyen bazı  uyanıklar  bizi  oyunlarına alet edemediklerini görünce farklı tezgahlara başvurmuşlar. Zavallıların bu yaptıklarını görünce aklıma böyle bir söz geldi.

Yıllarca bu şehirde istedikleri gibi at  oynatıp kimseden en ufak bir cevap almayan bazı  uyanıklar  DENGE  Gazetesi'nin yayına hayatına başlaması ile birlikte yirmi beş kuruşa şoför mahallinin olmayacağını görünce kaçacak delik aramaya başladılar.

Bu tür insanlar toplumda o kadar çok ki  anlatamam. Şerefsizlik konusunda anında birbirlerini bulup onurlu, haysiyetli insanların  karşısında sahte  birliktelikler oluştururlar. Ancak kim ne yaparsa yapsın doğru ve Hak olan hiçbir şeyi  artık toplumdan gizlemeleri mümkün değil.

                Hiç  unutamadığım bir  hatıramı sizlerle paylaşmak istiyorum; Sanırım doksanlı yılların başıydı. Of ilçesinde yapılan Belediye Başkanlığı seçiminde Refah Partisi adayı olan arkadaş bir hayli iddialı olduğundan seçimi kesin olarak kazanacak gözü ile bakılıyordu. Ancak sandıklar açılmaya başlayınca  oyların farklı bir partiye gittiğini gören o günkü ilçe Başkanı İsmail Keleş adındaki arkadaşımız  çok sinirlenip dedi ki “bir kitapta okudum. Ülkede kölelikten azledilen bir topluluk  duruma isyan edip yeniden köle olmak istiyormuş. Bizim seçim de buna benziyor”…

 Bunu söylemesinin nedenini  daha önceki yazılarımda yazdığım için yeniden aynı konulara girmek istemiyorum. Konuya girme nedenim  toplumumuzun bir kesimi öyle bir hale gelmiş ki sürekli olarak baskı  altında kalmayı kanıksar hale gelmişler. Onlar için baskıdan kurtulmak veya zulme isyan etmek adeta en büyük suç halini almış.

                Bir de kıçı yanıp soluğu  bizde alanlar var ki bunlar  çok daha farklı insanlar. Çektikleri sıkıntılarla ilgili yasal yollardan sonuç alamamışlar ancak kendilerinin haklı olduğuna kayıtsız şartsız inançları tam olduğundan uğradıkları haksızlıkları bertaraf edecek basın  yayın kuruluşu aradıklarında  DENGE gazetesini  adres gösterince anında soluğu gazetemizde alıyorlar.

İşin daha da enteresan ve garip tarafı nedir biliyor musunuz? Bizim adresimizi veren kişilerin tamamının bize düşman olan kişiler olması. Bu insanlar o kadar korkaklar ki ellerinde belge olsa dahi haber yapmaya korktuklarından insanları bize yönlendiriyorlar.

Kamu kurumlarından şikayeti olanlardan tutun alacağını tahsil edemeyenler, haksızlığa uğrayanlar, yerleri yıkılacak vatandaşlar anında bizi  bulmaları  şehirde olan sıkıntının delili değil de nedir? Bu arada özel işleri için müracaat edenler de olmuyor değil. O konuda bizim yapacak bir şeyimiz yok. Biz kamu  yararı olmayan kişisel işlerle uğraşmayız. Bizim işimiz toplumun hassasiyet gösterdiği konular ve haksızlıkla mücadeledir.

                Kıçı yananlar deyince aklıma farklı bir konu geldi. Yaklaşık altı yıldır yaptığımız  mücadele sonucunda Allah'a şükürler olsun ki çok güzel sonuçlar aldık. Siyasette olmaması gereken bir çok isim sayemizde silindi gitti ama bu insanların kıçları öyle yandı ki anlatamam. Bizimle adam gibi mücadele edemeyeceklerini anlayınca başka yollara müracaat ettiler. Kimisi perde arkasından çetelerle iş birliği yaparak bizi bitirmeye çalıştı. Kimileri de haklarında haber yaptığımız kişileri bularak onlarla iş birliğine gidip bizlere tazminat davaları  açılması yönünde telkinlerde bulundu.

Bazıları da ellerindeki siyasi gücü kullanarak bizlere operasyonlar  yapılması  yönünde uğraş verdi. Bazıları ise  Fino köpekleri bularak bizlerle onlar üzerinden mücadele etti.  Allah'a binlerce kez şükürler olsun ki  bunca uğraşa rağmen biz her olaydan daha da güçlenerek çıktık.  Bu  durumu gören bazı  düşmanlarımız o kadar içerlediler ki adeta hırslarından kudurdular. Her yaptıkları tezgahtan kendileri zarar görünce  bu kez bizi sinirlendirip sahaya çekmeye  çalışmaktalar. Biz onlara sadece güler geçeriz. Bizim işimiz maşalarla değil asıl oyun kahramanları ile.

Hayatımın hiçbir döneminde maşalarla muhatap olmadım. Her zaman işin sahibi  ile mücadele ettim. 2009 yılında yaşadığım meşhur saldırı olayı  bunun en bariz örneğidir. Benim işim oyuncularla değil oyunu kuranlarla olduğundan muhataplarım baştakilerdir..

Oyun kuranların tamamına yakınını hallettiğime göre çok fazla işim de kalmadı. O yüzden   şimdi  kendi işlerimle uğraşıyorum bazı arkadaşlar “gazeteyi ikinci plana mı” aldın diyor. Ancak bizim için gazetecilik her zaman ilk planda olan işimizdir. Yaklaşık altı yıldır bir hayli para harcadık biraz da para kazanacak işler yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Kendi işlerimize de  önem vermenin zamanı geldi. Bizimle uğraşan arkadaşlara tavsiyem kıç yangınlarını söndürmek istiyorlarsa adresleri biz değiliz. Adres istiyor iseler buradan olmaz ama veririz. Bilgilerine sunulur. Kalın sağlıcakla                 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR