Ahmet Ufuk Erkan

Ahmet Ufuk Erkan

HASAR KUSUR RAPORU

Göklerden düşmüşüz sanki. Apar topar, hazırlıksız, uyku mahmurluğuyla… Düşmüşüz de kırık dökük bir hayatımız olmuş; az biraz iyileşmişiz sonra ve iyileşmeyen yerlerimizle çarpılmışlar gibi… Sanki çarpılmışlar gibiyiz… 

        Susuyoruz ve hiçbir su kandırmıyor bizi. Yüzümüz gülerken bile içimizin duldasında bir sızı ırmağı çağlıyor. Hiçbir sıla gurbet hissimizi almıyor bizim. Her yerin yabancısı gibiyiz; garip gibiyiz; garibiz vesselam. Gurbetini sırtında taşıyan kaplumbağalarız. 

        Eski günlerimizin esrik çağrısını duymuş da sanki anlamamış gibiyiz. O çağrı nereden geliyor, nereye çağırıyor? Bizi neden çağırıyor?.. Eski günlerin çağrısı hatrına ve yine bilemeden sebebini, çocukluğumuzu özleyip duruyoruz. Bir özlem yumağıyız tepeden tırnağa. 

        Gözümüz ufukta, hangi gemiyi beklediğini bilmeyen yolcular gibiyiz. Bu biletle nereye gidilir? Ve biletimiz var mıdır? Nereye saklanacağını bilmeyen kaçak yolcular gibiyiz… Sahili arşınlayıp duruyoruz. Ne bir iz çarpıyor gözümüze, ne bir gemi görünüyor bizi almaya gelen. 

        Davete icabet etmiş davetliler gibiyiz. Lakin davetiyemiz nerdedir, şölen nerdedir? Misafirliğe gelmiş de kendini ev sahibi sanan nadanlar gibiyiz… Boş masalarda bekliyoruz önümüze konulmayacak yemeği. 

        Susuyoruz ve kelimeler kışkırtıyor bizi. Yine de anlamsız cümlelerle idare ediyoruz. Meramını anlatamayan dilsizler gibiyiz. Ve tat almaya da yaramıyor dilimiz. 

        Sanki ıtırlı bir bahçeden gelmişiz, öyle bir hatıra var duyduğumuz kokular arasında. Kaybetmişiz sonra o hoş kokulu mekânın yolunu. Hayatın menfezlerinde, o kokuyu arayarak geçiyor hayatımız. Ve bunu bile biliyor değiliz.

        Çevreleyen kanat sesleri duyuyoruz sanki. Yeteneksiz gözlerimizle bakıyoruz; bakıyoruz da kimseyi göremiyoruz. Çıkmaz sokaklarını geniş meydanlar sanan körler gibiyiz. Ya da kendi kulak uğultusunu ses sanan sağırlar gibi. 

        Kafamız karışık, gönlümüz bulanık ya da hiç yok. Aklımız, bir tek akıl vermeye yarıyor. Parmağını uçuruma dikmiş, yol gösteren aymazlar gibiyiz. 

        Tüm sevgililerince terk edilen âşıklar gibiyiz. Hep yanlışı sevmişiz, hep yanlış sevmişiz. Sevgilisine ihanet etmiş de beddua almış gibiyiz… 

        Göklerden düşürülmüşüz. Çarpılmışlığımız bundan. Hasar aldıysa gemimiz, filikamız yoksa ya da küreksiz kalmışsak azgın dalgalar arasında… Göklerden düşürülmüşüz, içimizi yakan gurbet ateşi bundandır… Bundandır işte dikiş tutmuyor hayatımız.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Ufuk Erkan Arşivi
SON YAZILAR