Farklı Açıdan 19 Mayıs Bayramı

Yıllardır kutlamakta olduğumuz 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı"nın sürekli olarak aynı formatta, klasik tören anlayışıyla, Devlet Töreni biçiminde kutlanmasına alışmış olmamıza rağmen, çocuklarımız veya gençler gelip deseler ki; “Bu Gençlik ve Spor Bayramı"nı Atatürk neden gençliğe armağan etti? Bu işin anlamı var mı?, veya Atatürk 19 Mayıs 1919 da Samsun"a çıktığında ülkenin o gün ki içerisinde bulunduğu durumu detaylı olarak anlatın da biz de bilelim” eminim Aydınından, cahiline, toplumda gerçek anlamda bunu anlatabilecek insan sayısı, sanıldığı kadar fazla değildir.
Burada üzerinde durulması gereken iki konu var. Birincisi; Atatürk"ün 19 Mayıs Gününü neden gençlere armağan ettiği. İkincisi ise; Çocukluğumuzdan beri kutlamakta olduğumuz 19 Mayıs Bayramları"nın, ruhuna uygun bir biçimde kutlanıp, kutlanmadığıdır. Tarihçi değilim, ancak kanaatimce kurtuluş savaşı sonrası büyük fedakârlıklar sonucu yaşlı, genç, erkek, bayan demeden, her Türk vatandaşının büyük özveri içerisinde destekleyip, ülkenin işgal altında bulunmasından kurtulmasına kadar geçen süreçte yaşanan sıkıntıların ardından kazanılan bağımsızlık ve bu mücadelenin ilk durağı olan şehrimiz, nesiller boyu hatırlanması gereken bir bayram yapmayı hak etmişti. Büyük önderin, bu bayramı ülkenin geleceğinin teminatı olan gençlere armağan etmesinin en anlamlı yönü, ülkenin geleceğini, ülkenin evlatlarına bırakması idi. Bu itibarla da bayramı onlara armağan etmişti.                                   
Üzerinde durulması gereken bir başka önemli konu ise, bu bayramın kutlanma şeklidir. Çocukluğumuzdan beri geçit törenleri ve gösterilerle kutladığımız bu bayramla ilgili ben dâhil birçok vatandaşımız, detaylı bir biçimde bilgilendirilip, törenlere katılması temin edilmemiş, tamamı ile alışıla gelmiş bir katı kuralcı devlet töreni olarak kutlanması, insanlara bu törenlerin önemi, mahiyeti, ruhu, milliliği verilmemiş, sadece ve sadece adet yerini bulsun şeklinde bir tören olma özelliğinin ötesine gidilememiştir.
Gerek tarih kitaplarını, gerek kutsal kitapları, gerekse belgesel özelliğe sahip romanları okuduğumuzda karşımıza çıkan en önemli faktörlerden biri de ülkelerin kurtuluş günleri veya bağımsızlık günleri ile ilgili yaptıkları bayramların insanlar tarafından nasıl önemsenip, çocuklarına, kendilerinden sonraki nesillere, bu ruhu nasıl vermeye çalıştıklarıdır.
Ülkemizde kutlamakta olduğumuz bayramların birçoğu zorunluluk haline geldiği için kutlandığı kanaatindeyim. Birileri dese ki, “Bu bayramların kutlanma zorunluluğu yoktur”, toplumun büyük bir bölümü duyarsız kalıp, “Çok iyi olur, zaten bizde bıkmıştık bu kutlamalardan” diyeceğinden eminim.
“Peki, ne yapılmalı ki, toplum olarak bu bayramlarda daha duyarlı olunabilir” diyecek olur iseniz; olaya bir benzetme ile cevap vermek istiyorum. Çok eskilerden günümüze kadar gelen, Doğu Karadeniz Yayla Şenlikleri var. Bu şenlikler ilk zamanlar horon, kemençe, Kaval, Tulum gibi aletlerle, çalınıp oynanan şenlikler iken, son zamanlarda ulusal sanatçıların boy gösterip, para kazandığı festivallere dönünce iş çığırından çıktı. Durumu fark eden yerel yöneticiler tedbir almaya başlayıp, eski düzene tekrar geçmeye çalışıyorlar, ancak o kadar da kolay olacak gibi gözükmüyor.
23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos gibi bayramlar kutlanırken, ruhuna uygun, milli kimlik öne alınarak, tarihi seyrinde yaşananlar da topluma anlatılıp, izah edilecek şekilde programlar yapılır ise, bu bayramlar Devlet töreni olmaktan öteye geçip, milli bayramın ruhuna uygun bayramlar olur kanaatindeyim. Hoşçakalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR