ETEK TARTIŞMASININ PERDE ARKASI

Her zaman söylediğim bir sözü tekrar ederek bugünkü yazıma başlamak istiyorum “olayların görünen yüzünden ziyade görünmeyen yüzleri gerçek yüzleridir” bu siyasette de böyledir, bürokraside, devlet idaresinde de. Gerek siyasetçilerin, gerekse devleti idare edenlerin söylediklerinden ziyade söylemek istediklerine veya neden söylediklerine bakmak gerekir. Kuranı Kerim"de her ayeti celilenin esbabı nüzulü yani nazil olma sebebi olduğu gibi siyak ve sibak olarak adlandırılan kendisinden önceki ve sonraki ayetlerle ilgisine bakılarak anlam verilir. Aksi halde verilen anlam doğruyu ifade etmez.

              Gazeteciliğin en önemli püf noktalarından birisi haber yapmak istediği bir olayı haber yapar iken olayı ele almak istediği noktadır. Bir olayı haber yaparken birçok açıdan ele almak mümkündür, dilerseniz bunu biraz detaylandıralım bunlardan birisi olayla birlikte okuyucuya verilmek istenen mesajdır, bir diğeri haberi yapanın dünya görüşüne göre olaya bakmasıdır, bir diğer bakış açısı olay kahramanı ile ilgili topluma verilmek istenen mesajdır. Bu saydıklarımın dışında haberciliğin asıl olması gereken noktadaki boyutu ise olayın yalın olarak içerisine bir şey katmaksızın topluma sunulmasıdır.

Gazetecilik mesleğine başlamamızın en önemli nedenlerinden birisi meslek erbabının olayları haber yapar iken olay kahramanlarının haklılığına bakmaksızın gücüne bakarak olayları haberleştirmelerinden duyduğumuz rahatsızlıktır. Sanırım geçtiğimiz üç yıllık süreçte toplumumuz bu konuda ne kadar haklı olduğumuzu görebildi. En basit örneği ile Kalkanca Kuran Kursu"nda okumakta olan öğrencilerin soğukta kalmaları karşısında gösterdiğimiz hassasiyet hedefimizin üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi olduğunu topluma gösterdiği kanaatindeyim.

Ne mutlu bize ki haksızlığa uğrayan insanların çalabildiği bir kapı olabildik. Rabbim bu konuda bizleri nefsi ile baş, başa bırakmaksızın toplumun dertlerine tercüman olanlardan eylemesi temennisi ile bugünkü konumuza girelim. Malumunuz geçtiğimiz hafta Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü"nde yaşanan kısa etek tartışması gündemi bir hayli meşgul etti, hatta bazı köşe yazarı arkadaşlar da bu konuda kendi dünya görüşleri doğrultusunda yazılar yazdılar. Konu bize geldiğinde haber merkezindeki arkadaşlarıma bu konuyu haber yapmamalarını söyledim, zira diğer gazetelerin olaya bakışını gördükten sonra gerekirse biz de yapılması gerekeni yaparız dedim.

Her insan kendi inandığını savunmak zorunda olabilir, buna saygı duyarım, bu ülkede isteyen mini etek giyer, isteyen kapanır, isteyen de açılır, buna hiç kimsenin karışma şansı olmadığı gibi böyle bir hakkı da yoktur. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü"nde yaşanan olaya gelince olayın görünen yüzünde kısa etek giyen bir personele idare tarafından yapılan uyarının yanlışlığı noktasında ilimizdeki basının nerede ise tamamına yakını Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü"nü eleştirdi, hatta bazıları adeta feryat etti. Bizim bu gazeteci arkadaşların durumunu Erbakan Hoca"nın yetmişli yıllarda çok eleştirdiğim bir politikasına benzetiyorum, Hoca siyasi partileri kast ederek Milli Görüş zihniyeti ve diğerleri olarak siyasi hayatı tanımlardı. Şimdi de bizim gazetecilik anlayışımız aynen onun gibi DENGE ve diğerleri.

            Neden DENGE ve diğerleri diyorum, çünkü hiçbir gazete bu olayın neden basına yansıdığını araştırmadan sazan gibi olaya atlamış, iyi güzel de siz değimlisiniz 5N1K  kuralından bahseden, hani bu kural gazeteciliğin anayasası idi, neyin neden, ne zaman kimler tarafından yapıldığını sorgulamadan haber yapmayacaktınız. Ben dünde gazeteci olduğumu iddia etmiyordum, bugün de etmem, hatta biz gazeteciliğe başladığımızda beceremez diye köşe yazısı yazanların bugün hangi noktada olduklarına bakmak gerekir. Birisi çıkmış bilmem neyim bilmem ne demiş siz de almışsınız tuzu koşmuşsunuz oraya, sizin gazetecilik anlayışınız bu mu?

            Olayın aslı şu; Bundan birkaç ay önce Sosyal hizmetler İl Müdürlüğü"nde şirket personeli olarak çalışan iki bayana kılık kıyafet yönetmeliğine uymadıkları gerekçesi ile uyarı yazısı yazılıyor, bu iki personel o günlerde ne basına gidiyor, ne de seslerini çıkarıyorlar. Ne zaman ki yılbaşında şirket ihalesi yenilenip, bu iki personelden bir tanesine ihtiyaç olmadığından iş akdi yenilenmiyor, soluğu sendika başkanının yanında alıp, olayı basına taşıyorlar. Sağ olsun bizim meslek mensupları da çok büyük bir iş başarmışlar gibi kimisi olayı manşet yapıyor, kimisi birinci sahifeden görüyor, kimisi ise köşe yazısı yazıyor. Be akılsız adamlar olayın arkasını araştırıp, soruşturmadan sazan gibi atlamanın ne anlamı var. Uyarı yazısı alan iki bayandan birisi halen orada çalışıyor, neden onun sesi çıkmadı da iş akdi yenilenmeyenin sesi çıkıyor bunu hiç merak etmediniz veya sorma gereği duymadınız mı? Değerli dostlar işte size DENGE ve diğerlerinin fark. Takdir sizin. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR