Bu Hafta Sonu Yine Şehri Terk Ettim

       İş yoğunluğu, hareketli olaylar, TV programları, güncel siyaset, ödemeler dengesi derken, yoğun bir hafta geçirince, soluğu şehir dışında almak zorunda kaldık. Atalarımızın “Tebdili mekânda ferahlık vardır” sözünden esinlenerek, bizde ayda bir mekân değişikliği yapmakta yarar görüyoruz. Bu mekân değişikliği bazen batı istikametine, bazen ege istikametine, bazen de doğu istikametine olur.

            Babamın merhum dayısı fanatik partili idi. Bundan yirmi yıl önce ziyaretine gittiğimde bana anlattığı olay, unutamadığım bir anı olarak hala zihnimdedir. Ziyaretine gittiğim günlere denk gelen bir olay olmuştu. Bir siyasi parti lideri, gittiği bir mitingden sonrasında, arabaya bineceği esnada izdihamdan parmakları kapıya sıkışmıştı. Gazeteler ise bu olayı, “Parmakları koptu” şeklinde verince rahmetli dayımız olayı, “Ah torunum keşke o e…….in kafası kopsaydı da memleket kurtulsaydı” diye yorumlamıştı.

            Diyeceksiniz ki ne alakası var bu işin senin şehir dışına çıkmanla, acele etmezseniz izah edeceğim. Gazeteleri, iki grup insan okur. Birinci grup; sevenler. İkinci grup ise; sövenlerdir. Bu ikinci grup diye nitelendirdiğimiz okurlarımız, genellikle gazete almayıp, bizi internetten okurlar ki, gazeteyi okuduklarını birileri görmesin. Bir de, gazeteye ekonomik katkı sağlamamak için bu yolu seçerler. İşte bu grup, bizim şehri terk ettiğimizi öğrendiklerinde “Keşke bir daha bu şehre gelmese de biz de rahat etsek”  diye düşündüklerini duyar gibiyim.

             Bu neye benzer bilir misiniz? Hani haşere çocuklar vardır, babalarının eve gelmesini asla istemezler. Zira onları anneleri dizginleyemediğinden, babalarının gelmesini beklerler. Babaları gelince de çocuklar kaçacak yer ararlar. İşte bizim durumumuz da buna benziyor. İşi, gücü "yanlışlıklar” olan bazıları, elimizin enselerinde olduğunu bildiklerinden, “Ah şu adam bu şehri bir terk etse de bizde kurtulsak” dediklerini bildiğimden, onların duygularına tercüman olmaya çalışıyorum.

            Bazı insanlar müfettiş, teftiş, denetim gibi ifadelerden korkarlar. Bu tip işlerle muhatap olduklarında cin çarpmışa dönerler. Tam 9 yıl, bizzat Yurt Müdürü olarak, bir o kadar da vakıf, dernek çalışmalarında teftiş verdim. İşin başında benim de tedirgin olduğum zamanlar olmuştu, ancak işin önemini ve ciddiyetini anladıktan sonra keşke her zaman bu tür teftişler olsa demeye başladım.

            Teftiş yapan insanlar, gittikleri hiçbir müessesenin düşmanı olmadıkları gibi, müessese sahibi ile geçmişe dayalı husumetleri de olmaz. Onların işi, yapılan işin devlet, millet, ülke yararı açısından daha yararlı olmasını ve çıkan yasalara ve yönetmeliklere uygun olup, olmadığını araştırıp, daha güzel, daha verimli müesseseler haline gelmelerine yardımcı olmaktır. Ancak, insan olarak bazı insanların hataları olabilir bu azınlıkta olan bir durum olduğundan üzerinde durmaya gerek görmüyorum.

            Sadede gelecek olursak, şehri terk etmemden mutlu olan arkadaşlara tavsiyem şu ki; Yaptıkları işi adam gibi yaparlarsa, devletin malını cukkalarına indirmek gibi bir niyetleri olmazsa, millete dürüstlük mesajları verip, arkadan her türlü hezeyanları karıştırmazlarsa değil ben, kim isterse olsun ne haklarında yazı yazabilir, ne de yazacak malzeme bulabilir.  Ancak, bu arkadaşlarımız o kadar çok yanlış işler yapıyorlar ki, yazmakla bitiremiyoruz.

            “Devletin malı Deniz, Yemeyen Keriz” mantığı ile hareket edenler unutmasınlar ki, kendilerinden önce o zihniyette olanların tamamı dünyada da, ahrette de helak olmuşlardır. Sadece isim vermeden bir örnek verecek olursak, Samsunspor kulübünün paraları ile işletme kuranların, gazeteler kuranların akıbetlerine bir baksınlar da, ondan sonra ne yapacaklarsa yapsınlar.

            Sözlerime son verirken, bu tür insanlara bir tavsiyede bulunmak istiyorum; Değerli arkadaşlar, Adnan Bahadır sizi yazıyor diye üzülmeyin. Aslında bu yapılan size de iyiliktir. Çünkü, hem dünyada bedbaht, hem ahrette rezil olmamanız için bu uyarıları dikkate almak zorunda olduğunuzu unutmayınız. Bu duygu ve düşüncelerle hepinize mutlu pazarlar dilerim, Hoşçakalınız.

           

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR