BİZİM SERCİO HAKKINDA SÖYLENENLERİN ...

BİZİM SERCİO HAKKINDA SÖYLENENLERİN DOĞRU OLDUĞUNA İNANMIYORUM
 Hani derler ya Asker arkadaşlığı, gurbet arkadaşlığı ve hapishane arkadaşlığı hayat boyu unutulmayacak dostluklar kazandırır diye, doğru olduğuna ben de inanıyorum. Çünkü insanlar zor günlerinde edindikleri dostlukları, hayat boyu unutamazlar. Bu üç çeşit arkadaşlıkta da, 24 saat birliktelik vardır. Yemekten tutun da çamaşır yıkamaya,banyo yapmaya,ziyaretçilerle buluşmaya,sıkıntıları paylaşmaya, her şey aynı mekanda, aynı zamanda ve aynı şartlarda yaşanmaktadır.Buralarda birbirini üzmeyen, kırmayan,gönül hoşluğu ile sürelerini tamamlayan insanlar, hayatları boyunca birbirlerine düşman olmazlar. Çocuklarına da, bu dostlarını, “Evladım bu insanlar senin baba dostlarındır. Başın sıkıştığında yanlarına rahatlıkla gidebilirsin” derler, hatta aileleri de birbirine kaynaşmış,nerede ise her türlü sırlarını paylaşacak duruma gelmişlerdir.Bizim Kayıkçıbaşı ile başlayan hapishanedeki kader arkadaşlığımız, yapılan soruşturmalardan sonuç alınmaması üzerine, olayın mecrası farklı noktaya kaydı. Nedeni ise, Belediye İdaresi beni ve Kayıkçıbaşını gözden çıkardığından, soruşturma sırasında istenilen evraklar avukatlarımıza verilmemeye başlandı. Bunun üzerine bizzat Kayıkçıbaşı, bir kağıda yazı yazarak, Sefer Bey"e gönderdi. Yazıda, avukatların istediği evrakların verilmesi talimatını verdi. Ancak Vezir Hazretleri öyle bir tezgah kurmuş ki,sormayın gitsin. Bizim avukatlar belediyede sadece özel kalem müdürlüğündeki Hanife Hanımla muhatap olabiliyor, onun dışında hiç kimse ile görüştürülmüyor, istedikleri evrakı Hanife Hanımdan istiyorlar. Hanife Hanım ise birilerine sorduktan sonra izin alabilirse, evrakı veriyor, alamazsa evrakı vermiyor. Böylece hem bizim soruşturma süremiz uzuyor, hem de gerçeklerin ortaya çıkması engelleniyor.Hatta işi öyle planlı programlı yapıyorlar ki, sormayın gitsin.24 saat benim ve Kayıkçıbaşının yanından ayrılmayan avukatımı, yaptıkları toplantılara dahi almıyorlar. Avukatım buna sinirlenip, yanıma gelip, durumu anlatınca ben olayı ağır ağır çözmeye başladım. Ben ve koğuş ağam,  o kadar onurlu davranıyoruz ki sormayın gitsin. Bizzat Vezir Hazretlerinin talimatıyla, Samsunspor kulübüne yardım toplamış olmamıza rağmen, yapılan her soruşturmada biz şehirdeki üst düzey yöneticiler olarak, Samsunspor kulübünün içerisinde bulunduğu durumu gördüğümüzden, “Kimseden talimat almadan yardımcı olduk” dedik. Halbuki o Belediyede Vezir Hazretlerinin haberi olmadan sinek uçamaz. Her gün ziyaretimize gelen avukatım, koğuş ağamla görüşemediğinden, ondan vekalet alması gerekmekte idi. 95 günde, bu vekaleti dahi koğuş ağama verdirmediler.Bu insanların ne kadar art niyetli, ne kadar farklı düşünceler içerisinde olduklarını bu anlattıklarımdan da rahatlıkla anlayabilirsiniz.
 Bu kadar izahattan sonra gelelim asıl konumuza; Bu anlattıklarımı anlatma nedenim, Kayıkçıbaşı ile başlayan hapishane birlikteliğimize, bir aylık aradan sonra Sefer Bey"de katılmak durumunda kaldı.Katılma nedeni, Belediyedeki görevi gereği yaptığı ihaleler,verdiği onaylar ve komisyon başkanı olarak vermek durumunda olduğu ifadelerdi.Aslında bizim istediğimiz evraklar zamanında gelmiş olsa idi, ne Sefer Bey hapse girecekti,ne de bizim içeride kalış süremiz o kadar fazla olacaktı. Ama dışarıdaki şeytanlar, öyle organizasyon yapmışlar ki sormayın gitsin. Bizim işimizle ilgilenmesi için her türlü yetki verip,güvendiğimiz insanların bir çoğu, meğer bizim düşmanlarımız imiş de bizim haberimiz yok.Her ne ise Sefer Bey hapse gelince eşi ve çocukları çok üzülmüş. Eşi TV de bir dizi film seyrediyormuş, orada Sercio lakaplı veya adlı kişi mağdur,mazbut,mazlum bir rolde olunca eşi ağlarken Serciom, Serciom diye ağladığından, bizdeki adı da Sercio olarak kaldı, hatta telefon defterime hala daha Sercio olarak kayıtlıdır.Dün telefon eden bir arkadaş bana birazcık serzenişte bulunarak, “Sen hapishane arkadaşını kolluyorsun,neden onu hiç yazmadın.Arkadaş sen bilmiyor musun ki Canikte yapılan ve çöken okul  inşaatını senin Sercionun oğlu, Karayollarından emekli birinin karnesini kullanarak yapıyormuş,Atakumda birisi ile ortak inşaatı varmış, altında son model arabalarla geziyormuş, Atakum"da arsa topluyormuş”, daha neler,neler. Bende cevap olarak dedim ki, “Bana delilini verin manşet yapayım,yok kulaktan duyma şeylerle konuşuyorsanız alıyorsunuz benim Serciomun günahını”.Toplumumuz dedikoduyu çok sever.Benim ve Kayıkçıbaşının nelerimiz varmış da, haberimiz yokmuş.Araba satmak istesin iflas etti derler, araba alırsın yedikleriyle alıyor derler.Burada önemli olan, insanın Allah"a vereceği hesaptır.Çünkü Yüce Kitabımız “Benim kullarım kınayanın kınamasından değil,benim kınamamdan korkanlardır” buyuruyor. 
   Şayet söylenenler doğru ise o zaman gerçekten bu memleketin en ahmak adamının ben olduğumu buradan sizlere ilan ediyorum. Önümüzdeki yazıda buluşmak ümidiyle hoşçakalınız

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR