BİZ YAPSAK, ŞANTAJCI OLURDUK AMA ONLAR YAPINCA, HER ŞEY NORMAL

BİZ  YAPSAK,  ŞANTAJCI  OLURDUK AMA ONLAR YAPINCA,  HER ŞEY  NORMAL 

 

                Bugün Milli Eğitim Müdürlüğündeki rezaletin geldiği boyutu yazmak istiyordum. Zira oradaki rezalet artık sabır sınırlarını zorlar hale geldi. Müdür olan arkadaşın  bu işi yapamadığı belli olmuş durumda. Yapılması gereken bir an önce istifa etmesidir. Ancak dünkü gazeteleri okuyunca bir haber dikkatimi çekti. Haberde Samsunspor Kulübü'nün eski Başkanlarından birisi Kazım Yılmaz'a verip veriştiriyor. Acaba neden verip veriştiriyor diye çok merak ettim. Zira bu arkadaşın  daha düne kadar Kazım Yılmaz'ın yanından ayrılmadığını çok iyi biliyorum. Hatta Kazım Yılmaz'a da teyit ettirdim. Peki Kazım Yılmaz'a bu kadar yakın olan bu zat-ı muhterem birden bire  neden böyle bir davranışta bulundu derseniz, onu da Kazım Başkanı arayıp ondan öğrendim. Sizlerle de paylaşma gereği duyduğum için bu yazıyı kaleme aldım.

            2007 yılında bizler Belediyede iken, sürekli Kulübe yardım ediyorduk, ancak Samsunspor'un yüklü borçları olduğundan verilen paralar Külübün hesabına giremiyor, Kişilerin hesaplarına giriyordu. Bu nedenle de o kişiler kulüpten alacaklı gözüküyorlardı. Fakat bize bunun tamamen resmi formaliteden ibaret olduğunu söylemelerine rağmen, elime gelen temlik listesinde birde ne göreyim ! Bu arkadaşların tamamı,  bizim verdiğimiz paraları kendileri vermiş gibi, temlik koydurmuşlar. Allah  öyle bir Allah'tır ki kimsenin âhını kimsenin yanında bırakmaz. Bu paraları biz tahsil edene kadar anamızdan emdiğimiz süt, burnumuzdan geldi. Bu işin çilesini biz çektik bu Beyefendiler de işin sefasını sürdüler. İşte o dönemde bizim verdiğimiz paraların dışında, yine Büyükşehir Belediyesi'nin  Adalardan-Samsun'a 'altı tane' dolmuş hattını, o günkü Kulüp Başkanı olan zat-ı muhtereme vermiştik. O zat-ı muhterem de kulübe '650 bin lira' para vermişti. Sizin anlayacağınız parayı verdi ama karşılığında 'altı tane' hat aldı. Kaldı ki kulüp Başkanlığı döneminde, Kulübün futbolculara olan borçlarının karşılığında, kendisine ait dairelerin paralarını almak kaydıyla,  hem de o gün gerçek değerleri 'yüz bin lira' olan ama her birini 'yüz yetmiş beş bin lira' civarında futbolculara verdi. Sadece cebinden '650 bin lira' para çıktı ama karşılığında da  'altı tane' hat aldı. Kulüp Başkanlığı yaptığı dönemde bunun dışında tek bir kuruşu Kulübün kasasına  girmeyen bu arkadaş, verdiği paranın karşılığında hatları almasının yanında, bir de Kulübün hesaplarına temlik koymuş olması  çok ama çok üzücü bir durum!

                Bu arkadaşımız şimdi ne diyormuş biliyor musunuz? O hatlar iş yapmıyor, benim 650 bin liramı verin. Hatta Kazım Yılmaz'ı arayıp ona demiş ki, “Sen aldığın temlik paralarından benim alacağım olan bu 650 bin lirayı ver.” Kazım Yılmaz'da ona demiş ki, “Öyle şey mi olur! Sen zaten hatları almışsın. Şayet sana para verecek olursam, diğer alacaklılara da vermem gerekmez mi?” Bunun üzerine o zat-ı muhterem, kendisinin gazete patronu olduğunu hatırlatıvermiş!.. Nasıl ama yemede yanında yat değil mi? Bunu biz yapmış olsaydık evimiz, iş yerimiz, yazlığımız, kışlığımız, yedi sülalemizin evi aranıp, şantaj yaptık gerekçesiyle Hakim karşısına çıkarılmıştık. Ama başkaları yapınca kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. Kazım Yılmaz resti çektikten sonra, bu zat-ı muhterem, başladı gazetelerde beyanat vermeye. Şimdi olayın arka planının ne olduğunu anladınız mı? Kazım Yılmaz Kulüpten olan alacağını istiyorsa, ona iş adamları olarak destek vermesi gerekenler, adamın parasına ortak olmak istiyor gibi davranmalarına ne anlam verilmeli, ona da siz karar verin. Bu yazdıklarımın tamamını Kazım Başkan'dan bizzat dinlediğim şekliyle yazdım. Kaldı ki Hat olayının bizzat içerisindeydim zaten. Bu insanlar konuşmaya veya hava atmaya sıra geldiğinde, yok ilk beşyüz'den, bin'den bahsederler ama sıra icraata gelince, ortadan kaybolurlar. İşte ben bu  yüzden sevilmeyen adamım. Çünkü birilerinin istediği gibi değil, doğruları yazınca  sevilmezsiniz. Ama ben bu halimden o kadar çok memnunum ki anlatamam. Zira benim inandığım kitap “Ve la tehafune levmete laimin” yani onlar kınayanın kınamasından korkmazlar sadece ve sadece, Rablerinin kınamasından korkarlar, buyurduğundan halimden çok memnunum.

                Mevlâna'nın dediği gibi,  insan ya konuştuğu gibi olacak veya olduğu gibi  görünecek. Topluma farklı imaj verip, arkadan farklı işler yapanlar unutmasınlar ki Molla Kasım henüz burada ve doğruları yazmaya devam edecek. Samsunspor Kulübü hepimizin ortak değeri. Bu Kulübün en önemli  çilesini bizler çektik. Tam 95 gün, hiç aslı astarı olmaksızın, Medrese-i Yusufiye'de, bu Kulüp yüzünden yattık. Altı yıl süren dava sürecinin ardından beraat etmenin hiç bir anlamı yok. Bu zat-ı muhteremler bırakın Kulüp için çile çekmeyi, Kulübe tek kuruşları dahi nasip olmaksızın, şimdi para istemelerine anlam veremiyorum.

Samsunspor neden Süper Lige çıkamıyor diye, kimse soru sormasın. İşte en bariz nedenleri açık ve net ortada. Herkes bekliyor ki  birileri Kulübe para versin. Ama onlar Kulübü yönetsinler ve vermedikleri halde alsınlar. Bu ne biçim zihniyet anlamış değilim. Biz işimizi yapmaya devam edeceğiz ama bu insanların yaptıklarını da tüm detayları ile sizlere sunmaya devam edeceğiz. Kalın sağlıcakla.            

 

 

                 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR