ALLAH İÇİN HANGİSİNİ TERCİH EDERSİNİZ?

ALLAH İÇİN HANGİSİNİ TERCİH EDERSİNİZ?
Her zamanki gibi bugün de asıl konumuza girmeden önce bir hususa değinmek istiyorum. İş yoğunluğum nedeniyle bir kaç gün gazeteye gelememiştim, dün gazeteye gelip biriken gazeteleri okuyunca bir köşe yazarının yazısı dikkatimi çekti. Arkadaşımız köşe yazısında, Cukkacıbaşı’nın kaçak yapılaşmayla ilgili sözlerine destek olmak amacıyla(kii bu desteğin neden olduğu da çok merak konusu tabii) demiş ki, şehirdeki kaçak yapılaşmayla mücadelenin yanında Belediyelerin kütle yoğunluğu vererek şehrin siluetini bozmasına da karşı olduğunu belirtmiş. Arkadaşımız çok güzel bir konuya değinmiş, hakikaten kaçak yapılaşmanın dışında Belediyelerin yetkileri dâhilinde verilen kütle yoğunlukları gerçekten şehrin imar yapısının içine ediyor. Örnek mi istiyorsunuz, bu arkadaşımızın çalışmakta olduğu kurumun patronunun Atakum’da, yol üzerinde yaptırdığı yüksek katlı bina buna en güzel örnektir; bakınız bu arkadaşımızın patronunun taa Metin Burma döneminde Atakum Belediyesi’nden aldığı kütle yoğunluğu Büyükşehir Belediyesi tarafından da onaylanmış ve Atakum’un ana yolunda hiç bir binaya verilmeyen kat yüksekliği o arkadaşlara verilmiş. Şimdi bu meslektaşımızın kalkıp bu tür kütle yoğunluklarına karşıyım demesine ne anlam vermek lazım, söyler misiniz?… İnsan önce kendi kapısının önündeki çöplüğü süpürür, ondan sonra da etrafta olup bitenlere bakar. Peki, bu arkadaşımızın çalıştığı kurumun patronlarının yaptıkları sadece bunlarla mı sınırlı, derseniz, onları yazmaya kalktığımızda bize bir kaç gün lazım iyisi mi şimdilik bu kadarla yetinip, asıl konumuza geçelim.
Son zamanların en moda işlerinden birisi paralel yapıyla mücadele, önüne gelen herkes paralel yapıyı eleştiriyor. Bu şehirde paralel yapının en büyük zararını görmüş birisi olarak olaylara biraz da farklı bir boyuttan bakılması gerektiğini düşünmekteyim. Nedir o farklı boyut derseniz, izin verin anlatayım. Akşamları sosyal medyada olup bitenleri araştırırken İslamcı geçinen bir arkadaşın kızına Rachel adını verdiğini görünce ona yazma gereği duydum. Önce bilmiyormuş gibi yaparak “Rachel ne demek?” dedim; verdiği cevap “google’dan bak”… Ben sanki bilmiyordum google’dan bakmasını… Bana “Hayırdır ağabey, neden bu soruyu sordun?” demesi gerekirken beni, google’a havale etti. Neyse, bunun üzerine O’na dedim ki “Rachel, İsrail Askerleri’nin, Filistinli çocukları öldürdükleri tankın karşısına çıkıp, cesurca duran ve İsrail Askerleri’nin acımasızca öldürdükleri Amerikalı Yahudi bir gazeteci”. Bu bayan gazetecinin cesaretine, dik duruşuna, haksızlığa isyanına hayran kalmamak ne mümkün? Pek çok Müslüman erkeğin yapamadığını yapacak cesarete sahip bir bayan. Ancak haksızlık karşısında canını verecek kadar dik duruşlu olan bir bayanın bu yaptığının karşılığında Cennete girmesi mümkün mü derseniz, bizim inandığımız Kur’an-ı Kerim’e göre mümkün değil.
Kur’an-ı Kerim, Allah’a iman etmeyenlerin Cennete ebediyyen giremeyeceklerini beyan ediyor, bazı alimler cezalarını çektikten sonra girecek deseler de ayet-i celilelerin tamamı açık ve net, “hâlidîne fîhâ ebedâ” yani, Cehennem’de ebedi kalıcıdırlar, şeklinde ifade ettiğine göre bu bizi bağlar. Başkalarının yaptığı yorum da onları bağlar. Tekrar konumuza dönecek olur isek, Müslüman geçinen bir insanın çocuğuna cesaret sahibi bir Yahudi’nin adını vermesi sizce çok doğru bir hareket midir? Zira bizim iffet abidesi Rabiat’ül- adeviyyeler’imiz var. Allah’ın özel kulları arasında Meryem anamız var, Efendiler Efendisi’nin izdivaç eylediği Hazreti Hatice’miz, O’nun vefatıyla, Cebrail aleyhisselam’ın tavsiyesi ile evlendiği Hazreti Aişe’miz, biricik evladı Hazreti Fatıma’mız var. Önümüzde bunca örnek annelerimiz varken, kalkıp elin cesur Yahudisi’nin ismini çocuğumuza vermenin ne anlamı var, anlamış değilim.
Bu kadar izahtan sonra gelelim asıl üzerinde durmamız gereken konuya… Son zamanlarda herkesin tu kaka ilan ettiği Cemaat’in hiç bir ferdi çocuğuna Rachel adını verir mi sizce? Ben duymadım, görmedim, varsa duyup göreniniz söylesin, biz de bilelim. 
Benim tasnifime göre Cemaat üç kısımdan oluşmakta: Tabandakiler ibadetle meşgul, ortadakiler ticaretle meşgul, üsttekiler ise ihanetle meşguller. Ben o tabandakilere kurban olayım; çocuğuna elin gâvurunun adını verenlere de Allah İslam şuuru ve yaşantısı versin diyelim. 
Bu kadar izahtan sonra nefsimizi bir kenara koyarak, Allah için karar verelim: Çocuğuna Rachel adını veren Radikal İslamcı kardeşimizi mi tercih edelim, yoksa üsttekilerin yaptıklarıyla hiç ilgisi bulunmadan, üç beş öğrenciye faydalı olmaya çalışan, namazında, niyazında, Cevşen’ini yanından ayırmayan Cemaat mensubunu mu? Haydi verin kararınızı beyler. 
Kalın sağlıcakla.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR