KADERİN GÜLEN YÜZÜ "NASİP"
Hayatta bazen bütün çabalar ortaya konur; dualar edilir, terler dökülür, gayret sarfedilir ama sonuç yine de beklendiği gibi olmaz. O anda bir burukluk oluşur. “Neden ?” denir, “Neden olmadı acaba ?” İşte o an, asıl cevap kalbine fısıldanmıştır. "Nasipse olur, değilse olmaz." Çünkü kul diler, Rab takdir eder. İnsan ister ama nasip; ilahi bir elin görünmeyen yönlendirmesidir.
Kimi zaman ulaşılamayan bir hedef, aslında insanı koruyan bir perde gibidir. Yolda kaybedilen bir şey, belki de başka bir uçurumdan kurtarmıştır. Bir iş, bir insan, bir fırsat, bir yolculuk; eğer gerçekten kaderde varsa, zamanı geldiğinde kapı çalacaktır. Çünkü nasip, insanın eline yazılan görünmez bir mühürdür; ne erken gelir, ne de geç kalır.
Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi: “Kader, gayrete aşıktır.” Sen gayret et, gerisini Allah’a bırak. Birçok dostumuzun, yıllar önce hayal ettiği işi bir türlü kazanamadığını biliriz. Sonra; üzüldüğünü, yıkıldığını görürüz. Ama kısa süre sonra bambaşka bir yola yöneldiğine ve o yolda binlerce insana fayda sağladığına şahit oluruz. Geriye dönüp baktığında, “İyi ki o olmamış” dediğini kendisinden duyarız. Çünkü nasip, bazen kayıpların kılığına girerek gelir. Bazen geciken uçak, felaketten kurtaran nimet olur.
İnsanın imtihanı; bazen sabırla, bazen tevekkülle ölçülür. Tevekkül; elinden geleni yapmak ve sonucu Allah’a bırakmaktır. Vicdan rahatsa, kalp huzurluysa, akışa teslim olmak gerekir. Zira kişiye ait olan, er ya da geç onu bulacaktır, bunun örneklerine defalarca şahit olunmuştur. Başkasına nasip olan şey, zaten diğer kişinin değildir. Allah, hiçbir kulunun nasibini şaşırmaz. Bir kuşun kursağına düşen taneyi bile hesapla yazan bir kudret, insanın kaderini unutmaz.
Nasip; sadece maddi kazanç değildir. Bir tebessüm, bir dostluk, bir dua, bir huzur da nasip işidir. Kimine servet nasip olur ama huzur olmaz, kimine az bir rızık nasip olur ama yüreğini doyurur. Asıl nasip; gönül rahatlığıdır. Kalpte sükûnet varsa, işte o en büyük rızıktır. İnsanın yapabileceği şey samimiyetle çalışmak, dua etmek ve sonra akışı Allah’a bırakmaktır. Çünkü nasip bazen rüzgâr gibi gelir, engel olamazsın. Bazen de yağmur gibi bekletir, tam zamanı gelince yağar. Önemli olan, o yağmuru sabırla bekleyebilmektir.
Kaybedildiği sanılan şey, belki de sahibini bulmaya geliyordur. Hayat bir bekleyiştir ama bekleyenin Rabb’ine güveni olmalıdır. Allah’a güvenilerek/tevekkülle bekleyiş bekleyiş bir ibadettir. Nasipse seni bulur. Nasipse olur. Çünkü nasip; kaderin tebessüm eden yüzüdür. Nasip; ilahî takdirdir, tevekkül ise insana düşen tedbirdir. Yani biri gökten gelen yazgıdır, diğeri yerden yükselen teslimiyettir.
Kul, iradesini ortaya koymadan, emek vermeden, sabırla mücadele etmeden nasip bekleyemez. Zira YüceAllah, sebeplere sarılmayı imanın bir gereği kılmıştır. Fakat aynı şekilde, insan da tüm gayretine rağmen sonucu kendinden bilmemeli, gönlünü teslimiyetle Allah’a bırakmalıdır.
Nasip; tedbirin ötesinde bir sırdır. Kul elinden geleni yapar, gerisini Yaratan’a havale eder. İşte o zaman tevekkül; kalbin huzuru, nasip ise o huzurun tecellisi olur. Allaha karşı dominat olmak; şirktir. Elde edilen sonuca kendi gayretimdir demek; Allah’a karşı dominatlık olur. Kulun iradesi istemek ve gereğini yapmaktır. Allaha dominatlık ya dünyada ya da ahirette nemetin elden çıkma nedenidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.