ZULMÜN NETİCESİ – AHİRETİN TERCÜMESİ
Dünya; zahiren zalimin güçlü, mazlumun zayıf göründüğü bir imtihan meydanıdır. Zalim; makamı, serveti, gücü ve nüfuzu ile mazlumu ezebilir. Mazlum ise çoğu zaman sessizliğe mahkûm edilir. Fakat bu manzara; yalnızca dünyanın dar penceresinden görünen bir fotoğraftır. Hakikatin tamamı, ahirette ortaya çıkacaktır. Çünkü zulmün neticesi; mahşerin terazisinde tartılır, mazlumun ahı; ahiretin tercümesinde dile gelir.
Peygamber; “Zulüm, kıyamet gününde karanlıklar olacaktır.” (Buhârî) buyurmuştur. Dünyada zulümle yükselenler, ahirette karanlık kuyulara düşeceklerdir. Adaletin karşısında zalimin sözü geçmeyecek, savunması makbul olmayacaktır. Çünkü Allah Teâlâ, “Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.” (Hac, 71) buyurarak, onların akıbetini açıkça bildirmiştir. Mazlum ise dünyada sessiz kalsa bile duasıyla Allah’a seslenir. Resûlullah (sav), mazlumun duasının Allah ile arasında perde olmadığını bildirmiştir. Bu; mazlumun en büyük silahıdır. Ahirette mazlum; sabrının ve duasının karşılığında cennetin huzuruna kavuşacaktır. İşte zulmün neticesini ortaya çıkaran gerçek fark da budur. Zulüm; zalim için cehennem karanlığı, mazlum için cennet aydınlığı olacaktır.
Firavun ve Musa (as) kıssası, zulüm ve mazlumiyetin en çarpıcı örneğidir. Firavun; sarayları, orduları, hazineleriyle güçlüyken, Musa (as) ve kavmi ise köleleştirilmiş, hakları gasp edilmiş mazlumlar olarakyaşıyorlardı. Fakat sonuçta deniz Hz. Musa’ya yol, Firavun’a mezar olmuştur. Dünya gözüyle güçlü olan, ahiretin terazisinde aciz kalacaktır. Benzer şekilde Ebu Cehil, Mekke’de mazlum Müslümanlara zulmederek kendini galip görürken, Bedir’de helâk olmuş, mazlum sahabiler ise şehadetle ebedi hayat kazanmışlardır. Bu tablo; zulmün neticesinin ahirette nasıl tercüme edileceğinin en canlı örneğidir.
Bugün de dünyada zalimler; hukuku çiğneyip mazlumların sesini kısabilirler. Fakat hiçbir zulüm, Allah’ın defterinde kaybolmaz. “Rabbin, zulmeden beldeleri helâk ettiğinde, onlara mühlet verir ama vakti geldiğinde yakalaması çok çetindir.” (Hûd, 102). Mazlum, sabırla beklemelidir; çünkü Allah’ın adaleti mutlaktır. Zulüm, dünyada kısa süreli bir saltanat gibi görünse de, ahirette ebedi bir hüsrandır. Mazlumiyet ise dünyada acı ve sıkıntı verse de, ahirette ebedi bir huzura dönüşür. Zulmün neticesini ve mazlumun mükâfatını ortaya çıkaran hakikat; ahiretteki yerlerdir. İşte bu yüzden zulümden sakınmak, mazluma destek olmak ve adaletin yanında durmak her müminin asli görevidir.
Bugün de zulmün tarihi tekerrür etmektedir. Filistin’de bir çocuk, taşla tankın karşısına cesaret ve şehadet aşkıyla dikilmektedir. Zalim ise, güç ve teknolojiyle mazlumları ezmektedir. Dünya, zalimin zulmünü görmekte ama ses çıkarmayarak zulme ortak olmaktadır. Sabırla mücadele eden mazlumun hakkını Allah Cennette verecektir. Mazlumun bu sabırlı mücadelesi, zalimin bütün hesaplarını yenmektedir.
Myanmar’da Arakan Müslümanları evlerinden sürülerek, ateşe verilmektedir. Zalimler kendilerini galip sanmakta ama mazlumların gözyaşı boğulmaktadırlar. Kıyamet gününde mazlumların göz yaşları zalime karşı delil olacaktır. Keşmir’de yıllardır baskı ve şiddet gören Müslümanlar, dünyada yalnız gibi görünse de, zalimler Allah’ın adaletinden kaçamayacaktır. Bu örnekler gösteriyor ki; zulüm, çağ ve coğrafya değişse de aynıdır. Mazlumun sabrı ve duası; zalimin zulmünü boşa çıkaracak olan İlahi adaleti beklemektedir.
Adaletin tecelli edeceği mahşer günü, zalimle mazlum arasındaki farkı ortaya koyacaktır. O gün, zulmün neticesi ve mazlumiyetin karşılığı tercüme edilecek; zalim cehenneme, mazlum cennete yönlendirilecektir. Ahirette kaybeden zalim kazanan mazlum olacaktır. Adı ağıza bile alınmalacak dünya zalimleri; Şeddat, Nemrut ve Firavun'la birlikte acı sonu yaşayacaktır. Dünya; ahiretin tecrübesi, Ahiret ise; dünyanın tercümesidir. Dünyada yapılanın karşılığı ahirette görülecektir. Bunun en bariz olanı; zalimin cezası, mazlumun mükafatı olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.