TÜKRÜĞÜ HAK EDENE GÜLÜCÜK SUNMAYIN
Bu başlık; toplumsal ve ahlaki mesaj içeren, oldukça sert bir ifadedir. Anlam bakımından şu şekilde açıklanabilir; “Tükürülecek yüzlere gülmeyin.” Yani, haksızlık edenlere, zalimlere, yüzsüzlere, alçaklığa alışmışlara karşı tebessüm etmeyin, dostane davranmayın. Bu, onların kötü davranışlarını normalleştirir, meşrulaştırır. “Böyle yapılırsa ihanetleri artar, kahpelikleri çoğalır...” Kötülüğe karşı sessiz kalmak, onu ödüllendirmek gibidir. Mazluma değil, zalime destek olur. Bu da onları daha cüretkâr ve azgın yapar.
Zalime karşı tavır koymak bir erdemdir. Ahlâksızlığı gülerek geçiştirmek, ahlâksızın cesaretini artırır. İyiliğin yayılması için, kötülüğe mesafe şarttır. Sessizlik bazen ortaklıktır. “Kim bir kötülüğü görürse eliyle düzeltsin, gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim) Bu hadis doğrultusunda, kötülüğe sessiz kalmak, hatta onu tebessümle karşılamak, kalple buğz etmeme noktasına düşer ki, bu da imani zaafa işaret etmektedir.
Bazı yüzler vardır ki sadece günahlarla kararmamış, vicdansızlıkla da donmuştur. Öyle ki bu yüzler; utanmayı unutmuş, pişmanlığı yitirmiş, kendisine söylenecek tek kelimeyi bile hak etmeyecek kadar arsızlaşmıştır. İşte bu yüzlerdir ki; zulmü alışkanlık, ihaneti karakter, kahpeliği yaşam biçimi haline getirmiştir. Onlara tebessüm etmek, dostluk göstermek, muhatap almak; bir suskunluk değil, bir ortaklıktır. Bu yüzden; tükürülecek yüzlere gülmemeli, yaptıkları hoş görülmemelidir.
Bugün toplumun çürüyen damarlarında, kötülüğü aleni işleyenlerin pervasızlığı varsa, bu sessiz çoğunluğun hatasıdır. Zalimlerin sesini kısmayanlar, mazlumların çığlığını duyamaz hâle gelir. İhanet; tepki görmediği yerde yayılır. Ahlâksızlık; meşru zannedildiği ortamda ürer. Bu yüzden adaletsizlik karşısında "gülümsemek"; zalime iltifattır. Her iltifat; bir ihanetin yeni perdesidir. Yüce Allah’ın bu konuda emri net ve açıktır; “Zalimlere meyletmeyin, sonra size ateş dokunur...” (Hud Suresi, 113) buyurmuştur. Bu ayet, yalnızca zalimce davranmaktan değil, zalime “meyletmekten” bile sakındırır. Çünkü zalimle yakınlaşmak, onu normalleştirmektir. Onunla fotoğraf vermek, dostane tebessümle masaya oturmak, onun zulmünü perdeleyen bir örtü haline gelir. İşte bu yüzden, zalime karşı durmak; sadece adaletin değil, imanın da gereğidir. Tükürülecek bir yüze gülümsemek, kalple buğz etmeyi bile terk etmek demektir. Günümüzde insanlar eliyle de, diliyle de, kalbiyle de kötülüğe karşı direnmemektedir. Bu iman seviyesinde tehlikeli bir hafifliktir.
Yüzlerine gülünüp, yaptıkları alkışlandığı için günümüzde; yüzsüzlük, sahtekârlık ve ihanet artmıştır. Toplumsal hafıza, “ayıplama”yı, “kınama”yı ve “yüz çevirme”yi terk ettiği için yüzsüzler de toplumdan yüz bulmuştur. Medyada, sokakta, mecliste, makamda, her yerde aynı kokuşmuşluk ama aynı zamanda da gereksiz hoşgörü oluşmuştur. Zalimler gülücükle karşılandıkça, yüzsüzlükleri perçinleşmektedir. Hırsızlar alkışlandıkça, talan meşrulaşmaktadır. Ahlaksızlar konuşuldukça, rezillik reyting yapmaktadır. Bu döngüde yalnızca “iyiler” yorulmakta, kötülerse her gün daha cesur adımlarla ilerlemektedir.
Hz. Ömer (ra), halifeliği boyunca zulme karşı sıfır tolerans göstermiştir. Kendisinden korkulmasın ama saygı duyulsun istemiştir. Bir gün bir vali, halka karşı kibirlendiği için azledilmiştir. Hz. Ömer’e göre yöneticilik; halka yüksekten bakmak değil, onlara hesap vermektir. Hz. Ömer’in bu adaleti, zulmün kökünü kuruturken; tebessüm ettiği, ödüllendirdiği kimseler ise yalnızca sadakat ehli olanlardandır. Zalimlere gülümsemek, mazluma ihanettir. Hz. Ömer bunu çok iyi bilmektedir. .
Her tebessüm bir tavırdır. Birini onurlandırır, diğerini utandırır. Kime gülümsediğiniz, hangi tarafta durduğunuzu gösterir. Bazen bir tebessüm gereksiz bir iltifattan daha fazla şımartır. Tükürülecek yüzlere gülmeyin. Gülerseniz, ihanetleri artar. Gülerseniz, kahpelikleri çoğalır. Gülerseniz, siz de o yüzlerden birine dönüşürsünüz. Hainler, asiler, zalimler, caniler, katiller, zaniler, kahpeler...ahlaki zafiyeti olan ve topluma zarar veren herkes bir şekilde ve bir yerde alkışlanmıştır. İlk hataları görüldüğünde uyarılsalar ya da alkışlanmasalardı büyük ihtimalle yanlışlarını anlayacak ve bırakacaklardı.
Siyonistlerin Filistinliler başta olmak üzere Müslümanlara karşı olan fiziki zulümleri ve sözlü tacizleri zamanında engellenmedikleri içindir. İki milyar Müslümana yirmi milyon yahudi içinden beş-altı milyonu kafa tutabiliyor ve canilikler yapabiliyorsa; arkalarında mutlaka sırtlarının okşandığı güçlü yapılar vardır. Yüzlerine tükürüleceğine tebessüm eden abileri vardır. Genel ilke olarak; yanlış insana tebessüm edilmez. Zararlı insana destek verilmez. Canilerin yaptığına ortak olunmaz. Dik duruşun sonunda şehadet bile olsa, bu bir kazançtır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.