RUHSAL HASTALIK: FESATLIK

İnsanın içinde taşıdığı duygular, onun hayatının rengini belirler. Kiminin kalbi nurla dolar; baktığı yere huzur taşır. Kiminin kalbi ise karanlığa mahkûmdur; gözü ne iyilik görür ne güzellik. İşte fesatlık, kalbin içinden başlayan ve insanın bütün benliğini kuşatan bu karanlığın adıdır.

“Fesatların ömrü, kıskandıkları insanların dedikodusunu yapmakla geçer.” Kendi iç âleminde çürümeye başlayan insan, dışarıya ancak çürümüşlük taşır. Çünkü kıskançlık bir duygu değil, bir eksikliktir. Dedikodu bir alışkanlık değil, bir aczin dışavurumudur. Fesatlık ise bir kusur değil, ruhun hastalığıdır. Nasıl ki beden hastalandığında ateş yükselir, halsizlik olur; ruh hastalandığında da insanın dili bozulur, kalbi kararıp gözü kirlenir.

Fesat kişi, kendi acizliğini başkasının kusuruyla örtmeye çalışır. O yüzden en çok başarılı insanları hedef alır. Parlayanı söndürmek, yükseleni aşağı çekmek, iyi olanı karalamaktır fesat kimsenin işi. Çünkü onların başarıları, fesadın içindeki eksikliği daha görünür hâle getirir. Fesat insan, kendisinin yapamadığını yapanı hazmedemez. Yetişemediğine çamur atar. Ulaşamadığı değere taş atar. Bu yüzden ömrü dedikodu üretmekle, karalama yapmakla, hasetle yanıp tutuşmakla geçer.

Kur’an’da, “Haset edenin hasedinden Allah’a sığınırım” (Felak, 5) buyurulması çok önemli bir hatırlatma ve duadır. Çünkü haset, şeytanın Adem’e secde etmemesinin de temel sebebidir. Şeytan, Adem’i üstün gördü; üstünlüğü hazmedemedi; hazmedemediği için kibir üretti; kibri fesat doğurdu. Böylece fesat, ilk günahın çocuklarından biri oldu. Bu yüzden dedikoducu, kıskanç ve fesat insan; farkında olmadan şeytanın attığı tohumları kendi kalbinde büyütür.

Fesadın psikolojik yönü de göz ardı edilemez. Bu kişiler aslında mutsuzdur, yaşamı boştur, kendiyle barışık değildir. İnsan iç huzurunu kaybettiğinde, başkasının huzurunu bozmaya meyleder. Kendi başarıları olmadığı için, başkalarının başarılarıyla uğraşırlar. Kendi hayatları ilerlemediği için, başkalarının hayatını geri çekmeye çalışırlar. Kendi ruhları dar olduğu için, geniş ruhlu insanlara düşmanlık beslerler.

Fesat insanın derdi başkası değildir, kendi içindeki boşluktur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Müslüman, Müslümanın dilinden ve elinden emin olduğu kimsedir.” buyurmaktadır. Fesat olan kimse ise dilinin zehrini sürekli saçtığı için, en büyük ihanetini Müslümana karşı işler. Dedikodunun, iftiranın, fitnenin en büyük günahlardan sayılması bundandır. Çünkü bir insanın kalbine şüphe sokmak, onurunu lekelemek, arkasından konuşarak itibarını zedelemek; kul hakkının en ağırıdır ve ahirette affı en zor olanıdır.

Fesat insan, başkalarının düşmesine sevinir. Hatta düşmesi için çaba harcar. Fakat unutur ki; bir başkasının kuyusunu kazan, kendi kazdığı kuyunun dibine düşer. Bu sadece bir atasözü değil; ilahî adaletin dünyadaki tecellisidir. Fesatlığa sarılan insanın hem vicdanı hem bereketi hem de huzuru kurur. Allah kulun kalbindeki niyeti bilir; niyeti kirli olanın nasibi de karanlık olur.

Elbette yapılması gereken şey fesatla mücadele etmek değildir; çünkü fesatla mücadele eden, onun seviyesine iner. Yapılması gereken, fesatlıktan uzak durmak, kalbi temiz tutmak ve Allah’ın insana yakışır kıldığı duruşu korumaktır. Bir insanın dedikodusu yapılıyorsa bu çoğu zaman o kişinin değerli olduğunun göstergesidir. Çünkü kıskanılanın üzerinden konuşulur. Değersiz insanın dedikodusu yapılmaz.

O hâlde, fesat insanların başkasıyla uğraşması bazen bir eksiklik değil, bir imtihan ve aynı zamanda bir değerin işaretidir. Fesatların ömrü dedikoduyla geçsin, sen kendi ömrünü iyilikle, doğrulukla ve Allah’a yakınlıkla güzelleştir. Unutmamalı ki; haset eden kaybeder, dedikodu yapan kirlenir ama sabreden, vakarını koruyan ve Rabbine sığınan her zaman kazanır.

Çapsız, gereksiz, fuzuli işlerle uğraşanlar; başkalarının başarısı altında kendilerini ezik hissederler. Bu ezikliği, başarılı insan hakkındaki olumsuz tezviratlarla dengelemek isterler. Ego tatmini de olan bu girişim, tamamen ruhsal bir hastalıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR