Mehmet Ali Coşkuner

Mehmet Ali Coşkuner

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDE NELER OLUYOR ?

Türkiye’de siyaset uzun zamandır sadece seçim meydanlarında değil, adliye koridorlarında da şekilleniyor.

Son olarak İzmir’de yaşanan gelişmeler, yerel yönetimlerin denetlenmesi ile siyasi hesaplaşma arasındaki o ince çizginin bir kez daha bulanıklaştığını gösterdi.

Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, hakkındaki yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma iddiaları kapsamında gözaltına alındı.

Gözler ise hızla onun yerine göreve gelen yeni başkan Cemil Tugay’a çevrildi.

Acaba bu operasyonun perde arkasında bir siyasi manevra mı vardı, yoksa bağımsız denetim kurumlarının rutin işleyişi mi?

Cemil Tugay, hakkında yapılan “şikayetçi oldu” iddialarını kesin bir dille yalanladı.

Belediyenin kendi iç denetim birimlerinin, Soyer dönemiyle ilgili savcılığa herhangi bir şikayet ya da dosya sunmadığını ifade etti.

Buna rağmen kamuoyunun aklında soru işaretleri kaldı.

Zira İZBETON başta olmak üzere bazı iştirakte yürütülen incelemelerin, yeni yönetimle başlayan bir sürecin sonucu olduğu biliniyor.

Burada asıl mesele, bu belgelerin ve tespitlerin merkezi makamlara nasıl ulaştığı, bu sürecin yerel iradeyle mi yoksa merkezi güçlerin isteğiyle mi yürütüldüğüdür.

Tunç Soyer, görev süresince özellikle sosyal belediyecilik, kültürel mirasa sahip çıkma ve özgürlükçü duruşuyla tanınan bir isimdi.

Onun dönemine dair ortaya atılan yolsuzluk iddialarının gerçekten somut ve adil bir incelemeyle mi yoksa siyasi intikam motivasyonuyla mı gündeme getirildiği, yalnızca adli süreçle değil, kamu vicdanıyla da değerlendirilecektir.

Eğer gerçekten suç unsuru varsa, bunun cezai karşılığı elbette olmalıdır.

Ancak eğer mesele yalnızca CHP içinde başlayan bir iç hesaplaşmanın parçasıysa, bu durum partinin kendi kendini yiyip bitirmesine neden olabilir.

Süreç her ne kadar “hukuki” görünse de, işin perde arkasında bir siyasi zemin olduğu gerçeği göz ardı edilemez.

CHP, kendi içindeki yöneticileri ve eski başkanları adaletle değil, dedikodularla ve dışarıya sızan belgelerle yargılamaya başlarsa, bu yalnızca yerelde değil, genel siyasette de büyük bir yıpranma yaratır.

Bu durumun kazananı ne Cemil Tugay olur, ne de CHP. Kazanan, muhalefetin birbirini yemesini keyifle izleyen iktidar cephesi olur.

Bugün İzmir’de başlayan bu sorgulama süreci, önümüzdeki dönemde diğer büyükşehirlerde de benzer senaryoların yaşanabileceğinin habercisidir.

Belediyelerin her kuruşunun hesabı elbette sorulmalıdır ama bu hesap, siyasi rekabetin silahı haline getirildiğinde, asıl zararı halk ve demokrasi görür.

Temiz siyaset, sadece rakibini yargı önüne taşımakla değil, kendi içinde de şeffaf ve ilkeli durabilmekle mümkündür.

Tunç Soyer hakkında verilen gözaltı kararı bir sonuçtur; asıl mesele bu sonuca hangi süreçle varıldığıdır.

Cemil Tugay’ın bu konuda açık, net ve ikna edici bir duruş sergilemesi önemlidir.

Aksi takdirde İzmir’de yaşanan bu gelişme, sadece bir hukuk dosyası değil, CHP’nin geleceğine gölge düşürecek bir kırılma olarak tarihe geçecektir.

Siyasetin doğasında değişim vardır ama bu değişimin kirli hesaplarla değil, dürüstlükle yapılması şarttır.

Aksi takdirde Türkiye’nin muhalefeti, kendi elleriyle kendi zeminini dinamitlemeye devam eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ali Coşkuner Arşivi
SON YAZILAR