İYİ İNSANIN ŞAHİDİ "ZAMAN"DIR…

"Hak Etmediğin Bir Muamele Gördüğün Kişi, Senin Kıymetini Bilmeden Ölmez" Hadis olarak söylenen bu söz, doğrudan hadis kaynaklarında birebir bu şekilde yer almamakla birlikte, hikmetli bir söz olarak anlamlı bir öğüt içermektedir. Anlamı itibarıyla İslâmî öğretilerle ve Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) genel ahlak anlayışıyla da uyumludur. Bir insan, bir başkası tarafından haksızlığa uğramışsa; bu dünyada olmasa bile, o kişinin yaptığı hatanın farkına varması veya pişmanlık yaşaması kaçınılmazdır. Kur’an’da bu anlayış, “Zulmedenler nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında bileceklerdir” (Şuara 227) ayetiyle anlatılmaktadır.

Bazen insanlar, yanlarında bulunan değerli kişilerin kıymetini yeterince idrak edemezler. Fakat zaman, kişinin gerçek değerini gösterir. Bu da Peygamberimiz’in (s.a.v.) hayatında Mekke müşriklerinin O'na sonradan gösterdiği pişmanlıklar gibi örneklerle desteklenebilir. Allah, kul hakkını ihmal etmez. Haksızlık eden kişi bir gün ya dünyada ya da ahirette mutlaka o hakkın bedelini öder. Peygamberimiz; "Mazlumun duası ile Allah arasında perde yoktur" buyurmuştur.

Toplumda insanlar bazen çıkarları, önyargıları veya yanlış bilgiyle hareket ederek, iyi niyetli ve dürüst kişilere kötü muamelede bulunabilirler. Bu tür davranışların uzun vadede geri tepeceği ve kişinin gerçek kıymetinin bir gün mutlaka fark edileceği tecrübeyle sabittir. İyiler, genellikle yaşarken değil, kaybedildiklerinde daha iyi anlaşılırlar. İnsan psikolojisinde "kaybettikten sonra kıymetini anlama" eğilimi yaygındır. Bu söz; sabır, vakar ve adalet inancı telkin eder.

Hayat bazen gariptir. İnsan, en çok değer verdiği kişilerden en ağır kırgınlıkları yaşar. Hakkını ararken haksız konumuna düşer. İyiliğiyle tanındığı hâlde kötülükle yaftalanır. En çok güven verenler, çoğu zaman en çok ihanetle sınanır. Oysa kıymet; zamanla kendini belli eden bir hakikattir. "Hak etmediğin bir muamele gördüğün kişi, senin kıymetini bilmeden ölmez." sözü, sadece bir teselli değil; aynı zamanda ilâhî adaletin, insani vicdanın ve toplumsal farkındalığın kaçınılmaz sonucudur.

İslâm ahlâkı; "zulmetme, zulme uğrarsan da sabret. Çünkü mazlumun duası ile Allah arasında perde yoktur. Hayatın çarkı dönerken, hakkı gasp edenler bir müddet güçlü görünseler de, zaman o hakkı yerli yerine getirir" telkininde bulunur. Yüce Allah; “Zulmedenler nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında bileceklerdir.” (Şuarâ, 227) buyurmaktadır. Gün gelir; hor görenler mahcup olur, değer bilmeyenler pişmanlık duyar, kıymet bilmeyenler kendileriyle yüzleşir.

İnsan, bazen gözü önündeki değerin farkına varmaz. Vefa; varlıkta değil, yoklukta hatırlanır. Kaliteli dostluklar; çıkarla değil, zorlukla test edilir. İslâm tarihinde bunun birçok örneği vardır. Çoğu kere değerli insanlar yaşarken hor görülür, vefatlarından sonra onlara methiyeler dizilir. Bu, insan psikolojisinin acı bir gerçeğidir. Bazen insanlar ellerindekinin kıymetini ancak kaybettikten sonra fark ederler. Bugün değersiz görenler; bir gün iftihar etmek için fırsat kollarlar. Bugün kendisinden uzaklaştıranlar; bir gün gelir ona yakın olmak için çırpınırlar. Çünkü zaman, hakikatin aynasıdır.

Başkalarının değersizleştirmesi; kıymeti azaltmaz. Kıymet; sahibinin niyetinde ve ahlâkındadır. Kötü davrananlar bir gün hakikatin karşısında eğilirler. Zaman; iyi insanın şahididir. Değer ve kıymet gecikse de inkâr edilemez bir hakikattir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR