ONUR, DEĞER VE MESAFE…

İnsan hayatında en pahalı bedeller, çoğu zaman susarak ödenir. Anlaşılmadığı hâlde anlatmaya devam eden, saygısızlığa uğradığı hâlde “bozulmasın” diye sineye çeken, sınırları ihlal edildiği hâlde “idare edeyim” diyen insanlar; farkında olmadan kendi değerlerinden harcamaya başlarlar. Oysa her suskunluk; erdem, her sabır; olgunluk değildir. Bazen susmak; hakkını savunmamak, bazen sabretmek; kendini değersizleştirmektir. Sizi anlamayanları, duygusal baskı kuranları, trip ve imayla yönlendirmeye çalışanları hayatınızdan çıkarmak bir kabalık değil; ruh sağlığını koruma refleksidir. Sağlıklı insan; herkes tarafından sevilmeyi değil, kendisiyle çelişmeden yaşamayı hedefler. Çünkü insanın değeri, kaç kişinin onu onayladığıyla değil; hangi bedelleri ödemeyi reddettiğiyle ölçülür. Kendi değerini başkalarının keyfine göre ayarlayan biri; zamanla kendi aynasına bakamaz hâle gelir.

İslam ahlakı, insanın hem Rabbine hem kendisine karşı sorumlu olduğunu öğretir. Kur’an’da “Andolsun ki biz Âdemoğlunu değerli kıldık” (İsrâ, 70) buyurulurken, insanın izzet ve haysiyetle yaşaması emredilir. Bu izzet; kibir değil, şahsiyet bilincidir. Şahsiyet bilinci olan insan; saygısızlığa uğradığında susarak erdemli olduğunu zannetmez. Bilir ki; izzeti zedeleyen her ilişki, fark edilmeden kul hakkına da kapı aralar. Değer sessizdir; reklam yapmaz. Kendini anlatmak zorunda kalıyorsan, muhtemelen yanlış insanların karşısındasındır. Saygı ise nettir; açıklamaya, mazerete, uzun izahlara ihtiyaç duymaz. Saygı; davranışta görünür. Sözle övülen ama hâlle çiğnenen bir ilişkide kalmak; insanın kendi değerinden borç alması gibidir. O borç bir süre idare eder ama faizini ruh öder. Zamanla insan, kendisine duyduğu saygıyı kaybeder; en ağır kayıp da budur.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatında bu denge açıkça görülür. O, merhametin zirvesinde bir beşerdi, fakat zillete asla rıza göstermedi. Kimseyi kırmamaya çalıştı ama kimsenin haddini aşmasına da izin vermedi. Hak ihlali karşısında susmadı, saygısızlığa alışmadı. Çünkü İslam, mümini edilgen bir kişilik değil; adalet ve izzet ekseninde duran bir şahsiyet olarak inşa eder. “Mümin zillete düşmez” ilkesi, sadece sosyal bir duruş değil; imani bir bilinçtir. Modern dünyada “idare etmek” bir erdem gibi sunuluyor. Oysa her şeyi idare edenler, en sonunda kendilerini idare edemez hâle geliyor. Sürekli alttan alan, hep anlayan, hep susan insanlar; zamanla görünmez olur. Kimse onları gerçekten merak etmez; sadece ihtiyaç duyulduğunda hatırlanırlar. Çünkü sınırı olmayan insan; değeri olan insan değildir. Sınır; sevgisizliğin değil, özsaygının işaretidir.

Saygısız insanlara “kırılmasınlar” diye tavırsız kalmak, aslında kendi onurunu ikinci plana atmaktır. İslam ahlakında başkasının kalbini kırmamak esastır, fakat bu ilke; kişinin kendi izzetini çiğnetmesi anlamına gelmez. Zira kulun, Allah’ın kendisine emanet ettiği şahsiyeti koruması da bir kulluk sorumluluğudur. Kendini sürekli yok sayan bir insan, zamanla başkalarının da onu yok saymasına zemin hazırlar. Bazen hayat, insanı kalabalıklardan ayırır. Yalnız bırakır, kenara çeker, safını netleştirir. Bu yalnızlık bir ceza değil; çoğu zaman bir arınmadır. Tek başına kalmak; değersiz kalmak değildir. Asıl tehlike; kalabalıklar içinde onurunu kaybetmektir. Nice insan vardır, etrafı doludur ama içi bomboştur. Nice insan da vardır, tek başınadır ama başı diktir. İkincisi, birincisinden her zaman daha huzurludur.

Herkesle yol yürümek zorunda değilsiniz. Sizi anlamayanlarla mesafe koymak, düşmanlık değil; kendinize sadakattir. Değerinizi siz oluşturduğunuz gibi, onu koruyacak olan da yine sizsiniz. Değer; sessizdir, saygı; nettir. Onur ise; pazarlık kabul etmez. Gerekirse tek kalın ama eğilmeden yaşayın. Çünkü insanın kendisine duyduğu saygıyı kaybettiği yerde, kazandığı hiçbir kalabalık gerçek bir kazanç değildir. Onurlu yaşam; servettir. Değerli,olmak, onurla sağlanır. Mesafe koymayı bilemeyen, onurunu koruyamaz. Zedelenen onur, değerden harcama yapar. Hz. Ali efendimiz; "mal ve mülk geçici servet, sağlık yaşam serveti, itibar; dünya ve ahiretin onur servetidir" diye buyurmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR