HERKES YOLUNU BULUYOR

HERKES YOLUNU BULUYOR
1988-99 yılları arasında yaklaşık on bir yıl süreyle İmam Hatip Lisesi Koruma Derneği Başkanlığı yaptım. Binaların bir kısmı İlim Yayma ve Eğitim Vakfı’nın mülkiyetinde olması nedeniyle, Milli Eğitim Bakanlığı binaların eskimesi, yakacak, müstahdem ihtiyaçları için ödenek göndermiyordu. Bu ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için öğrenci velilerinden yardım talep ediyorduk. Ancak bir yandan da Milli Eğitim Bakanı, bar bar bağırıp, öğrencilerden yardım toplanmayacak, diyordu. 
Okulda beş bin civarında öğrenci mevcudu vardı; bu öğrencilerin yakacak, temizlik gibi giderleri çok yüksek meblağlar oluşturduklarından istesek de istemesek de öğrencilerden yardım toplamak zorundaydık. Yardım topladığımız velilerden bir kısmı bizi Milli Eğitim Bakanlığı’na şikâyet edince, Bakanlık müfettiş gönderdi. Gelen müfettiş benim de ifademi almak isteyince, O’na dedim ki: “Hocam doğruyu mu konuşacağız, yoksa size verilmesi gereken ifadeyi mi konuşalım?” 
Müfettiş imanlı bir insan olduğundan sıkıntımı anladı ve “Sana bir olay anlatayım, ben Erzurumluyum. Aynı zamanda da üstadın öğrencilerindenim. Bizim ihvandan bir doktoru ziyarete gittiğimde yanındaki hastasına reçetesini yazdıktan sonra ona dedi ki bu reçeteyi al, git eczaneden ilaçları da al ama kullanmadan önce bana gel.  Adamcağız da aldı eline reçeteyi çıktı gitti oradan. Bunun üzerine doktora dedim ki, arkadaş sen muayeneni yaptın reçeteni yazdın gerisinden sana ne; o ilaçların kullanımı ile ilgili eczacı ilaçların üzerine yazıyor ya… Bunun üzerine doktor bana çok enteresan bir şey söyledi: Bak kardeşim, dedi, ben yaşamak için o reçeteyi yazacağım, eczacı yaşamak için o ilaçları satacak, adam da yaşamak için o ilaçları içmeyecek, ilaçları alıp geldiğinde ona onu diyeceğim, dedi.” Müfettişin konuşmasından ne demek istediğini anlamış olmama rağmen bana dedi ki, “Bak kardeşim Milli Eğitim bakanı yaşamak için veliden para alınmayacak diyecek, veli öğrencisini okutmak için o parayı verecek, sen de okulu ayakta tutmak için o parayı toplayacaksın.”
Gelelim mevzumuza… Son günlerde Terme’de yapılacak santralle ilgili neredeyse yer yerinden oynadı. Ben işlerin yoğunluğu nedeniyle bu meseleyle çok alakadar olamadım. Ama gazetelere baktığımda bir de ne göreyim, gazetenin birisi sırf bu işle ilgili bir ek yapmış. Zaten o gazetenin genel yayın yönetmeninin sürekli olarak Terme Belediyesi’nden sebeplendiğini öğrenmiştim ama elimde delil olmadığından pek bir şey söylemek istememiştim. Adam Terme’deki santral için adeta kendisini paraladı, ben de düşünmüştüm ki gerçekten bu insanlar çevreyi ve insanları düşünüyorlar… Ama elime gazetenin eki geçince, kazın ayağının çok farklı olduğunu görme imkanım oldum. 
Sizin anlayacağınız bu iş de bizim müfettişin anlattığı hikâyeye döndü Santralin sahibi santrali yapacak, siyasetçiler yaşamak için olmaz efendim, yan yattı çamura battı diyecekler, bizim sektördeki insanlar da bu işi çok önemsiyormuş gibi yaparak nemalanacaklar.
Sorarım size şayet bu işi biz yapmış olsaydık yer yerinden oynar, adımız şantajcı gazeteciye çıkmaz mıydı? Şantajcı demişken, geçtiğimiz hafta bazı siyasetçiler bazı gazetecilerin şantaj yaptıklarını söylemişler. Bu arkadaşlar, şayet dürüst iseler adam gibi Cumhuriyet savcılıklarına gidip şikâyetlerini yapıp birer örneğini de bize gönderselerdi ya… O zaman onlara dürüst siyasetçi derdik, biz de bu şantajı yapanları teşhir ederdik. Öyle ulu orta hiç kimsenin adını sanını zikretmeden, bize bazı internet gazetecileri ve yazılı basın mensupları şantaj yaptı, demek dürüstlük değil, bir camianın tamamını karalamak olduğunu da unutmamak lazım. Bizim yazılı basında o tür adamlar çoktur ama bu işin içersinde farklı şeylerin olduğu düşünmekteyim. Örneğin bazı kendisini adam sanan gazeteci müsveddeleri, sırf piyasada adları konuşulsun diye bu tür haberler, ilanlar veriyorlar, bazı gazete sahipleri de anında onların arkalarında durup, sanki mal bulmuş mağribi gibi işin içerisine atlıyorlar.
Oysa bu şehirde asıl malı götürenlerin, her ay belediyenin birisine tam tamına yetmiş bin liralık fatura kestiklerini, hatta bazılarının bu rakamların üzerinde paralar aldıklarını bilmediğimizi zannediyor iseler yanılıyorlar. Bakın bu millet 17-25 Aralık operasyonlarının ardından Tayyip Bey’i Cumhurbaşkanı seçti ama 7 Haziran’da, gelin bakalım buraya, şu yaptıklarınızın bir hesabını verin de ondan sonra iktidar olun, demeyi de ihmal etmedi. Bu millet her şeyi görür ama zamanı geldiğinde gereğini yapar. Milletin parasını böyle çar çur edenlerin zamanı geldiğinde mutlaka hesabını vereceklerini unutmamaları gerektiğini hatırlatarak sözlerime son veriyorum. 
Kalın sağlıcakla.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR