GURURLANMA İNSANOĞLU…
Bazı insanlar dürüst olamazlar; çünkü gururları izin vermez. Gerçek güç; hatasını kabul edebilmekte ve doğrunun hatırına egosundan vazgeçebilmektedir. Gurur; insanı önce kör eder, sonra yalnız bırakır. Kur’an-ı Kerîm, bu duygunun insanı nasıl bir uçuruma sürüklediğini defalarca anlatır. Çünkü gurur, sadece bir kibir duygusu değil; Allah’a karşı bir isyandır.
Yüce Allah; “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü ne yeri yarabilir, ne de dağlara erişebilirsin.” (İsrâ, 37) buyurmaktadır. Bu ayet, insanın haddini bilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Zira kibir; yaratılış gayesini unutturan bir hastalıktır. Kendini ilahlaştıran, gücünü ilahî kudretin önüne koyan herkes, tarihte aynı akıbeti yaşamıştır.
Bir zamanlar Şeddad vardı ve cennete benzeyen bir şehir kurmak istedi. “Adn Cenneti” adını verdiği bu şehri kendi kudretinin sembolü sanarak Rabbine meydan okudu. Ama o ihtişamlı sarayına girmeye ömrü yetmedi. Gururuyla övündüğü zamanda, azrail canını aldı. Allah c.c. ona cenneti değil, cehennemi gösterdi.
Nemrut da aynı yanılgıya düştü. Hz. İbrahim’i (a.s.) ateşe attırırken aslında ateşin sahibine meydan okuyordu. “Ben de diriltir ve öldürürüm.” diyerek Allah’a eş koşmuştu. Ama bir sivrisinek, onun burnundan girip beynine yerleşti ve saltanatı, küçücük bir mahlûkun kanat sesine yenildi. Gurur; dev gibi bir bedeni, sinek kadar aciz hâle getirdi. İbrahimi de ateş yakmayıp, Nemrutun iplerini yakarak meydan okuyan Nemrut'a cevap vermişti.
Firavun ise “Ben sizin en yüce rabbinizim.” diyebilecek kadar gururla kör olmuştu. Nil’in sularını kendine hizmet ettirirken, o suların içinde boğulacağını bilemedi. Musa (a.s.)’a “Senin Rabbin kim?” diye soran Firavun, can verirken “İsrailoğullarının Rabbine iman ettim.” dedi; ama iş işten geçmişti. Gurur, tövbenin kapısını kapatmıştı. Bu üç örnek, sadece tarihî birer hikâye değil, insanlık için ebedî bir uyarıdır. Her biri, gururun insanı nasıl tanrılık vehmine sürüklediğinin ibretlik sembolleridir.
Şeddad’ın sarayı, Nemrut’un tacı, Firavun’un tahtı; hepsi toprağa karıştı. Ama tevazunun sembolü olan peygamberlerin adı hâlâ göklerde ve yerde yaşamaktadır. Çünkü Allah, kibirlileri sevmez, alçakgönüllüleri ise yükseltir.“Kim alçak gönüllü olursa Allah onu yüceltir, kim kibirlenirse Allah onu alçaltır.” (Müslim)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir hükümdar gibi değil, bir kul gibi yaşadı. Yere oturur, elbisesini yamardı, çocuklarla selamlaşırdı. “Ben bir kral değilim, kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum.” derdi. (İbn Mâce) Bu tevazu, aslında en büyük yüceliğin ifadesiydi. Çünkü gerçek büyüklük, insanın Rabbine kul olduğunu hatırlamasındadır.
Gurur, insanın kalbinde sessiz bir put gibidir. Şeddad’ın cennetini, Nemrut’un saltanatını, Firavun’un tahtını o put/gururları yıktı. Bugün de nice insan, makamla, mal ile, ilimle, güzellikle aynı tuzağa düşmektedir. Biraz güç, biraz övgü, biraz menfaat; insanın içindeki Firavun’u büyütüyor. Oysa Allah c.c. “Sakın kendini temize çıkarmaya kalkma! Kimin takva sahibi olduğunu en iyi Allah bilir.” (Necm, 32) buyurmaktadır.
İnsanoğlunun gücü sınırlıdır, nefesi emanettir. Gururla büyüttüğü her dağ, bir gün tevazunun yağmuruyla yıkılır. Çünkü gurur insanı yüceltmez, çürütür. Tevazu ise insanı küçültmez, olgunlaştırır. Tevazu; kalbe rahmet indirir. Gurur ise; kalbi taşlaştırır, gönlü verimsiz kılar.
İnsan bir gün toprağa karışacaktır. Şeddad’ın sarayı, Nemrut’un tahtı, Firavun’un tacı nasıl toprak olduysa; her insanın da gururu bir gün kül olacak, toprak olacaktır. O gün geldiğinde Yüce Allah insana; “Benim için eğildin mi?” diye soracaktır. Akıllı insan, dünyadayken insanlara değil, Allah’a eğilir. Allah’a eğilen baş, hiçbir zaman başka güce eğilmez.
Gururlanma insanoğlu topraktan geldik toprağa gideceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.