Mehmet Ali Coşkuner

Mehmet Ali Coşkuner

CHP VE MUTLAK BUTLAN

Hukuk, siyasetle iç içe geçtiğinde kavramlar yalnızca teknik anlamlarını değil, büyük siyasi sonuçları da beraberinde taşır.

Son günlerde CHP kurultayına ilişkin görülen dava sürecinde sıkça duyduğumuz “mutlak butlan” ifadesi, sadece bir hukuk terimi değil; aynı zamanda bir partinin geleceğini, bir muhalefet geleneğinin kaderini belirleyebilecek ölçekte ciddi bir mesele hâline gelmiş durumda.

Peki, nedir bu “mutlak butlan”?

Halk arasında “kurultay iptal edilir mi?”, “genel başkanlık düşer mi?”, “partiye kayyum mu atanır?” gibi sorulara neden olan bu kavramı sadeleştirerek anlamakta fayda var.

Hukuk dilinde “mutlak butlan”, bir işlemin baştan itibaren geçersiz sayılması demektir.

Yani o işlem, sanki hiç yapılmamış kabul edilir.

Herhangi bir kişi ya da makamın onayıyla geçerli hale getirilemez; sonuç doğurmaz.

Hâkim, dava konusu bu tür bir işlemle karşılaştığında, taraflar talep etmese bile geçersizliğini tespit etmekle yükümlüdür.

Evlilik hukukundan ticaret hukukuna kadar birçok alanda karşımıza çıkabilecek bu kavram, bugün CHP Kurultayı bağlamında gündemde.

Eğer Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi, 30 Haziran’da görülecek davada kurultayın hukuki kurallara aykırı yapıldığını ve bu aykırılıkların temel nitelikte olduğunu tespit ederse, kurultay “mutlak butlan”la geçersiz ilan edilebilir.

Bu ne demek?

Çok net. Kurultay yapılmamış sayılır, orada alınan tüm kararlar başta genel başkanlık seçimi olmak üzere hukuken yok hükmündedir.

İşte bu noktada siyaset devreye giriyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “CHP’yi kayyuma bırakmam” sözleri, tam da bu olasılığın yansımaları üzerinden söylenmiş cümleler.

Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı, yalnızca bir kişisel duruş değil, aynı zamanda CHP’nin kurumsal hafızasına yönelik bir koruma refleksi olarak da okunmalı.

Zira bir siyasi partinin kayyuma devredilmesi, yalnızca o partinin iç yapısına değil, ülke siyasetindeki muhalefet dengelerine de zarar verecek ölçekte bir gelişmedir.

Ancak bu açıklamalar, mevcut CHP yönetimiyle Kılıçdaroğlu arasında bir gerilimi de görünür kılıyor.

Parti yönetimi, süreci “hukuki bir saldırı” olarak tanımlayıp, geçmiş yönetimden “dayanışma” ve “kamuoyuna açıklama” talep ederken, Kılıçdaroğlu bu çağrılara mesafeli.

Bu durum, davanın sonucu ne olursa olsun CHP içinde bir iç muhasebenin kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor.

Dava sonucunda mutlak butlan kararı çıkarsa ne olur?

Hukuken bu karar, kurultayı hükümsüz kılar.

Ancak siyasal gerçeklik, yalnızca hukukun sınırlarıyla çizilmez.

CHP gibi köklü bir partide böyle bir kriz yaşanırsa, siyaseten izlenecek yol, belki de hukukun öngördüğünün ötesine geçmek zorunda kalabilir.

Yeni bir kurultay mı yapılır?

Eski genel başkan mı göreve çağrılır?

Yoksa parti yönetimi kayyum kararı karşısında sivil direnç mi gösterir?

Bütün bu olasılıklar, 30 Haziran’da verilecek kararı yalnızca hukuki bir hüküm olmaktan çıkarıyor.

Bu karar, bir siyasi partinin kaderiyle birlikte, Türkiye’de hukuk ve siyasetin nasıl bir arada var olacağını da yeniden sorgulatacak.

Sonuç olarak, “mutlak butlan” bir cümleyle açıklanabilir ama etkileri ciltlerce yazılacak kadar derin olabilir.

Ve belki de ilk defa, bir hukuk terimi, bir partinin kaderi kadar bir muhalefet geleneğinin geleceğini de yeniden yazacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ali Coşkuner Arşivi
SON YAZILAR