YARGISIZ İNFAZ BUNA DENİR

Konumuza girmeden önce geçtiğimiz cumartesi günü ahiret yolculuğuna uğurladığımız otuz yıllık komşum ve dava arkadaşım, ağabeyimiz Mimar Saadettin Şahin’e Allah’tan rahmet kederli ailesine başsağlığı diliyorum. Saadettin ağabey haza adam diyeceğimiz, karakterli, dürüst, inançlı, samimi ve örnek bir kişiliği olan bir müslümandı. Ocak ayının başından beri mide kanseri ile mücadele ediyordu, iki kez ameliyat olmasına rağmen emri hak vaki oldu. Rabbim rahmetiyle muamele eylesin. Çok değerli bir insanı, komşuyu, ağabeyi kaybetmenin üzüntüsüyle bugünkü köşe yazıma başlamak istiyorum. Gazetecilik mesleğine ilk başladığım 2008 yılının ocak ayında verdiğimiz resepsiyonda “Biz bu meslekte müftüye keçi çaldırmayacağız.” demiştim ve olayın da ne olduğunu anlatmıştım. Olay neydi derseniz; yazılı matbuatın ilk çıktığı yıllarda Edirne tarafında bir müftünün keçisi çalınmış, müftü aramadık yer bırakmamış, sonunda pes edince bir de gazeteye gideyim de haber yapsınlar belki bulunur demiş. Gazeteye varıp olayı anlatınca yetkililer tamam hocam yarın keçinin çalındığını haber yaparız demişler, müftü efendi de sevinerek evinin yolunu tutmuş. Ertesi gün heyecanla soluğu gazete bayide alıp gazetenin manşetine baktığında bir de ne görsün manşet aynen şudur: “Müftü Keçi Çaldı.” Gazeteyi alır almaz soluğu gazete merkezinde alır, yetkililere bu yaptıklarının hesabını sormaya kalkınca yetkililer hocam bu bölgede her gün onlarca keçi çalınır onun haber değeri yok ki müftünün keçi çalmasının haber değeri vardır, biz de ondan böyle bir haber yaptık derler. Hamdolsun biz on yedi yıla yaklaşan meslek hayatımızda hiç müftüye keçi çaldırmadık, doğru neyse onu yazdık. Çok da bedeller ödedik ama sorun değil, önemli olan hak ve hakikatten yana olmak.

Bu kadar uzun izahtan sonra gelelim asıl konumuza. Son beş on günden beri bazı basın yayın kuruluşlarında ve sosyal medyada Atakum sahilinde yapılan caminin yıkılması ile ilgili olarak gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan haberler yapıldı. Ben elli kişi diyeyim siz yüz kişi deyin beni arayıp olayın ne olduğunu sordular ben de olayın başında bulunan Büyükşehir Belediye Başkanımız Av. Halit Doğan’ı arayıp konunun ne olduğunu sordum, sağ olsun detaylı bir şekilde anlattı. Sahilde yapılan mescit mi desem minik camii mi desem bilemiyorum ama gerek yeri gerekse mimarisi hiç uygun olmayan beton kütle yapı kıyı kenar çizgisinin içerisinde olduğundan Mimarlar Odası mahkemeye vermiş. Mahkeme de yıkılmasına karar vermiş. Halit Başkan da herkesi memnun etmek adına kimseyi kırıp dökmeden bu işi nasıl çözerim diye bir hayli uğraş vermiş, birkaç proje yapmış. Meclisten geçirdikleri de olmuş ama mahkemeye verilince bakmış bu iş öyle olmayacak kimseyi kırıp dökmeden çok güzel bir çalışmayı ortaya koymuş. Nedir bu çalışma derseniz; Atakum sahilde bulunan SBB Sanat Merkezinin bahçesine bir cami projesi yapmış, an itibarı ile ihale aşamasında, ihalesi de yapılmış ama teklif veren firmanın eksik evrağı olunca ihale iptal edilmiş. Bazılarının yazdığı gibi ihaleye giren olmamış değil girilmiş ama eksik evrak nedeniyle ihale gerçekleşmemiş. İkinci proje ise yine sahilde Diyarbakır Ocakbaşı olarak bilinen lokantanın önünde bulunan ve o lokantanın araç parkı olarak kullandığı alana da bir cami projesi yapmış. Yetmedi, üçüncü proje olarak da Yalı Kafenin içerisine bay bayan mescidi yapmış, bu da yetmedi dördüncü olarak Avrupa’da yaşayan bir hayırsever Körfez bölgesinde bulunan arsasını cami yapımı şartıyla bir derneğe bağışlamış, o dernek de Başkan Doğan’a gelip camiyi birlikte yapmayı teklif etmiş o da kabul etmiş. Böylece sahilde üç cami bir mescit olmak üzere tam dört tane ibadethane yapılması noktasında son aşamaya gelinmiş. Ortada bu kadar güzel bir çalışma varken birilerinin çıkıp vay efendim o cami niye yıkıldı, kilise olsa yıkılmazdı, CHP’li Serhat Türkel mi yıktı yoksa AK Partili Halit Doğan Başkan mı yıktı diye feryad-ü figan etmek en hafif tabiri ile yargısız infaz değil de nedir?

Başkan Doğan bu cami planları yapılırken Atakum Belediye Başkanı Serhat Türkel’in her türlü desteği verdiğini, bu konuda da çok samimi davrandığını demeden de geçmedi. Allah aşkına sorarım size; olayın gerçek yönü bu olmasına rağmen bu kadar tezvirata gerek var mıydı? Adamlara düşmanlık yapacaksanız din üzerinden değil başka yerden yapın. Atakum sahiline gerçekten cami lazım mı lazım ama bunu dillendirenler o camilere ne kadar gidip namaz kılıyorlar onu da merak etmiyor değilim yani. Amacımız üzüm yemekse olayı ilgililerinden ve yetkililerinden sorar öğrenir öyle haber yaparız, yok bağcıyı dövmekse ona kimsenin yapacağı bir şey yok. Çünkü ortada art niyet var. Art niyetin olduğu yerde ne Allah rızası olur ne de samimiyet olur. Yargısız infaz yapan arkadaşlar sanırım bu yazıyı okuduktan sonra pişman olurlar, yok olmaz iseler onları kime havale ederseniz edin çare bulamaz diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR